08-05-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Dualar Ve Sureler Necm Suresi Arapça Yazılışı Okunuşu Necm Suresi Türkçe Meali Anlamı
Necm Suresi arapça yazılışı okunuşu türkçe anlamı Necm Suresi bilgileri Necm Suresi arapça yazilisi turkce meali Necm Suresi arapça harflerle yazılışı okunuşu türkçe anlamı Necm Suresi türkçesi Necm Suresi arapça yazılışı anlamı oknuşu Necm Suresi hakkında bilgi Necm Suresi oku Kurani Kerim Necm Suresi yazılışı oknuşu anlamı arapça yazılı sureler Kurani Kerim sureleri
Necm Suresi ;
Kur'an-ı Kerim'in elli üçüncü sûresi Otuz ikinci ayeti Medine'de diğer ayetleri Mekke devrinde nazil olmuştur Sure altmış iki ayetten oluşur Sure ilk ayetinde geçen ve yıldız anlamına gelen necm kelimesinden alır Necm Suresinde Cebrail'in Hz Muhammed'e ayetleri vahiy yoluyla bildirdiğinden Allah'ın affının bol olduğundan, herkesin kendi yaptığından sorumlu tutulacağından, Allah'ın kudretinden, Ad Semud ve Nuh Peygamber'in kavminin başına gelenlerden Allah'a kulluk edilmesinin gereğinden bahsedilir
Necm Suresi Arapça / Türkçe / Yazılışı / Okunuşu
بسم الله الرحمن الرحيم
Bismillāhirahmānirahīm
Rahmân Rahîm ALLAH'ın Adı İle 
1
وَالنَّجْمِ إِذَا هَوَى
Ven necmi iza heva
Battığı zaman yıldıza andolsun ki,
2
مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَى
Ma dalle sahıbukum ve ma ğava
arkadaşınız (Muhammed haktan) sapmadı ve azmadı
3
وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى
Ve ma yentıku anil heva
O, nefis arzusu ile konuşmaz
4
إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى
İn huve illa vahyuy yuha
(Size okuduğu) Kur'an ancak kendisine bildirilen bir vahiydir
5
عَلَّمَهُ شَدِيدُ الْقُوَى
Allemehu şedidul kuva
(Kur'an'ı) ona, üstün güçlere sahip,
6
ذُو مِرَّةٍ فَاسْتَوَى
Zu mirrah festeva
muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti
7
وَهُوَ بِالْأُفُقِ الْأَعْلَى
Ve huve bil ufukıl a'la
O, en yüksek ufukta bulunuyorken (aslî sûretine girip) doğruldu
8
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّى
Summe dena fe tedella
Sonra (ona) yaklaştı derken sarkıp daha da yakın oldu
9
فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَى
Fe kane kabe kavseyni ev edna
(Peygambere olan mesafesi) iki yay aralığı kadar, yahut daha az oldu
10
فَأَوْحَى إِلَى عَبْدِهِ مَا أَوْحَى
Fe evha ila abdihi ma evha
Böylece Allah kuluna vahyedeceğini vahyetti
11
مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَأَى
Ma kezebel fuadu ma raa
Kalp, (gözün) gördüğünü yalanlamadı
12
أَفَتُمَارُونَهُ عَلَى مَا يَرَى
Efe tumarunehu ala ma yera
(Şimdi siz) gördüğü şey hakkında onunla tartışıyor musunuz?
13
وَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَى
Ve le kad raahu nezleten uhra
Andolsun ki, o, Cebrail'i bir başka inişte daha (aslî suretiyle) görmüştü
14
عِندَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهَى
Inde sidratil munteha
Sidretü'l Müntehâ'nın yanında
15
عِندَهَا جَنَّةُ الْمَأْوَى
Indeha cennetul me'va
Me'va cenneti onun (Sidre'nin) yanındadır
16
إِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشَى
İz yağşes sidrate ma yağşa
O zaman Sidre'yi kaplayan kaplamıştı
17
مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغَى
Ma zağal besaru ve ma tağa
Göz (gördüğünden) şaşmadı ve (onu) aşmadı
18
لَقَدْ رَأَى مِنْ آيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرَى
Le kad raa min ayati rabbihil kubra
Andolsun, o, Rabbinin en büyük alametlerinden bir kısmını gördü
19
أَفَرَأَيْتُمُ اللَّاتَ وَالْعُزَّى
E fe raeytumul late vel uzza
Lât ve Uzza'ya ve
20
وَمَنَاةَ الثَّالِثَةَ الْأُخْرَى
Ve menates salisetel uhra
diğer üçüncüsü Menat'a ne dersiniz?
21
أَلَكُمُ الذَّكَرُ وَلَهُ الْأُنثَى
E lekumuz zekeru ve lehul unsa
Erkek size de, dişi O'na mı?
