Yalnız Mesajı Göster

Kuran'da Dua Nasıl Anlatılıyor

Eski 08-05-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kuran'da Dua Nasıl Anlatılıyor



KORKU İLE ÜMİT ARASINDA DUA
Kuran'da Allah'ın " merhametlilerin en merhametlisi" (Enbiya Suresi, 83) olduğu belirtilmektedir Yine Kuran'da hata yapanın Allah'tan bağışlanma dilemesi durumunda hiçbir günah ayrımı gözetilmeden affedileceği söylenmektedir (Nisa Suresi, 110) Bu nedenle insanların dualarında Allah'ın "esirgeyen ve bağışlayan" sıfatlarını düşünmeleri, ümit içinde dua etmeleri gerekir Kişinin yapmışolduğu hata ve bu yüzden duyduğu vicdan azabı ne kadar büyük olsa da, Allah'ın affediciliğinden ümit kesmesine neden değildir Bununla paralel olarak insanın hata yapmaktan ve günah işlemekten dolayı içine girmişolduğu ruh hali, onun umut içinde dua etmesine engel olmamalıdır Çünkü Kuran'da sadece kafirlerin Allah'ın rahmetinden umut keseceği söylenir:
" Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin Çünkü kafirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden umudunu kesmez" (Yusuf Suresi, 87)
Öte yandan kimsenin mutlaka cennete layık olma gibi bir garantisi yoktur Nitekim Allah Kuran'da; "Şüphesiz Rablerinin azabından emin olunamaz" (Mearic Suresi, 28) ayetiyle bu gerçeğe karşı insanları uyarmıştır Bu nedenle de herkes Allah'tan gücünün yettiği kadar korkmak durumundadır Öyle ise imtihan için dünyada bulunan insanın her zaman için sapması, dalalete düşmesi, şeytanın oyununa gelip Allah'ın yolundan dönmesi ihtimal dahilindedir Bu konuda kimsenin bir garantisi yoktur Bu nedenle insan duasında bir yandan Allah'ın rahmetini ümid ederken, bir yandan da O'nun rızasını yitirmekten korkmalıdır
Nitekim gerçek bir mümini diğer insanlardan ayıran en önemli özelliklerden biri Allah korkusudur Çünkü inanmayan bir insana göre cehennemin varlığı meçhuldür Mümin ise cehennem tehlikesinin farkındadır Ahiret gününe kesin bir bilgi ile inandığı için en büyük korkuyu yaşar Sadece inanan ve Allah'a karşı büyüklenmekten kaçınan kişi bu korku ile hareket eder Azabın gerçekliğinden ve şiddetinden emindir Bu azapla karşılaşmamak için dünya hayatında risk sayılan hiçbir şeye yaklaşmaz Ahiretteki o zorlu azaptan uzaklaşmayı ve sonsuz güzellikle karşılanacağı cenneti hak etmeyi ister Müminin ahiret azabından korkusu duasına da yansımaktadır
İşte bu yüzden Kuran'da korku ve ümit kavramları birlikte kullanılmıştır Eğer insan duasında cehennem korkusunu hissetmiyorsa -ki bunun temelinde Allah korkusunun eksikliği yatmaktadır- ortada mutlaka bir tefekkür yani düşünüp anlama eksikliği vardır İnsan cenneti kazanmak için ne kadar istekli bir şekilde dua ediyorsa, cehennemden kurtulmak için de o kadar istekli bir şekilde dua etmelidir Yani cehennemden korkup, cennete kavuşmayı ümit etmelidir Bu ruh halini ifade eden ayetlerden ikisi şöyledir:
"Düzene konulması (ıslah)ından sonra yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarmayın; O'na korkarak ve umut taşıyarak dua edin Doğrusu Allah'ın rahmeti iyilik yapanlara pek yakındır" (Araf Suresi, 56)
"Onların yanları (gece namazına kalkmak için) yataklarından uzaklaşır Rablerine korku ve umutla dua ederler ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler" (Secde Suresi, 16)
Görüldüğü gibi korku ve umut, Kuran'da kastedilen duayı oluşturan iki temel histir Kuran dikkatlice incelendiğinde zaten tüm ibadetlerde, ve yaşamın her anında bu iki hissin hayati önem taşıdığı rahatlıkla fark edilebilir
Unutulmamalıdır ki dua Allah'a karşı hem büyük bir görev hem de bizim ebedi hayatımızı kurtaracak bir vesiledir Çünkü Kuran'da Allah'a dua etmeyenlerin sonunun ebedi cehennem azabı olduğu haber verilir
