Prof. Dr. Sinsi
|
Kur'an-İ Kerim'de Namazdan Sonra Zekâtın Zikredilmesinin Hikmeti Nedir?
Namaz “imadü’d-din” yani dinin direği ve kıvamı olduğu gibi, zekât da İslâm’ın kantarası, yani köprüsüdür Demek, birisi dini, diğeri asayişi muhafaza eden İlâhî iki esastırlar Bunun için birbiriyle bağlanmışlardır
Bütün muavenet ve yardım nevilerini hâvi olan zekât hakkında, sahih olarak Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmdan “Ez zekatu kantaratü’l - İslam”“Zekât İslam’ın köprüsüdür” (el-Münzirî, et-Terğîb ve't-Terhîb, 1:517 ) hadis-i şerifi mervidir Yani, Müslümanların birbirine yardımları, ancak zekât köprüsü üzerinden geçmekle yapılır Zira yardım vasıtası zekâttır İnsanların heyet-i içtimaiyesinde intizam ve asayişi temin eden köprü, zekâttır Âlem-i beşerde hayat-ı içtimaiyenin hayatı, muavenetten doğar İnsanların terakkiyatına engel olan isyanlardan, ihtilâllerden, ihtilâflardan meydana gelen felâketlerin tiryakı, ilâcı, muavenettir
Evet, zekâtın vücubu ile ribanın hurmetinde büyük bir hikmet, yüksek bir maslahat, geniş bir rahmet vardır
Evet, eğer tarihî bir nazarla sahife-i âleme bakacak olursan ve o sayfayı lekelendiren beşerin mesâvisine, hatâlarına dikkat edersen, heyet-i içtimaiyede görünen ihtilâller, fesatlar ve bütün ahlâk-ı rezilenin iki kelimeden doğduğunu görürsün
Birisi: "Ben tok olayım da, başkası açlığından ölürse ölsün, bana ne!"
İkincisi: "Sen zahmetler içinde boğul ki, ben nimetler ve lezzetler içinde rahat edeyim "
Âlem-i insaniyeti zelzelelere maruz bırakmakla yıkılmaya yaklaştıran birinci kelimeyi sildiren ancak zekâttır
Nev-i beşeri umumî felâketlere sürükleyen ve bolşevikliğe sevk edip terakkiyatı, asayişi mahveden ikinci kelimeyi kökünden kesip atan, hurmet-i ribadır
Arkadaş! Heyet-i içtimaiyenin hayatını koruyan intizamın en büyük şartı, insanların tabakaları arasında boşluk kalmamasıdır Havas kısmı avamdan, zengin kısmı fukaradan hatt-ı muvasalayı kesecek derecede uzaklaşmamaları lâzımdır Bu tabakalar arasında muvasalayı temin eden zekât ve muavenettir Halbuki vücub-u zekât ile hurmet-i ribaya müraat etmediklerinden, tabakalar arası gittikçe gerginleşir, hatt-ı muvasala kesilir, sıla-i rahim kalmaz Bu yüzdendir ki, aşağı tabakadan yukarı tabakaya ihtiram, itaat, muhabbet yerine ihtilâl sadâları, haset bağırtıları, kin ve nefret vâveylâları yükselir Kezalik, yüksek tabakadan aşağı tabakaya merhamet, ihsan, taltif yerine zulüm ateşleri, tahakkümler, şimşek gibi tahkirler yağıyor
Maalesef, tabaka-i havastaki meziyetler, tevazu ve terahhuma sebep iken, tekebbür ve gurura bâis oluyor Tabaka-i fukaradaki acz ve fakirlik, ihsan ve merhameti mucip iken, esaret ve sefaleti intaç ediyor Eğer bu söylediklerime bir şahit istersen âlem-i medeniyete bak, istediğin kadar şahitler mevcuttur
Hülâsa, tabakalar arasında musalâhanın temini ve münasebetin tesisi, ancak ve ancak erkân-ı İslâmiyeden olan zekât ve zekâtın yavruları olan sadaka ve teberruatın heyet-i içtimaiyece yüksek bir düstur ittihaz edilmesiyle olur (bk Said Nursi, İşârâtü'l-İ'câz - Bakara Sûresi, 3 Âyetin tefsiri)
Kaynak: Sorularla İslamiyet
|