22
تِلْكَ إِذاً قِسْمَةٌ ضِيزَى
Tilke izen kısmetun dıyza
Öyle ise bu çok insafsızca bir paylaştırmadır
23
إِنْ هِيَ إِلَّا أَسْمَاء سَمَّيْتُمُوهَا أَنتُمْ وَآبَاؤُكُم مَّا أَنزَلَ اللَّهُ بِهَا مِن سُلْطَانٍ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْأَنفُسُ وَلَقَدْ جَاءهُم مِّن رَّبِّهِمُ الْهُدَى
İn hiye illa esmaun semmeytumuh entum ve abaukum ma enzelellahu biha min sultan iy yettebiune illaz zane ve ma tehvel enfus ve le kad caehum mir rabbihimul huda
Onlar ancak sizin ve atalarınızın (ilah edindiğiniz şeylere) taktığınız isimlerdir Allah, onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir Onlar (putperestler)yalnız zanna ve nefislerin arzusuna tâbi oluyorlar Andolsun ki, kendilerine, Rableri katından yol gösterici gelmiştir
24
أَمْ لِلْإِنسَانِ مَا تَمَنَّى
Em lil insani ma temenna
Yoksa insan (kayıtsız şartsız), her temenni ettiği şeye sahip mi olacaktır?
25
فَلِلَّهِ الْآخِرَةُ وَالْأُولَى
Fe lillahil ahıratu ve ula
Oysa, Ahiret de dünya da Allah'ındır
26
وَكَم مِّن مَّلَكٍ فِي السَّمَاوَاتِ لَا تُغْنِي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئاً إِلَّا مِن بَعْدِ أَن يَأْذَنَ اللَّهُ لِمَن يَشَاءُ وَيَرْضَى
Ve kem mim melekin fis semavati la tuğni şefaatuhum şey'en illa mim ba'di ey ye'zenellahu li mey yeşau ve yerda
Göklerde nice melekler vardır ki onların şefaatleri; ancak Allah'ın izniyle, dilediği ve hoşnut olduğu kimselere yarar sağlar
27
إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ لَيُسَمُّونَ الْمَلَائِكَةَ تَسْمِيَةَ الْأُنثَى
İnnellezine la yu'minune bil ahırati le yusemmunel melaiket tesmiyetel unsa
Şüphesiz ahirete iman etmeyenler, meleklere dişi isimleri veriyorlar
28
وَمَا لَهُم بِهِ مِنْ عِلْمٍ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَإِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْنِي مِنَ الْحَقِّ شَيْئاً
Ve ma lehum bihi mim ılm iy yettebiune illez zann ve innez zanne la yuğni minel hakkı şey'a
Halbuki onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur Onlar sadece zanna uyuyorlar Şüphesiz zan, hakikat namına hiçbir şey ifade etmez
29
فَأَعْرِضْ عَن مَّن تَوَلَّى عَن ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ إِلَّا الْحَيَاةَ الدُّنْيَا
Fe a'rıd ** men tevella an zikrina ve lem yurid illel hayated dunya
Öyle ise bizim zikrimizden (Kur'an'dan) yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimselerden yüz çevir
30
ذَلِكَ مَبْلَغُهُم مِّنَ الْعِلْمِ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ اهْتَدَى
Zalike mebleğuhum minel ılm inne rabbeke huve a'lemu bi men alle an sebilihi ve huve a'lemu bi menihteda
İşte onların ilimden ulaşabildikleri nokta! Şüphesiz senin Rabbin, yolundan sapanı daha iyi bilir O, hidayete ereni de daha iyi bilir
31
وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ لِيَجْزِيَ الَّذِينَ أَسَاؤُوا بِمَا عَمِلُوا وَيَجْزِيَ الَّذِينَ أَحْسَنُوا بِالْحُسْنَى
Ve lillahi ma fis semavati ve ma fil erdı li yecziyellezine esau bima amilu ve yecziyellezine ahsenu bil husna
Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır (Bu) kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, iyilik edenleri de daha güzeliyle mükafatlandırması için (böyle)dir
32
الَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَائِرَ الْإِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ إِلَّا اللَّمَمَ إِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِ هُوَ أَعْلَمُ بِكُمْ إِذْ أَنشَأَكُم مِّنَ الْأَرْضِ وَإِذْ أَنتُمْ أَجِنَّةٌ فِي بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ فَلَا تُزَكُّوا أَنفُسَكُمْ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقَى
Ellezine yectenibune kebairal ismi vel fevahışe illel lemem inne rabbeke vasiul mağfirah huve a'lemu bi kum iz enşeekum minel erdı ve iz entum ecinnetun fi butuni ummehatikum fe la tuzekku enfusekum huve a'lemu bi menitteka
Onlar, ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve çirkin işlerden uzak duran kimselerdir Şüphesiz Rabbin, bağışlaması çok geniş olandır Sizi, topraktan yarattığında da ve analarınızın karnında ceninler iken de, en iyi bilendir Bunun için kendinizi temize çıkarmayın Çünkü O, Allah'a karşı gelmekten sakınanları en iyi bilendir
33
أَفَرَأَيْتَ الَّذِي تَوَلَّى
E fe raeytellezi tevella
Şimdi yüz çevireni;
34
وَأَعْطَى قَلِيلاً وَأَكْدَى
Ve a'ta kalilev ve ekda
pek az verip de kaskatı cimrileşeni gördün mü?
