08-05-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Siz Cumayi Bilirmisiniz ?
Fakih anlatiyor:
"Babam bana şöyle anlatti:
–Salih Meri, cuma gecesi, cuma namazını kılmak üzere mescide gitmek için yola çıktı Kabristana ugradı Kendi kendine şöyle dedi:
–Tan yeri agarıncaya kadar kalayım
Kabristanın içine girdi İki rekat namaz kıldı Bir kabre dayandı Gözlerine uyku geldi Şöyle bir rüya gördü: Kabirde yatanlar kabirlerinden çıkmışlar, halka halka olup oturmuş, konuşuyorlar
Bir de baktı ki,onlardan ayrı, kirli elbiseli bir genç, bir köşede, üzüntülü bir halde oturuyor
Onu yanlarına oturtmuyorlar Oradakilerin hepsine tepsi tepsi, üzeri mendillerle örtülü hediyeler gelip dagıldı Herkes kendi tabagını aldı; sonra kabrine girdi En sonuna bu genç kaldı O da üzüntülü bir halde, kalktı; kabre girmek istedi Hemen ona sordum:
–Hey ’ın kulu, sende gördügüm bu üzüntü neden? Sonra gördügüm bu hâl nedir?
Bana şöyle dedi:
–Ey Salih Meri, sen o tepsileri gördün mü?
–Evet, gördüm, deyince şöyle anlatti:
–O tabaklar, hayattakilerin ölülerine hediyeleridir Onların adına verdikleri sadaka, yaptıkları dua, cuma geceleri onlara gelir
Daha sonra şöyle dedi:
–Ben, Sindli biriyim Anam hacca gitmek istedi; beraber yola çıktık Basra'ya gelince öldüm Bundan sonra annem evlendi Kendisinin bir oglu oldugunu ve öldügünü kocasına anlatmadı Dünyaya daldı Ne bir işaretle ne de bir sözle beni andılar Ölümümden sonra beni hatırlayan kimse olmayınca üzülmek bana haktır
Sordum:
–Senin annenin evi nerede?
Onun yerini bana anlattı
Sabah oldu Namazımı kıldım Sonra gittim O kadının evini sordum, buldum Yanına gittim, izin istedim Kendimi ona tanıttım, kapıdan:
–Ben Sâlih Meri’yim, dedim İzin verdi, içeri girdim
Şöyle dedim:
–Benim söyleyecegim söz, senin söyleyecegin söz hiç kimse tarafından duyulmamalıdır Böyle istiyorum
Ona yaklaştım, aramızda bir perde kaldı
Şöyle sordum:
–Sana ’tan rahmet dilerim, çocugun var mı?
–Yoktur
Tekrar sordum:
–Daha önce bir çocugun olmuş muydu?
Derin bir nefes aldı, sonra şöyle dedi:
–Benim bir genç oglum vardı, öldü
Bunun üzerine durumu ona anlattım Aglamaya başladı
Sonra şöyle dedi:
–Ey Salih! O benim cigerparem, kalbim idi İçim onun yuvası olmuştu Gögüslerimden ona süt içirdim Kucagım onun sıgınagı idi
Daha sonra çıkardı bana bin dirhem verdi Ve şöyle dedi:
–O sevdigim göz nurum için bunları dagıt Kalan ömrümde onu duada unutmayacagım Onun için sadaka verecegim
Gittim, o bin dirhemi dagıttım
Ertesi cuma geldi Cumaya gitmeyi istedim Yine kabristana ugradım İki rekat namaz kıldım, sonra bir kabre dayandım Yine dalmışım Baktım ki, bir cemaat yine çıkmış Bu arada o genci gördüm Üzerinde beyaz bir elbise vardı Sevinçli ve mesrurdu
–Ey Salih! bizim için seni mükâfatlandırsın Gönderdiginiz hediye bize geldi
Ona dedim ki:
–Siz kabirdekiler cumayı bilir misiniz?
Şöyle anlattı:
–Evet biliriz Havadaki kuşlar bile onu bilir Cuma günü için birbirlerine şöyle derler:
–Bu faziletli gün için, selâm, selâm CumaMız Mubarek Olsun  
|
|
|