Prof. Dr. Sinsi
|
Antik Çağda Dogu Karadeniz!!
NERON DÖNEMİ (SF 55-56)
MS 54 yılında Roma imparatoru olan Neron’un saltanatının ilk yıllarını aktaran C Tacitus da, Trapezus’dan, stratejik açıdan önemli bir kent olarak söz ederken daha doğudaki etnik ve siyasi gelişmelere değinmez İmparator Neron, saltanaının sonraki yıllarında merkezi yönetimi sertleştirerek, yerel yönetimlere ve bölgesel krallıklara karşı büyük bir baskı politikasını uygulamaya koymuştur
Neron’un hküm sürdüğü bu yıllara mal edilen, Hristiyan mitolojisine ait ilginç bir öyküde ,her ne kadar bilimsel açıdan bir değeri olmasada, içerdiği ilginç bir ayrıntıyla,kayda değer nir nitelik taşımaktadır
Asırlar sonra Dorotheus tarafından aktarılan bu rivayette, on ikiş havariden biri olan Matthias’ın Doğu Karadenizde faaliyet gösterdiği, Hyssus [Bugünkü Araklı limanı] limanında , Phasis’de ve bu bölgenin iç kısımlarında, oralarda yaşayan vahşi barbarlara vaaz verdiği ve onları dine davet ettiği anlatılmaktadır Aynı rivayete göre havari Matthias yine bu bölgede, Sebastopolis [Bugünkü Sohumi kenti] kentinde ölmüş ve burda bir güneş tapınağının yakınlarına gömülmüştür [Jacquier, E (1911)]
Bu, Ön Asya’da hemen her bölgeye mahsus birer örneği olan sayısız havari öykülerinden biridir Havarilerin bölge bölge gezdikleri bilinse de, daha o yıllarda bu bölgeye ulaşabilmiş olmaları pek mümkün görünmemektedir Yine bu öykünün ilginç yanı, Doğu Karadeniz’den “Aethiopia” adıyla bahsedilmiş olmasıdır Bu durum, “Kolkhida” adıyla bilinen Doğu Karadeniz sahillerinin, asırlar boyunca bir çok antik yazar tarafından Afrika’daki Aethiopia [Bugünkü Etyopya] ülkesi ile karşılaştırılmasının en geç örneklerinden biridir Hiç bir coğrafi ya da etnik bağlantıya dayanmayan Aiet’in ismiyle özdeşleştirilmesiyle ve Aethiopia ismiyle Aiet ismi arasında benzerlik kurulmasıyla açıklanabilmektedir
MS 64 yılında Roma imparatoru Neron, Karadeniz Polemonia Krallığına son verir ve bu krallığa bağlı özerk kent statüsünde olan Trapezus kentini doğrudan Roma’ya bağlama kararı alır Aynı yıllarda, uzun süreden beri büyük çalkantılara sahne olan imparatorluk, Ortadoğu’da büyük bir Yahudi ayaklanmasıyla sarsılmaktadır
MS 68 yılı civarında, Yahudi kralı Agrippa II, tarihçi Josephus tarafından aktarılan bir söylevinde, Roma İmparatorluğu’nun o günkü siyasi ve etnik sorunlarından bahsetmektedir Agrippa II, sıraladığı sorunlu bölgeler ve etniğk gruplar listesinde, Doğu Karadeniz’den Kolkhi ve Heniokhi adlarını da sayarak imparatorluk genelindeki büyük huzursuzluğu vurgulamaktadır [Thackeray, H S J (1927)] Tam bir kaos ortamı tablosu çizen bu tespitler doğrudur, zira imparatorluğun dört bir tarafında isyanlar ve karışıklıklar artmaktadır
ANİKETUS AYAKLANMASI (Sf 57-58)
MS 69 yılının sonlarına doğru Doğu Karadeniz’De Roma egemenliğine karşı şıkan, aniketus isimli yerli bir denizci, bir ayaklanma başlatır ve yerli halkın da desteğini alarak, Yunan kolonisinin yaşadığı Trapezus kentine saldırır Tarihçi Tacitus’a göre, Aniketus’ daha önceden Polemonia Krallığının donanma komutanlığını yapmış olan ve bölgede Roma egeömenliğine karşı çıkan etkili bir şahsiyettir Aniketus’Un önderlik ettiği isyancılar, Trapezus’u ele geçirerek yağmalarlar ve limandaki donanmanın büyük kısmını yakarlar İmparator Vespasianus, ayaklanmanın