Prof. Dr. Sinsi
|
Tasavvuf Simurg Ve Hüd Hüd
Tasavvuf Simurg ve Hüd Hüd
Günlerden bir gün, dünyadaki bütün kuşlar bir araya gelirler
Toplanan kuşların arasında hüthüt, kumru,
Dudu, keklik, bülbül, sülün, üveyk, şahin ve diğerleri vardır
Amaçları, padişahsız hiç bir ülke olmadığı düşüncesiyle,
Kendilerini yönetmek üzere bir padişah seçmektir
Hüthüt söze başlar ve
Hz Süleyman’ın postacısı olduğunu belirttikten sonra;
Kuşların Simurg adında bir padişahları olduğunu söyler
Ama hiç bir kuşun haberlerinin olmadığını,
Herkesin padişahının daima Simurg olduğunu belirtir
Ancak, binlerce nur ve zulmet perdelerinin arkasında
Gizli olduğu için bilinmediğini
Ve onun “bize bizden yakın, bizimse uzak” olduğumuzu anlatır
Simurg’u arayıp bulmaları için
Kendilerine kılavuzluk edeceğini ilave edince;
Kuşların hepsi de hüthütün peşine takılıp
onu aramak için Yollara düşerler
Kuşların hepsi de Simurg’un sözü üzerine yola revan olurlar…
Ama yol çok uzun ve menzil uzak olduğundan;
Kuşlar yorulup hastalanırlar
Hepsi de, Simurg’u görmek istemelerine rağmen,
Hüthütün yanına varınca
“kendilerince geçerli çeşitli mazeretler söylemeye” başlarlar
Çünkü kuşların gönüllerinde yatan asıl hedefleri
Çok daha basit ve dünyevî’dir (!)
Örnek olarak, bülbülün isteği gül;
Dudu kuşunun arzuladığı abıhayat;
Tavus kuşunun amacı cennet;
Kazın mazereti su; kekliğin aradığı mücevher;
hümânın nefsi kibir ve gurur;
Doğanın sevdası mevki ve iktidar;
üveykin ihtirası deniz;
Puhu kuşunun aradığı viranelerdeki define;
Kuyruk salanın mazereti zafiyeti
Dolayısıyla aradığı kuyudaki Yûsuf;
Bütün diğerlerinin de başka başka özür ve bahanelerdir
Bu mazeretleri dinleyen hüthüt,
Hepsine ayrı ayrı, doğru, inandırıcı ve ikna edici cevaplar verir
Simurg’un olağanüstü özelliklerini ve güzelliklerini anlatır
Hüthüt söz alır ve şunları söyler
Söyledikleri, ayna ve gönül açısından ilginçtir:
Simurg, apaçık meydanda olmasaydı hiç gölgesi olur muydu?
Simurg gizli olsaydı hiç âleme gölgesi vurur muydu?
Burada gölgesi görünen her şey, önce orada meydana çıkar görünür
Simurg’u görecek gözün yoksa gönlün ayna gibi aydın değil demektir
Kimsede o güzelliği görecek göz yok;
güzelliğinden sabrımız, takatımız kalmadı
Onun güzelliğiyle aşk oyununa girişmek mümkün değil
O, yüce lûtfuyla bir ayna icad etti
O ayna gönüldür; gönüle bak da, onun yüzünü gönülde gör!
