Prof. Dr. Sinsi
|
Ru’Yetullah&Quot; Ne Demektir?
Bilindiği üzere ru'yetullah, yani Allâh'ın Cemâli'ni görmek dünyada değil âhirette olacaktır
Resûlüllah Efendimiz'in (s a v ) Mi'rac'daki görüşü de, dünya âleminde olmamış, âhiret yurdunda vâki olmuştur
Nitekim, Resûlüllah Efendimiz'in (s a v ) , "Sen kelâm ilminde (akâidle alâkalı hususlarda) müctehidlerdensin "müjdesine muhâtap olan,
hicrî ikinci bin yılın müceddidi İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî es-Serhendî (k s ) hazretlerinin, bu husustaki sual-cevap tarzındaki izahları şöyledir:
"Sual: Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat söz birliği etmiştir ki, dünyada Teâlâ'yı görmek vâki olmamıştır Hatta, Ehl-i Sünnet ulemâsının pek çoğu, Hâtemü'r-rusül ve'r-risâle(1) (aleyhi's-salâtü ve's-selâm) Efendimiz'in Mi'rac gecesi,
Rabbini görmediği fikrindedirler Huccetü'l-İslâm İmâm Gazâlî (k s ) dahi, "En doğrusu, Resûlüllah (s a v ), Mi'rac gecesi Rabbini görmedi" demiştir Fakat sen, risâlelerinde, Resûlüllah Efendimiz'in dünyada Rabbini gördüğünü söylüyorsun Bunu nasıl izahedersin?
Cevap: Resûlüllah Efendimiz'in (s a v ) Mi'rac gecesi Rabbini görmesi, dünyada değil, âhirette vâki olmuştur
"Resûlüllah Efendimiz, Mi'rac gecesi zaman ve mekân dairesinden çıkıp imkân darlığından da kurtulunca, bir anda ezel ve ebedi buldu Bidâyet (başlangıç) ve nihayeti bir noktada gördü
Hatta, cennete binlerce sene sonra girecek olanları cennette gördü Abdurrahman b Avf (r a ), ashâb-ı kirâmın fukarâlarından beş yüz sene sonra cennete girecektir Resûlüllah Efendimiz onun, cennete beş yüz sene sonra gireceğini de gördü; bu gecikmenin sebebini dahi sordu
'İşte bu makamdaki görmek; âhirete ait görmektir, uhrevîdir "Dünyevî ru'yet" denilmesi, mecaz yolludur, zâhire binâendir;
yani, dünyadan gidip gördüğü ve yine dünyaya döndüğü için öyle denilmiştir Her şeyin doğrusunu en iyi bilen Teâlârdır '(2)
Velhâsıl mü'minler, Allâh Teâlâ'yı cennette keyfiyetsiz (nasıl olduğu anlaşılmaz bir vaziyette) ve misilsiz (eşsiz ve benzersiz) olarak, yani bilinmez ve idrâk edilmez bir halde görürler
Zira keyfiyetsiz olanla alâkalı görmek de, tabii ki keyfiyetsiz olur Belki gören, keyfiyetsiz olandan yani Teâlârdan bolca nasiplere nâil olur ki, keyfiyetsiz olanı (Allâh'ı) görmeye güç yetirsin
RU'YETULLÂH'IN HAKİKATİ NEDİR?
Ru'yetullâh'a yani Teâlâ'nın Cemâli'ni görmeye inananlar, âhirette hiç şüphesiz bu saâdete nâil olacaklardır İnkâr edenlerin ise nasibi, elbette ki mahrûmiyettir
Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki; ru'yetin hakikati, bu dünyada rûhunu sülûk ve urûc(3) yoluyla hakîkat-i salât(4) mertebesine çıkaran ehass-ı havâs(5) zümresine açılır ve bildirilir
Hadîs-i şerifte bildirilen, "Namaz mü'minin mi'râcıdır" mübârek sözünün hakikati, bu kimseler için doğru ve geçerlidir
Hakîkat-i salât makamı, sülûk mertebelerinin nihayetidir, ilerisi ise vücûb mertebesidir
Eğer bir kimse bu âlemde Allâh'ı görmenin hakikatini anlamak isterse, rûhunu bu makama çıkarmalıdır Aksi takdirde Kitap ve sünnet ile sâbit olan ru'yete, bildirilen şekliyle iman ederek bu işin nasıl olduğunu araştırmamalıdır Çünkü bu hakikati münâsip olan tarzda anlamak, ancak bu sûretle mümkündür  En sağlam yol budur (6)
DİPNOTLAR
(1) Mânâsı: Peygamberlerin ve peygamberliğin sonuncusu
(2) el-Mektûbât, 1, 283
(3) Kısaca sülûk ve urûc; Allâhr17;a vâsıl olmak, Hakkr17;a ermek için hakiki bir mürşidin-rehberin öncülüğünde ve kontrolünde çıkılan mânevî yolculuğun adıdır
(4) Hakîkat-i salât, namazın hakikati demektir ki; kulun namazda, kalıbının yanında kalbiyle ve diğer lâtîfeleriyle de bir bütün olarak huzûru İlâhîr17;de bulunduğunun şuurunda olmasıdır
(5) Ehass-ı havâs; üstün vasıflara sahip bulunun kişiler, dinî ve mânevî hayatlarını en mükemmel şekilde yaşayan tasavvuf erbâbı, ârifler, seçkinler demektir
(6) Salâhuddin ibnü Mevlâna Sirâcüddîn, Mektuplar ve Bazi Mesâil-i Mühimme, s 102
|