derhal basırılmasını emreder ve bölgeye bir ordu ile deniz filosu gönderiri Roma ordusunun müdahalesi üzerine isyancılar “kamarae” adı verilen küçük tekneleriyle Trapezusdan çekilirler Tacitus’a göre isyancı yerlilerin kullandığı bu çift pruvalı tekneler, her iki yöne haraeket edebilecek şekilde ve metal bağlantı elemanları kullanılmadan, tamamen ahşaptan yapılmıştı Fırtına ve büyük dalgalara karşı üst kısımları tamamen kapanabiliyor be böylece dalgalar arasında yuvarlansalar bile batmıyorloardı Ancak bu tür küçük teknelerle Roma donanmasına karşı koyamıyacaklarını bilen isyancılar kısa sürede dağılırlar Aniketus ve yandaşları Kohibus [muhtemelen ismi hatalı yazılan bu nehir, yaygın görüşe göre bugünkü Khobi nehridir Müller, K (1855)] nehri ağzında sıkıştırılırlar ve burada yşayan Sedokhezi kabilesine sığınırlar Sedokhezi kabilesinin şefi, önce Romalılara Aniketus’u teslim etmiyeceğini bildirir, ancak daha sonra direnemeyeceğini anlayarak kendisini yandaşları ile birlikte Romalılara teslim eder [Church, A J ve Brodribb,, W J (1942)]
Aniketus’un başlattığı isyanın bölge halkından destek bulmuş olması, onun yerli kökenli bir ayaklanma lideri olduğuna dair güçlü bir işarettir Bunun ötesinde, onun sığınmak için seçtiği yer de, tarihsel açıdan oldukça ilginçtir Zira, Aniketus’un sığındığı Khobi dersi civarı, bir süre sonra kendilerini antik Kolkha Krallığı’Nın mirasçıları olarak ilan edecek olan, [Frendo, J D (1975)] Lazi isimli yeni bir derebeyliğin de ilk kez ortaya çıktığı bölge olacaktır Bu gelişmelerden kısa bir süre sonra, aynı bölge ile ilgili gözlemlerini aktaran Plninius, burada, daha sonra yeni Kolkha Krallığı’nın da nüvesini oluşturacak olan Lazi derebeyliğinin ortaya çıkışına tanıklık edecektir
PLİNİUS’UN NOTLARI (Sf 59-61)
MS 77 tarihinde Plinius tarafından yayınlanan [Dennis,J (1995)] Naturalis Historia isimli eser, çok net olmamakla birlikte, Doğu Karadeniz sahillerinin o yıllardaki durumu ile ilgili önemli bazı verileri içerir Plinius, özetle ve sadeleştirilmiş şekliyle, bölgeye ilişkin şu bilgilerei verir;
Trapezus yakınındaki dağların ardında [Bugünkü Harşit nehri havzası] Armenokhalib kabilesi [Armenokhalib (rmen-o-Khalib) terimi; Doğu Anadolu’nun yerli halkı olan ve Urartu uygarlığının varisi olarak kabul edilen Paleokafkas kökenli Khai (Khaldi/Khalib) kavminin, bu dönemde henüz Hind-Avrupa kökenli Ermeni kültürü içinde tam olarak erimediğini göstermektedir Bu kaynaşma süreci asırlar sonra, Ermeni kilisesi çatısı altında tamamlanacak, öylece yerli Khai kültürü, tüm Kafkasik dil ve folklor özellikleri ile birlikte Ermeni kültürünün önemli bir bileşeni olacaktır Hatta, yüzyıllar sonra Ermeniler, bu eski kavmin adını “Haik” biçimiyle sahiplenecekler ve bu şekilde adı; bölgede çok köklü bir geçmişe sahip olduklarının bir kanıtı olarak kullanacaklardır ], daha ötede ise Armeni topraklarıyer alır Sahil tarafında ise, Trapezus’dan itibaren, nehri ağzında aynı ismi taşıyan kaleye [Bugünkü Gonio kasabası civarı] kadar bölgede Sanni ve Heniokhi kabileleri egemendir [ Trabzon ile Batum arasındaki bu bölgede egemen olan bu iki kabileden , (sonraki çağlarda “Tzani” adıyla kaydedilecek olan” dağlı Sanniler, iç kesimlerde yaşamakta, denizci Heniokhiler’in toprakları ise, daha ötedeki Phasis nehrine doğru, dar sahil şeridi