"Rabbiniz dedi ki: "Bana dua edin size icabet edeyim Doğrusu Bana ibadet etmekten büyüklenen (müstekbir)ler; cehenneme boyun bükmüşkimseler olarak gireceklerdir" (Mümin Suresi, 60)
ALLAH'IN SIFATLARINI ANARAK DUA ETMEK
Allah'ın isimleri, bize O'nun vasıflarını tanıtırlar Örneğin Allah Rahman'dır, yani esirgeyicidir; Rab'dır, yani eğiten ve yol gösterendir; Hakim'dir, yani hüküm veren, herşeye hakim olandır; Rezzak'tır, yani rızık verendir Bu isimler Allah'ı tanıttığı için, insan bunlarla Rabbimize seslenerek O'nun büyüklüğünü, yakınlığını, gücünü ve rahmetini daha iyi kavrar Allah'tan rızık isteyen bir kişinin O'nun Rezzak ismini anarak dua etmesi, elbette ki duasının anlamına uygun olacaktır Nitekim Kuran'da da, Allah'a O'nun farklı isimleri ile dua edilebileceği haber verilmektedir:
"De ki: "Allah, diye çağırın, 'Rahman' diye çağırın, ne ile çağırırsanız; sonunda en güzel isimler O'nundur" Namazında sesini çok yükseltme, çok da kısma, bu ikisi arasında (orta) bir yol benimse" (İsra Suresi, 110)
"İsimlerin en güzeli Allah'ındır Öyleyse O'na bunlarla dua edin O'nun isimlerinde 'aykırılığa (ve inkâra) sapanları' bırakın Yapmakta oldukları dolayısıyla yakında cezalandırılacaklardır" (A'raf Suresi, 180)
Allah'ın sıfatlarını bilen insan hatalarını Allah'tan gizlemeye çalışmaz Çünkü gizlese de, açığa vursa da Allah'ın herşeyi bildiğinin farkında olur Hatalarını gizlemenin kendisine zarardan başka bir şey kazandırmayacağını bilen mümin, her türlü eksiklik ve hatalarından dolayı Allah'tan bağışlanma diler Nitekim Hz İbrahim'in bir duası şu şekilde başlamaktadır:
"Rabbimiz, şüphesiz Sen, bizim saklı tuttuklarımızı da, açığa vurduklarımızı da bilirsin Yerde ve gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz" (İbrahim Suresi, 38)
Mümin, istekleri ne kadar büyük olsa da herşeyin Allah'ın kontrolünde olduğunun, Allah dilerse en imkansız gibi görünen bir şeyin O'nun "Ol" demesi ile gerçekleşeceğinin farkındadır Bu yüzden de Allah'ın nimetlerine ulaşmak için hiçbir şeyi aşılmaz bir engel olarak görmez Aksine, her türlü zorluğu ve engeli duası ile aşar
Duanın, istek ve ihtiyaçlarımızı Allah'a duyurmaktan başka, Allah'ı anmanın ve yüceltmenin bir yolu olduğunu söylemiştik Kuran'da özellikle peygamber dualarında, Rabbimiz sıfatları ile birlikte yüceltilmektedir Aşağıdaki birkaç örnek, bunu görmek için yeterlidir:
“(Süleyman) Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et Şüphesiz Sen, karşılıksız armağan edensin (Sad Suresi, 35)

“Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve Katından bize bir rahmet bağışla Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen” (Al-i İmran Suresi, 8)

(Musa yalvarıp) Dedi ki: “Rabbim, beni ve kardeşimi bağışla, bizi rahmetine kat Sen merhamet edenlerin en merhametli olanısın” (Araf Suresi, 151)

“Orada Zekeriya Rabbine dua etti: ‘Rabbim bana Katından tertemiz bir soy armağan et Doğrusu Sen duaları işitensin’ dedi” (Al-i İmran Suresi, 38)
DUADA KALIPLAŞMIŞ TEKDÜZE İFADELERDEN KAÇINMAK
Dua denilince akla, insanın Allah'ı zikretmesi, Allah'a kusurlarını itiraf etmesi, kendisinin ve müminlerin ihtiyaçlarını duyurması gelir Bunun içinse duada Allah'a karşı samimi bir üslubun yaşanması gerekmektedir
Duada tekdüze ve kalıplaşmışifadelerin sık sık tekrarlanmasının tek nedeni, duanın samimi bir ibadetten çıkıp, bir tür alışkanlık ya da gelenek haline gelmişolmasıdır Allah'ın azametini hisseden, O'nun azabından korkan ve rızasını kazanmayı isteyen insan, kalbinden gelen samimi ve dürüst ifadelerle O'na yönelir Aynı şekilde kendisini Allah'a teslim etmiş, dost ve yardımcı olarak O'nu benimsemişolan insan, her türlü sıkıntısını ve derdini O'na açar "Ben, dayanılmaz kahrımı ve üzüntümü yalnızca Allah'a şikayet ediyorum" (Yusuf Suresi, 86) diyen Hz Yakub gibi, ruhundaki tüm sıkıntılarını ve taleplerini O'na söyler, her türlü yardım ve hayrı O'ndan ister
