Yalnız Mesajı Göster

Kanunî Nuh’Un Gemisini Aramış Mıydı?

Eski 08-05-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kanunî Nuh’Un Gemisini Aramış Mıydı?



Kanunî Nuh’un gemisini aramış mıydı?



Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bir görüşmemizde imkân bulabilseydi “Stratejik Derinlik”ten sonra bir de “Tarihî Derinlik” kitabı yazmak istediğini söylemişti


Sayın Davutoğlu eminim yazacağı kitapta Kanuni Sultan Süleyman’dan da sık sık bahsedecektir Mesela kendi Sadrazamı ve damadı Lütfi Paşa, Kanuni’nin “Uçar bir kadırgası vardı ki”, der, “Nuh’un gemisinden idi tahtası” Bu, Osmanlı’daki “tarihî derinliğin” Kanuni’nin dünyasına yansıması değil midir?


Yorulmak bilmeyen o ateşîn ruhun nasıl yatak odasından çıkmayan bir sefihe dönüştürüldüğünü görüyoruz Necip Fazıl’ın deyişiyle, insanın maymundan geldiğini bir türlü ispatlayamadılar ama bir filden nasıl fare çıkabileceğini mahut diziyle görmüş olduk


Bugün Kanuni’nin sadece bir tek seferinden bile ne cevherler edinilebileceğini göstereceğim


Genç Süleyman 25 yaşında tahta çıktığında kendine iki hedef koymuştu Büyük dedesi Fatih, sadece 2 seferinden eli boş dönmüştü: Belgrad (1456) ve Rodos (1480) seferleri Onun başaramadıklarını başarmak için yola çıkacak ve ilk amacına tahta oturduğu yıl ulaşacaktı


1522 yılının Haziran’ında görkemli bir donanma Rodos’a çıkarma yaparken, kendisi karadan Marmaris’e ilerleyecek ve Ramazan’ın 4′ünde oruç ağız adaya ayak basacaktı İlginçtir, “Şeytan Kulesi”yle meşhur adaya padişahı “Yeşil Melek” adlı bir gemi götürüyordu


Peki kimdi düşman? Selahaddin-i Eyyubi Kudüs’ü geri alınca Kıbrıs’a kaçan iki Hıristiyan askerî tarikatı vardı Bunlardan birisi, Tapınak (Templar) Şövalyeleri tarikatıydı, diğeri Hospitaller ya da St John Şövalyeleri tarikatı Kurulma amaçları, Kudüs’ü yeniden fethetmekti


Hospitaller Şövalyeleri Kudüs’ten kaçınca önce Kıbrıs’ta mekân tutmuşlar, 1309 yılında ise Rodos’a egemen olmuşlardı Hatta bir ara İzmir’i de ele geçirmişlerdi Onları İzmir’den söküp atmak, o sırada Anadolu’da bulunan Timur’a nasip olacaktı


1312′de Tapınak Şövalyeleri tarikatı Papalık tarafından yasaklandı, malı mülkü de Rodoslu kardeşlerine kaldı Böylece Kanuni’nin 2 seferini düzenlediği Rodos adası, yeraltına çekilen Tapınakçıların da sığınaklarından biriydi İngiliz, Fransız, İtalyan, Alman, İspanyol, Portekizli seçkin savaşçılar Akdeniz’de korsanlık yapıyor, rehineler alıyor, ticarete giriyor, ciddi bir para trafiğini yönlendiriyor, hatta bankerlik yapıyorlardı


Nitekim Cem Sultan da vaktiyle onlara elini verip kolunu kaptıranlardan olmuştu Kendisini Selanik’e çıkarmaları için anlaşmışlardı ama onlar götürüp Fransa Kralı’na, ardından Papa’ya kiralamışlar, bir yandan da kardeşi Sultan Bayezid’den her yıl yüklü bir meblağ koparmışlardı


Bu sırada Bizans’tan Topkapı Sarayı’na intikal eden ve Hz Yahya’nın eli olduğuna inanılan bir kemiği de istemişler, Bayezid de vermek zorunda kalmıştı Ne var ki, Kanuni bunu unutmamış, dedesinin verdiği “emaneti”, şövalyelerin komutanıyla pazarlık yaparken istemişse de alamamıştı Bugün Topkapı Sarayı’nda bulunan bu el, muhtemelen Rodos’tan Kıbrıs’a gitmiş, III Murad zamanında orada bir kilisede bulunmuş, bir asırlık aradan sonra yeniden İstanbul’a getirilmişti (Macarlar, Mohaç’ın kaybedildiği 29 Ağustos günü için takvime baktıklarında o günün Hz Yahya’nın başının kesildiği gün olduğunu dehşetle görmüşlerdi!)