boyunca uzanmaktaydı)] Absarro civarındaki dağların ardında ise İberia’ya bağlı topraklar [Eski Taokhi bölgesi; bugünkü Ardahan, Artvin ve Ahiska arasında kalan bölge] yer alır Sahilde Heniokhilerin ötesinde sırasıyla Ampreuti ve Lazi kabileleri yerleşiktir Yine aynı bölgede, Akamsi, İsis, Nogrus ve Bathys isimli akarsular, Kolkhalı kabileler [Bu ifade ile, ülkeye isimlerini veren asıl Kolkhi kabilesi ya da eski hükümran hanedanı temsil eden topluluklar kastediliyor olmalıdır] Matium kenti, Herakles nehri ve Karadeniz’in en meşhur akarsuyu olan Phasis bulunmaktadır [Strabon’un hatasınıaynı şekilde tekrarlayan Plinius’da, Phasis’in kaynakları ile Bathys nehrinin kaynaklarını birbirine karıştırmış ve yanlış olarak, bu nehrin, kaynağını Moskhi topraklarından aldığını yazmıştır ]Bu nehrin üzerinde 120 tane köprü mevcuttur ve yaklaşık 40 mil kadar içeriye doğru gemilerin seyrine elverişlidir Ufak tekneler ise, daha iç kısımlar5a kadar ilerleyebilirler Eskiden bu nehir boyunca çok sayıda yerleşim birimi bulunmaktaydı Bunlarn içinde en önemlileri; Tyndarida, Kirka, Kynus ve nehrin ağzında er alan Phasis kentleri idi Ama içlerinde en meşhur olanı, denizden 15mil içeride, karşılıklı iki ayrı nehrin Phasis üzerinde, sadece Surium isimli bir kent bulunur ve ismini nehrin geniş bir kolundan almaktadır Daha kuzeydeki diğer önemli akarsular da, Kharien ve Suani bölgesinden çıkan Khobus nehirleridir Buralarda da iç kesimlerde Saltia ve Sanni isimli kabieler yaşar Sahilden kuzeye doğru ise, Rhoan, Eğriti bölgesi, Apsil kabilesi, Sebastopolis kalesi, Saniga kabilesi, Kygnus kenti, Penius nehri ile aynı ismi taşıyan Penius kenti, daha sonra da farklı isimler kullanan Heniokhi kabileleri sıralanır Anthemus nehri üzerindeki Kolkha kenti Dioskuria ise şu anda terk edilmiş durumdadır [Metin için, Rackham, H (1942), isimler için , Mayhoff, K (1905)]
Konumlandırıldığı bölgenin yerel topoğrafik terminolojisi de dikkate aldığında, burada, ilk kez bir yazılı kaynakta yer alan “Lazi” teriminin, önceleri bir yer adı olduğu, daha sonra topşlum ismi haline dönüştürü anlaşılmaktadır: Zira, Doğu Kardeniz’İn dış etkilerden uzak yüksek kesimlerinde, günümüze kadar ulaşan bazı yer isimlerinfde “La, Le” gibi ön eklere rastlanmaktadır ve büyük ihtimalle bu, yerli Güneybatı Kafkas dil ailesine özgü bir yapı gibi görünmektedir [ Lazi, adının ilk ortaya çıktığı Phasis nehrinin kuzeyinde, özellikle “Laşketi, Latali, Lenojedi, Lentekti, Leçkhumi” gibi bir çok yer adı günümüze kadar ulaşmıştır ] “Lazi” terimininde aynı formda bir yer adı olarak ortaya çıkmış olması, oldukça güçlü bir ihtimaldir
Plinius’un kayıtlarına da belirgin şekilde yansıyan, Kolkha kabilelerinin kuzeyden güneye yoğun hareketlilikleri, aslında Sarmat kabilelerinin istilası sonucu, oturdukları sahilleri terk eden yerli halkın güneye doğru gerçekleştirdikleri tarihi bir ricatı işaret etmektedir Bu süreçte, bölgede meydana gelen toplumsal değişiklikler ve değişen yerel güç dengeleri, kısa bir sonra burada tekrar kurulacak olan yeni Kolha Krallığı’nın diğer adıyla Lazi krallığının oluşumunda belirleyici etkenler olacaktır Lazi derbeyliğinin önderliğinde kurulacak olan bu yeni Kolkha krallığı, ülkede yüzyıllar boyunca hüküm sürecek olan yeni bir hanedanın egemenliğini de beraberinde getirecektir
|