Dua eden kişi bu tür bir samimiyet içerisinde değilse ve duayı sadece yerine getirilmesi gereken bir formalite ya da icabet edilip edilmeyeceği belli olmayan bir tılsım olarak görüyorsa, doğal olarak kalıplaşmışifadeler kullanır Ne demek olduğunu hiç anlamadığı ya da üzerinde hiç düşünmediği birtakım süslü cümleleri sıralayarak kendince bir dua edecektir Bunun Kuran'da tarif edilen dua olmadığı ise çok açıktır
Oysa dua, insanın Allah ile samimi bir bağlantısıdır Her insanın içinde bulunduğu sorunlar, istekleri, arzuları, ruh hali birbirinden çok farklıdır Dua sırasında önemli olan sözcükler değil kulun o anki ruh halidir
Kuran’da örnek olarak gösterilen dualar, peygamberler ve müminlerin ruh halllerini yansıtan çok samimi ve içten Allah’a yönelmelerdir
DUADA ACELECİ DAVRANMAKTAN KAÇINMAK
İnsan fıtratı gereği aceleci bir varlıktır Yaratılışındaki bu acelecilik ön plana çıktığı zamanlarda da hareketlerinin sonucunu düşünmeden davranabilmektedir Nitekim bu yüzden Kuran'da, "İnsan aceleden (aceleci olarak) yaratıldı Size ayetlerimi yakında göstereceğim Şimdi hemen acele etmeyin" (Enbiya Suresi, 37) şeklinde bildirilmektedir Bu acelecilik genellikle dünya nimetlerinin elde edilmesi konusunda ön plana çıkar
İnsan cennete ve Allah'ın nimetlerine karşı büyük bir istek duyar Bu nimetlerin benzerlerinin dünyada da yaratılmışolmasının sebeplerinden biri, cennetin özelliklerini biraz daha iyi kavranmasını, cennete duyulan isteğin artmasını sağlamaktır Oysa insan hem bu nimetlere duyduğu istekten, hem de aceleci olduğundan ötürü nefsinin arzu ettiklerinin hemen gerçekleşmesini ister İnsanın bu aceleciliği zaman zaman dualarına da yansıyabilir Dua ettiği zaman hemen duasına karşılık verilmesini ister Duasına karşılık alması biraz gecikirse "dua da ediyorum, ancak kabul edilmiyor" şeklinde çok yanlışbir serzenişte bulunabilir Sabırsızlık, zamanla ümitsizliğe hatta duanın terkedilmesine kadar gider
Oysa mümin bilir ki, kendisi için neyin hayırlı olduğunu en iyi bilen Allah'tır " Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir Allah bilir de siz bilmezsiniz" (Bakara Suresi, 216) ayeti, insana bunu haber verir Bu nedenle insan Allah'tan bir şeyi istediğinde, takdiri O'na bırakmalı, O'ndan her şartta razı olmuşbir biçimde sabırla beklemelidir Belki dua ederek talep ettiği şey kendisine bir fayda sağlamayacaktır, o nedenle Allah bunu kendisine vermemektedir Belki de o hayra ulaşması için belirli bir olgunluğa kavuşması, bunun için de bir süre eğitilmesi gerekmektedir Belki Allah kendisine daha da hayırlı bir başka nimet verecektir, ama sabrını ve sadakatini denemektedir
Tüm bunlar dua eden insanın, duasında sabırlı ve kararlı olması, Allah'ın rahmetinden asla ümit kesmemesi gerektiğini göstermektedir Nitekim Kuran'da, duada sabırlı olmaya özellikle dikkat çekilir:
"Sabır ve namazla yardım dileyin Bu şüphesiz, huşu duyanların dışındakiler için ağır bir yüktür" (Bakara Suresi, 45)
Kuran'da dua ederken kararlı olmak öğütlenmiştir Dua bir ibadettir ve duada sabır, dua eden açısından önemlidir Sabırla dua etmek duanın konusu olan isteklere olan ihtiyacın, bu konudaki sıkıntının, daha önemlisi Allah'a olan yakınlığın arttığının göstergesidir Duada sabır göstermek mümini olgunlaştırır, güçlü bir irade ve karakter kazandırır Duada sabır gösteren mümin, duasının karşılığını, istediği şeylerin birçoğundan daha değerli olan, derin bir manevi hal kazanarak alır