Kanuni genç yaşında kral atayacak kadar güçlü bir hükümdardı Minyatürde Macar Kralı tacını Kanuni’ye teslim ediyor


Kanuni Rodos’u almak için tam 6 ay uğraşmıştı, gerekirse kışı da bu Akdeniz adasında geçirmeye hazırdı Binlerce şehit verilmişti, daha da verilebilirdi Akdeniz’in ortasındaki bu fesat yuvası ne pahasına olursa olsun temizlenmeliydi Yalnız fesat yuvası mı? Aynı zamanda büyücülük, gizli ilimler ve Papa’nın bile tahammül edemediği kimi sapkın inançlar da yaşıyordu orada Bir kaynakta şehrin surlarına konulan aynalardan bahsedilir Bunlar neyin nesiydi? Öte yandan şövalyelerin başındaki Villiers de L’Isle-Adam’ın unvanı, Üstad-ı Azam’dı, yani Büyük Usta Bu, Masonların 33 dereceli Üstadlarına verdikleri unvanın aynısıydı


Gerçi Masonlukla bağlarını inkâr edegelmişlerdi Zaten Fransız devriminden önce bildiğimiz manada serbest Masonluk (Farmasonluk) da yoktu Tarikat mensupları arasında Masonik ritüel ve idealler bir sır gibi gizleniyordu Nitekim Rodos’tan kovulup da Malta’ya gittiklerinde orada Masonluğu kuranlar da Kanuni’nin yendiği şövalyeler olmamış mıydı?


6 aylık bir kuşatmadan sonra Kanuni’den kurtuluş olmadığını anlayan Şövalyeler teslim olmaya karar verdi 20 Aralık’ta anlaşma imzalandı 1500 kadar Müslüman esir serbest bırakılacak, buna mukabil şövalyeler eşya ve silahlarını yanlarına alarak 10-12 gün içinde adayı terk edecekler, halktan isteyenler kalacak, kimsenin dinine karışılmayacaktı vs


L’Isle-Adam anlaşmayı imzaladıktan sonra Kanuni’yi ziyaret etmek istedi Ancak o sırada Divan-ı Hümayun toplanmıştı, kapının önünde yağmur altında bir hayli bekledi, ıslandı Toplantı bittikten sonra sırtına bir hilat giydirilerek (“gala” kelimesinin nasıl “hil’at”ten geldiğini bir gün anlatırım nasipse) huzura sokuldu Avrupa tarihleri Üstad-ı Azam’ın, padişahın ayaklarına kapanmak istediğini yazar 27 yaşındaki Kanuni, babası yaşındaki şövalyeyi kolundan tutarak ayağa kaldırmış ve elini öpmesine izin vermiş, yanındakilere de onu bu yaşında evinden barkından uzaklaştırdığı için “yüreğinin sızladığını” söylemiştir


Rodos seferindeki ilginçliklere şununla son verelim: Hıristiyan St John Şövalyeleri tam Noel günü (1 Ocak) adayı terk etmişler ve Müslümanlar da aynı gün şehre girmişlerdi Nasıl girdikleri bence daha önemli “Hıristiyanları bile kendilerine hayran bıraktıran bir sessizlik içinde” diyor Romanyalı tarihçi Jorga ve ekliyor: “Sanki savaşçı değil de en katı disiplin altında yetişmiş Fransisken keşişlerdi


Nuh’un gemisinin peşinde olan Kanuni’nin tarihî derinliği üzerinde düşünmeye değmez mi sizce de?

Alıntı Yaparak Cevapla