08-06-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Vukuf-İ Kalbi
Vukuf-i Kalbi
Müridin her türlü bağdan, evhamdan, şek ve şüpheden; bilinen, düşünülen, hatır ve hayalden geçirilen her türlü fikir, hayal ve histen sıyrılıp, sâdık bir teveccüh ile kalbine yönelmesine, her an gönlünü ALLAH'a karşı uyanık tutmasına denir
Nitekim her yerde hazır olan ALLAH-u Teâlâ'ya nasıl ki Kâbe-i muazzama'ya yönelerek el açılıyorsa; zikir sırasında da kalbe yönelmek, oraya ilâhi tecellilerin dolmasına zemin hazırlar
ALLAH-u Teâlâ insanın kalbine hakikatini yazmış, sonra da o hakikati fena sıfatlarla örtmüştür
Eğer bir kimse kötü sıfatlarını temizlerse, kalbine teveccüh ettiğinde kendi hakikatini görür
Bundan maksat, Hakk'tan başka sevgilerin kalbe girmemesidir Aldığı ve verdiği nefesleri düşünerek daima Hakk ile olması, gelen bütün kötülük ve hatıralardan gönlünü muhafaza etmesi lâzımdır Eğer sâlik buna muvaffak olursa kalbinde hakikat zuhur eder
Sâlik kalbine teveccüh hususunda ısrar etse, kendi hakikati ona aşikâr olur Böylece Hakk'ın birçok esrarı tecelli eder "Men arefe"nin sırrı burada çözülmeye başlar
Alıntı
|
|
|