Peygamberlerin çoğu Allah'a olan taleplerini kimi zaman yıllar boyu hiç durmadan duayla ifade etmişler, Allah ise onlara istediklerini kimi zaman yıllar sonra vermiştir Hz Yakub'un, oğlu Hz Yusuf'a kavuşması, Hz Yusuf'un yıllar boyu kaldığı zindandan kurtularak güç ve iktidar sahibi olması, Hz Eyüp'ün şeytanın kendisine dokundurduğu azaptan kurtulması, bunların hepsi büyük sabır örnekleridir
Allah bu salih kullarının dualarının karşılığını belirli bir süre ertelemekle onlara hayır dilemiş, onları bu sayede olgunlaştırmış, eğitmiş, sadakat ve ihlaslarını pekiştirmiş, onları cennette yüksek makamlara layık kullar haline getirmiştir
Bu nedenle yaptığı bir duanın karşılığını görmek için aceleci davranmak asla ve asla bir mümine yaraşmaz Müminin yegane görevi Rabbimize kul olması ve O'nun kendisi için belirlediği kadere rıza göstermesidir İşte salih bir mümin duasını, bu kulluk vazifesinin bir parçası olarak yapmalıdır
DUANIN KONUSU SADECE DÜNYEVİ NİMETLER DEĞİLDİR
Dua ederken dünya hayatımız için de isteklerde bulunmalı mıyız, yoksa "dünyadan geçip" de sadece ahiret hayatına mı yönelmeliyiz?
Allah samimi müminler için her ikisini de hayırlı görmüştür Elbette ki dünya hayatı son bulacak olan çok kısa bir hayattır Her nimetin, kişiyi Allah'a yakınlaştırma ve şükretmesine vesile olma ihtimali vardır Bir nimete bakılarak cennet tefekkür edilebilir, Allah'ın sıfatları hatırlanabilir, Allah'ın şanı yüceltilebilir İşte bu sebepten ötürü Allah müminlere hem dünya hayatları için, hem de ahiret hayatları için dua etmelerini öğütler Sadece dünya hayatının geçici süsüne yönelip ahireti unutmamaları için de onları uyarır Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
İnsanlardan öylesi vardır ki: “Rabbimiz, bize dünyada ver” der; onun ahirette nasibi yoktur Onlardan öylesi de vardır ki: “Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru” der İşte bunların kazandıklarına karşılık nasibleri vardır Allah, hesabı pek seri görendir” (Bakara Suresi, 200-202)
İnsan, kendi dünyasına ait şeyler için istekte bulunur Ne için yaşıyorsa, onu en çok ne ilgilendiriyorsa, neye daha fazla vakit harcıyorsa duasını da onlar için eder Allah için yaşayan bir insanın amacı Allah'ın kendisinden istediklerini yerine getirmeye çalışmaktır Bu nedenle duası da o yönde olur
İnsanın dünyaya ait istekleri gerçekleşebilir Ama bunlar, az önce belirttiğimiz gibi, kendisi için sandığı gibi hayırlı olmayabilir Para için istekte bulunur Ama sonrasında para onun inkarını arttırıcı bir **** olabilir Çünkü tam anlamıyla maddiyatın put edinildiği bu çevrede muhatap olduğu ve olacağı herşey ve neredeyse herkes tam anlamıyla dinin gerekleriyle tezat teşkil edecektir
İstek, dünyevi bir istektir ve karşılığını dünyada görecektir Ahiretteki karşılığı ise hiç de umduğu gibi çıkmayabilir İşte dünya hayatının çekici özelliklerinden bazıları bir ayette şöyle sıralanır:
"Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmışaltın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara 'süslü ve çekici' kılındı Bunlar, dünya hayatının ****ıdır Asıl varılacak güzel yer Allah Katında olandır" (Al-i İmran Suresi, 14)
Dünyada bu dünyevi istek ve tutkuların gerçekleşmesinin insana getirdiği belli birtakım kazançlar elbette vardır Ama dünyadaki bu kazançlar ahiret için birer kayıp olabilirler Dünyevi isteklerin ahiret için de bir kazanç sağlayan yönleri vardır Buna en güzel örnek peygamberlerdedir
Bu kutlu insanlar, dünya hayatının geçici ****ı olan kazançları sadece Allah'ın rızasını kazanmak için istemişlerdir Bunların en başlıcaları maddiyat, soyun devamı, toplumda belirli bir statü edinmek gibi konulardır
