08-06-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Burada 'Elhamdülillah' Dersin, Orada Elhamdülillah Yersin.
Burada 'Elhamdülillah' dersin, orada Elhamdülillah yersin

"Burada 'Elhamdülillah' dersin, orada 'Elhamdülillah' yersin  "
"cenneti aletle yapmadılar, niyetten ubudiyetten yaptılar "
-Mevlânâ
Önce "iş makineleri" göründü uzaktan
Yaklaştılar
Hayretle seyretmeye koyuldu onların o fısıltılı gelişlerini Nefeslerden yapılmış şeffaf tekerlekleri üzerinde hışırtıyla ilerliyorlardı
Kepçelerinin keskin dişleri, iri parlak bıçakları katı sessizliği parçalamaya başladı Çatır çatır söküp attılar vurdumduymazlığın boz bulanık çamurlarını
Temiz seslerin, tatlı nefeslerin eğesinde bilenmiş bıçakları gafletin kayalarına dokunur dokunmaz, hayretten kıvılcımlar çıkardılar Cansızlığın taşları, nankörlüğün sağır kayaları yarıldı; bağırlarından bengisular fışkırmaya başladı
Sonra , makineler tonlarca şükür ve sabrı karmaya başladılar Sessizliğin dağıldığı, gafletin sökülüp atıldığı, nankörlüğün parça parça edildiği o cıvıltılı alana döküldü şükür-sabır çimentosu Rahmet yağmurlarıyla yıkandı temel 
Temiz niyetler üzerine kuruldu bina 
Duvarlar yükselmeye başladı hızla 
Takvadan tuğlalar dizildi üst üste  
Hüsranı dışarıda bıraktı, rahmeti içeride bıraktı duvarlar Darlıklar dışarıda kaldı, genişliklere odalar açıldı takva takva üstüne kondukça Var edilen her şey, hayırla yad edilen her dilber, hayranlıkla tanışılan her güzel, şükürle tadılan her nimet içeride kaldı
Dışarıda şer Dışarıda hiçlik Dışarıda lüzumsuzluk
Dışarıda yalan Dışarıda boş söz
Dışarıda kaldı hüzün ve korkular 
Hayranlık bahçeleri doluştu içeri
Rahmet yağmurları indirildi tavandan içeri 
Çiçeklerin hepsi içeride açtı Rayihaların hepsi damlaya damlaya gül oldu Dışarıda kaldı tüm çirkinlikler
Kapılarını tekbirden çattılar odaların 
"Allahüekber"in manası tel tel açıldıkça, içeri koşuştu izzetler, yücelikler, yakınlıklar
Zilletlerin üzerine kapandı kapılar Alçaklıklar eşikten yüz geri etti Aşağıların aşağılarını uzakta bıraktı kapılar  Gıybetlerin iğrenç kokuları erişemedi içeri Riyaların çirkin yüzleri silindi uzaklarda
Oda oda genişledi bina Odalar odalara açıldı Genişlediler Sonsuza doğru genişlediler 
Sevdaların hepsini çevreledi duvarlar
Vedalara veda etti duvarlar
Fenanın soğuğu giremedi içeri
Hiçliğin berisinde, varlığın ortasında kuruldu çatısı binanın Arttıkça artan mümin hayreti kadar yükseldi tavan
Göğe doğru yayıldı
Minnettarlığın sonsuz mavisinde kurulan gökler tavan oldu odaya
"Sübhanallah"tan avizeler indirildi odaların ortasına 
Pırıl pırıl tenzih kristalleri uç uca dizildi avize diye "Vechullah"ın tanıdık yüzü nur indi değdi her köşeye
Ünsiyet saçıldı zeminin her noktasına
Sonsuz yakınlıktan, ebedî mutluluktan ışıltılar süzüldü Gölgeler ve ışıklar oynaşmaya başladı hoş sohbetten çatılmış sedirler üzerinde Sıcacık dudaklara aşkla değmiş salâvatlardan güller açıldı odanın başköşesinde
Bülbül şakımalarından, seher vakti zikirlerinden aynalar dikildi duvarlara
Kıbleye döndükçe yeniden inşa edilen yüzünün nurunu seyre dalsın diye namaz ehli
Mahcup yüzlere serince değmiş gözyaşlarından havuzlar açıldı odanın göbeğine
Dünyaya uzak, ahirete yakın ağlayışlarıyla dinlensin diye kutlu misafir Mahzun kalpleri yakıp kavurmuş tövbelerden pencereler açıldı Cemâlullah denizlerine
Kardeşlik hazzından, muhabbet tadından dokunmuş halılar serildi zemine Ayaklarına sımsıcak vuslatlar değsin diye Sevinçli secdelerin billur sularından çeşmeler kuruldu gül bahçelerinin başına
Nehirlerin çağıltısı duyuldu sonra Hak adına susmuşluğun, gerçek hatırına küsmüşlüğün kuytularından kaynayan nehirler 
Sabredenin ayakları altında akışmaya başladılar Yetim başları okşamış elleri menekşe kokularıyla mayalandı Kimselerin görmediği fukaraları gören mümin gözlerine vuslattan sürmeler çekildi Uykusunu teheccüdlerle bozmuş âşıkların kirpik uçlarına ebedî sevinçler asıldı
Meyveler geldi sonra
En sonunda Rengarenk tebessüm çiçekleri arasından, cömertlikten eğilmiş dal uçlarından tazecik meyveler uzandı ellerine
Tanıdıktı meyveler
Öyle ki, hatırladığı şükür anlarının hepsi dilim dilim olmuştu meyvelerde Hasretle aradığı eşsiz mutluluk anlarının çekirdeklerine sarılıydı meyveler
Tekrar tekrar yaşamak için can attığı doymuşluklarının bitmesin diye titizlendiği ilk lokma hazzının kabukları içindeydiler
Oruçlu ağzının hoş kokularıyla bezenmişti nimetler "Elhamdülillah"ları tadındaydı hepsi  Sonsuz bir şimdinin tabağında, saf çocuk sevinçlerinin sepetleri içinde  Meyveler, meyveler 
"Elhamdülillah"larını yemeye başladı mümin
Utangaç bir sevinçle En Sevgili'nin ellerinin gül tabağından  
senai demirci
|
|
|