08-06-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Dilsiz, Dudaksız Söz Söylemeyi Huy Edin!
Dilsiz, Dudaksız Söz Söylemeyi Huy Edin!
Ben ölmüş olsam da, beni mezara koysalar,
bu hâldeyken sevgilimizden bir haber gelse, hemen kefenimi yırtar, mezarımdan çıkarım
Diri de, ölü de ondan bir şey elde edince neler yapmaz?
Dağ bile onu görse yerinden sıçrar kalkar,
daha ileri, daha yakına gelir
Seni sevdiğim için beni çekiştirirlerse, kınarlarsa,
ben bu kınanmaktan kaçmam, kaçınmam
Senden gelen acılık cana şekerden daha tatlı gelir
Sana, Hakk’ın nimetlerinden ne gelirse
ye, iç, bir tarafta dursun deme!
Akıp giden bir ırmaktan su içtikçe arkası gelir
Hakk’ın yaratma gücüne, güzel sanatına bak,
gönüllere gelen vahyi seyret! Baştan başa görüş nûru ol!
Çünkü bütün zevkler, bakış ve görüşten gelir
Ömrüm geldi, geçti de sevgiliye kavuşamadım diye
ümitsizliğe kapılma, o vakitli vakitsiz ansızın gelebilir,
her şey seher vaktinde gelmez
Bekle, gözetle, sabret!
Zamanlı zamansız, ansızın değerli bir sürme gibi o azîz varlık,
o eşsiz varlık gözümüze gelir
O bu göze gelince, bu göz deniz hâlini alır
Denize bakınca da denizin bütün suyu inci olur
O inci,
aslını kendi inciliğini bilmeyen ölü inci gibi değildir
O dâimâ söyler, dâimâ arar, dâimâ diridir
Senin aslın nedir? Sen nasıl bir mâdensin?
Sen nasıl bir cansın? Bunu ne bileceksin? Senin insânî hünerini, mârifetini ancak Allah bilir, Allah bilir
Fazla konuşma, dudaklarını kapa,
dilsiz, dudaksız söz söylemeyi huy edin!
Çünkü dünya geçip gidince, ne diş kalır, ne dudak kalır, ne de dil!
HZ MEVLÂNÂ
( Dîvân-ı Kebîr )
|
|
|