Peygamberlerin istekleri tamamen Allah'ı hoşnut etmeye yöneliktir Hiçbir peygamber çocuk edinmeyi, kendisinden sonra adını devam ettirme ayrıcalığını edinebilmek için istememiştir Çocuğu, sadece kendilerinden sonra iman edenlere önder olması için istemişlerdir
Buna karşılık kendi soyunun devamını dünyada böbürlenme uğruna isteyen bir kişinin bu isteği, ahirette kendisi için bir şer olur Çünkü ancak kendi hırs ve üstünlük isteğini tatmin için böyle bir istekte bulunmuşve bu isteği Allah'ı anmasını engellemiştir Allah bu isteğin karşılığını dünyada verir, ama ahirette nasibi olmayabilir
Sadece dünya nimetlerini isteyerek yapılan dua bir mümin davranışı olmadığı gibi, Allah'a karşı büyük bir samimiyetsizliktir Müminlerin asıl hedefleri cennettir Dua eden insan eğer gerçekten müminse, asıl yurdu olan cenneti unutarak tüm duasını geçici olarak bulunduğu dünya hayatının nimetlerine yoğunlaştırmamalıdır Allah'tan hem dünyada, hem ahirette güzellik istemelidir
DUALAR KİŞİSEL DEĞİL, TÜM MÜMİNLER İÇİN OLMALIDIR
Cahiliye toplumunda insanlar mal, servet, evlat, eşve huzurun en iyisinin kendilerinde olmasını isterler Zaman zaman yakın arkadaşlar olarak tanınan kişilerin, hatta akrabaların arasında bile kıskançlıktan, hasetten kaynaklanan çekişmelerin yaşandığına ve insanların kendilerine rakip olarak görebilecekleri herkese zarar vermeye çalıştığına şahit olmuşuzdur
Oysa Kuran'da tarif edilen mümin modelini yaşayan insan hem dünya hayatındaki güzellikleri, hem de ahiretteki nimetleri diğer müminlerle birlikte yaşar Dünyada nimetler kısıtlı olduğundan bunları onlarla paylaşması, bazen de kendi nefsinden fedakarlık yaparak kardeşine ikram etmesi gerekebilir Nitekim Kuran'da mümin vasıfları tanıtılırken bu özelliğe de ayrıca dikkat çekilir Bir ayette şöyle buyrulmaktadır:
" Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler Kim nefsinin 'cimri ve bencil tutkularından' korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır" (Haşr Suresi, 9)
Müminlerin birbirlerine olan bu düşkünlükleri, birbirlerinin iyiliği için çaba sarf etmelerinin önemi Kuran'ın başka ayetlerinde de tekrarlanmaktadır:
"Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah'a ve Resûlü'ne itaat ederler İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir" (Tevbe Suresi, 71)
Müminler arasındaki tesanüd, elbette ki dualarına da yansımaktadır
Öncelikle dikkat çeken, Kuran'daki müminlerin, dualarında Allah'a hitap ederken çoğunlukla "ben" değil, "biz" demeleridir Yani dua eden bir mümin, Allah'tan istediği herşeyi sadece kendisi için değil, tüm müminler için istemektedir Elbette ki insan kişisel olarak da Allah'a dua eder Her türlü nimete ulaşabilmek için, hatalarının düzelmesi için, kıyamet günü hor ve aşağılık kılınmamak için, cehennem azabından kurtulmak için Allah'tan yardım isteyebilir Ama bunun yanında birçok konuda da kendisi için istediklerini diğer müminler için de istemesi, Kuran'da örnek olarak gösterilen bir vasıftır Aşağıdaki birkaç ayet, bu konuda yol göstericidir:
" Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma Bizi affet Bizi bağışla Bizi esirge, Sen bizim mevlamızsın Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et" (Bakara Suresi, 286)
"Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve Katından bize bir rahmet bağışla Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen Rabbimiz, kendisinde şüphe olmayan bir günde insanları gerçekten Sen toplayacaksın Doğrusu Allah, va'dinden cayıp-dönmez" (Al-i İmran Suresi, 8-9)
"Rabbimiz, biz indirdiğine inandık ve elçiye uyduk Böylece bizi şahidlerle beraber yaz" (Al-i İmran Suresi, 53)


Alıntı Yaparak Cevapla