Hüthütün bu söylediklerine ikna olan kuşlar,
Yine onun rehberliğinde Simurg’u aramak için yola koyulurlar
Ama yol, yine uzun ve zahmetli, menzil uzaktır…
Yolda hastalanan veya bitkin düşen kuşlar
Çeşitli bahaneler, mazeretler ileri sürerler
Bunların arasında, nefsanî arzular, servet istekleri,
Ayrıldığı köşkünü özlemesi,
Geride bıraktığı sevgilisinin hasretine dayanamamak,
Ölüm korkusu, ümitsizlik, şeriat korkusu,
Pislik endişesi, himmet, vefa, küskünlük, kibir,
Ferahlık arzusu, kararsızlık,
Hediye götürmek dileği gibi hususlarla;
Bir kuşun sorduğu
“daha ne kadar yol gidileceği” sorusu vardır
Hüthüt hepsine, bıkıp usanmadan
Tatminkâr cevaplar verir ve daha önlerinde aşmaları gereken
Yedi vadi” bulunduğunu söyler
Ancak, bu “yedi vadi”yi aştıktan sonra
Simurg’a ulaşabileceklerdir
Hüthütün söylediği, “yedi vadi” şunlardır
1 istek
2 aşk
3 marifet
4 istiğna
5 vahdet
6 hayret
7 yokluk (fena)
Kuşlar gayrete gelip tekrar yola düşerler…
Ama pek çoğu, ya yem isteği ile bir yerlere dalıp kaybolur,
Ya aç susuz can verir, ya yollarda kaybolur,
Ya denizlerde boğulur, ya yüce dağların tepesinde can verir,
Ya güneşten kavrulur, ya vahşi hayvanlara yem olur,
Ya ağır hastalıklarla geride kalır,
Ya kendisini bir eğlenceye kaptırıp kafileden ayrılır
Bu sayılan engellerin hepsi de
Hakikat yolundaki zulmet ve nur hicaplarıdır
Bu hicaplardan sadece otuz kuş geçer
Bütün vadileri aşarak menzil-i maksutlarına
Yorgun ve bitkin bir halde uzanan bu kuşlar,
Rastladıkları kişiye kendilerine padişah yapmak için
Aradıkları Simurg’u sorarlar
Simurg tarafından bir görevli gelir…
Görevli, otuz kuşun
Ayrı ayrı hepsine birer yazı verip okumalarını ister
Yazılarda, otuz kuşun yolculuk sırasında
Birer birer başlarına gelenler ve bütün yaptıkları yazılıdır
Bu sırada, Simurg tecelli eder…
Fakat otuz kuş, tecelli edenin (!) bizzat kendileri olduğunu;
Yani, Simurg’un mana bakımından
Otuz kuştan ibaret olduklarını görüp şaşırırlar
Çünkü kendilerini Simurg olarak görmüşlerdir
Kuşlar Simurg, Simurg da kuşlardır
Bu sırada Simurg’san ses gelir:
“Siz buraya otuz kuş geldiniz, otuz kuş göründünüz
Daha fazla veya daha az gelseydiniz o kadar görünürdünüz
Çünkü burası bir aynadır!”
Hâsılı, otuz kuş, Simurg’un kendileri olduğunu anlayınca;
Artık, ortada, ne yolcu kalır, ne yol, ne de kılavuz 
Çünkü hepsi BİR’dir
Aynı, âşıkla, maşukun aşkta;
habible, mahbubun muhabbette;
sacidle, mescudun secdede; bir olması gibi 
Aradan zaman geçer,
“fenada kaybolan kuşlar yeniden bekâya dönüp”,
Yokluktan varlığa ererler…”
Kuşdili sembolizması yukarıda özetlenmiştir
Attar,
“ölümden sonraki ölümsüzlüğün sırrına” lâyık olacakların bilinciyle;
Ancak, bunları yazabilir
Kuşdili olarak; sembolik lisanla!
Tabiî ki, okuyup da anlayanlara (!) 
Kuşdili,
Mesnevî anlam ve kapsam olarak
Zengin bir sembolizmadır
Kuşlar, “Hakikat Yolunun Yolcuları” ;
Simurg, “Hakikat” olarak tanımlanır
İnsan ömrünün engebelerine eşdeğer
Merdiven basamaklarını çıkabilmek ve sonunda
Ancak çok az kişinin hedefine ulaşabilmesi şeklinde düşünülebilir
Bunlar, tekâmül merdiveninin,
İstek’ten Fena’ya doğru çıkan basamaklarıdır
Açıklandığı gibi, kuşların bazıları,
Fena’dan daha ileri gide¬rek
Fenanın da Fenasını, yani Beka’yı idrak eder
Sembolik evrende terk etme, yegâne kemalât yoludur
Bu sembolizmada, kuşlar salikleri,
Kılavuz Hüd hüd kuşu mürşidi temsil eder
Simurg (otuz kuş), yani Anka ise,
Allah'ın zuhur ve taayyünü¬dür
Tûyurname,
Bir vadiden öteki vadiye sırayla geçilerek
Olgunlaşmak şeklinde kuşlarla temsil edilen ilginç bir örneğidir
alıntı
|