35
أَعِندَهُ عِلْمُ الْغَيْبِ فَهُوَ يَرَى
Eındehu ılmul ğaybi fe huve yera
Gayb'ın ilmi kendi yanında da o gerçeği mi görüyor?
36
أَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا فِي صُحُفِ مُوسَى
Em lem yunebbe' bima fi suhufi musa
Yoksa, Mûsâ'nın ve Allah'ın emirlerini bütünüyle yerine getiren
37
وَإِبْرَاهِيمَ الَّذِي وَفَّى
Ve ibrahimellezi veffa
İbrahim'in sahifelerindeki şu hakikatler kendisine haber verilmedi mi?
38
أَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى
Ella teziru vaziratuv vizra uhra
Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü yüklenmez
39
وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَى
Ve el leyse lil insani illa ma sea
İnsan için ancak çalıştığı vardır
40
وَأَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرَى
Ve enne sa'yehu sevfe yura
Şüphesiz onun çalışması ileride görülecektir
41
ثُمَّ يُجْزَاهُ الْجَزَاء الْأَوْفَى
Summe yuczahul cezael evfa
Sonra çalışmasının karşılığı kendisine tastamam verilecektir
42
وَأَنَّ إِلَى رَبِّكَ الْمُنتَهَى
Ve enne ila rabbikel munteha
Şüphesiz en son varış Rabbinedir
43
وَأَنَّهُ هُوَ أَضْحَكَ وَأَبْكَى
Ve ennehu huve adhake ve ebka
Şüphesiz O güldürür ve ağlatır
44
وَأَنَّهُ هُوَ أَمَاتَ وَأَحْيَا
Ve ennehu huve emate ve ahya
Şüphesiz O öldürür ve diriltir
45
وَأَنَّهُ خَلَقَ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْأُنثَى
Ve ennehu halekaz zevceyniz zekara vel unsa
Şüphesiz O iki eşi, erkeği ve dişiyi,
46
مِن نُّطْفَةٍ إِذَا تُمْنَى
Min nutfetin iza tumna
(rahme) atıldığında az bir sudan (meniden) yaratmıştır
47
وَأَنَّ عَلَيْهِ النَّشْأَةَ الْأُخْرَى
Ve enne aleyhin neş'etel uhra
Şüphesiz tekrar diriltmek de O'na aittir
48
وَأَنَّهُ هُوَ أَغْنَى وَأَقْنَى
Ve ennehu huve ağna ve akna
Şüphesiz O, başkalarına muhtaç olmaktan kurtardı ve varlık sahibi kıldı
49
وَأَنَّهُ هُوَ رَبُّ الشِّعْرَى
Ve ennehu huve rabbuş şı'ra
Şüphesiz O, "Şi'râ'nın Rabbidir
50
وَأَنَّهُ أَهْلَكَ عَاداً الْأُولَى
Ve ennehu ehleke adenil ula
Şüphesiz O,
51
وَثَمُودَ فَمَا أَبْقَى
Ve semude fema ebka
önce gelen Âd kavmini ve Semûd kavmini helak etti ve hiç kimseyi bırakmadı
52
وَقَوْمَ نُوحٍ مِّن قَبْلُ إِنَّهُمْ كَانُوا هُمْ أَظْلَمَ وَأَطْغَى
Ve kavme nuhım min kabl innehum kanu hum azleme ve atğa
Daha önce de Nûh'un kavmini helak etmişti Şüphesiz onlar daha zalim ve daha azgın kimselerdi
53
وَالْمُؤْتَفِكَةَ أَهْوَى
Vel mu'tefikete ehva
O, "Mu'tefike"yi de kaldırıp yere çarpmış
54
فَغَشَّاهَا مَا غَشَّى
Fe ğaşşaha ma ğaşşa
ve onlara örttüğü azap örtüsünü örtmüştür
55
فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكَ تَتَمَارَى
Fe bi eyyi alai rabbike tetemara
O halde Rabbi'nin nimetlerinin hangisinden şüphe ediyorsun (ey insan!)
56
هَذَا نَذِيرٌ مِّنَ النُّذُرِ الْأُولَى
Haza nezirum minen nuzuril ula
Bu da önceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır
57
أَزِفَتْ الْآزِفَةُ
Ezifetil azifeh
Yaklaşmakta olan (Kıyamet iyice) yaklaştı
58
لَيْسَ لَهَا مِن دُونِ اللَّهِ كَاشِفَةٌ
Leyse leha min dunillahi kaşifeh
Onu Allah'tan başka açacak kimse yoktur
59
أَفَمِنْ هَذَا الْحَدِيثِ تَعْجَبُونَ
E fe min hazel hadisi ta'cebun
Şimdi siz gaflet içinde eğlenerek
60
وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَ
Ve tadhakune ve la tebkun
bu söze mi (Kur'an'a mı) şaşıyorsunuz,
61
وَأَنتُمْ سَامِدُونَ
Ve entum samidun
gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?
62
فَاسْجُدُوا لِلَّهِ وَاعْبُدُوا
Fescudu lillahi va'budu
Haydi Allah'a secde edin ve ona kulluk edin
|
|
|