08-05-2012
|
#1
|
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Ev*Len*Me Ça*Ğı*Na Ge*Lin*Ce..
Evlenme çağına gelince 
Behâeddîn-i Buhârî kuddise sirruh hazretleri anlatıyor: Ben dünyaya gelince, babam beni “Muhammed Bâbâ Semmâsî” hazretlerine götürdü Evlenme çağına gelince de, Ona gönderdi beni yine
O “Semmâs”da oturuyor, biz ise “Kasr-ı ârifân”da oturuyorduk
Düğünüme dâvet etmek için gidiyordum
Büyük sevinç içinde, yollarda koşuyordum âdeta
Bir an önce nûr cemâlini görmek ve eşsiz sohbetine kavuşmak için uçarak gidiyordum sanki
Huzûruna varmadan önce abdest alıp, dergâhın mescidinde huşû ile iki rekât namaz kıldım
Secdeye varınca;
- Yâ Rabbî, beni belâ yükünü ve muhabbet mihnetini çekebilecek kadar kuvvetli eyle, diye dua ettim
Sonra üstâdımın huzûruna vardım
Bana şefkatle bakıp;
- Hoş geldin, buyurdu
- Hoş bulduk efendim
- Evlâdım, öyle duâ edilmez, buyurdu Allahtan “Belâ” değil, “Âfiyet” istemeli ve “Yâ Rabbî, beni rızâna kavuştur” diye duâ etmelidir
Birlikte yemek yiyip, çok iltifâtına kavuştum
“Nasıl Ağlamayayım!”
Bir gün de “son nefes” korkusundan bahsederken şunu anlattı cemaatine:
Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden Amr ibni Âs hazretleri bir gün ağlıyordu
- Niçin ağlıyorsunuz? dediler
- Peygamber Efendimizi görmeden önce ölseydim, “sonsuz Cehennem”e gidecektim Onu görüp îmanla şereflendim elhamdülillâh Onun önünde düşmana karşı çarpışırken ölseydim, şehid olup, “sonsuz Cennet”e gidecektim, dedi
Sonra derin bir nefes alıp;
- Ama şimdi, sonumun ne olacağını bilmiyorum Nasıl ağlamayayım? buyurdu
Abdullatif Uyan
|
|
|
|