08-05-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Çiçeğin Peşinde
ÇİÇEĞİN PEŞİNDE
Kocam bir mühendisti Onunla sakin tabiatını sevdiğim için evlenmiştim Bu
sakin adamın göğsüne başımı koymak içimi nasıl da ısıtırdı…
Gel gör ki iki yıl nişanlılık ve beş yıl evlilikten sonra bu sakinlik beni
yormaya başlamıştı Eşimin -bir zamanlar çok sevdiğim- bu özelliği artık
beni huzursuz ediyordu
İş ilişkiye gelince oldukça içli, hatta aşırı hassas bir kadınım Romantik
anlara, küçük bir çocuğun şekere düşkünlüğü gibi can atıyorum Oysa kocamın
sakinliği, başka bir deyişle vurdumduymazlığı, evliliğimize romantizm
katmaması beni aşktan almış, uzaklaştırmıştı
Sonunda kararımı ona da açıkladım: boşanmak istiyordum
Şaşkınlıktan gözleri açılarak ‘niye?’ diye sordu
Gerçekten belli bir sebebi yok’ dedim, ‘sadece yoruldum ’
Bütün gece ağzını bıçak açmadı Düşünüyordu Bu hâli ise hayal kırıklığımı
daha da artırmaktan başka bir işe yaramıyordu: işte, sıkıntısını dışarı
vurmaktan bile aciz bir adamla evliydim Ondan ne bekleyebilirdim ki!
Sonunda sordu: ‘Seni caydırmak için ne yapabilirim?’
Demek ki söyledikleri doğruydu: insanların mizacı asla değiştirilemiyordu
Son inanç kırıntılarım da kaybolmuştu
İşte mesele tam da bu’ dedim ‘Sorunun cevabını kendin bulup kalbimi ikna
edebilirsen kararımdan vazgeçebilirim ’
Diyelim dağın tepesinde bir uçurum kenarında bir çiçek var O çiçeği benim
için koparmak, düşüp vücudunun bütün kemiklerinin kırılmasına, hatta
ölümüne mâl’olacak Bunu benim için yapar mısın?’
Yüzümü dikkatle inceledi ve ‘Sana bunun cevabını yarın vereceğim’ dedi
Bu cevapla son ümidim de yok olmuştu
Ertesi sabah uyandığımda evde yoktu Boş bir süt şişesini mutfak masasının
üzerine koymuş, altına da bir not bırakmıştı
Sevgilim’ diye başlıyordu,
O çiçeği senin için koparmazdım’
Kalbim yine kırılmıştı Okumaya devam ettim
Çünkü her zaman yaptığın gibi bilgisayarın altını üstüne getirip
çökerttikten sonra monitörün önünde ağladığında, onu tekrar düzeltebilmem
için ellerime ihtiyacım var ’
Anahtarları her zaman evde unuttuğunu bildiğimden, senden önce eve
varabilmem üzere koşmam gerektiğinden bacaklarıma ihtiyacım var ’
Arabayı kullanmayı çok sevdiğin halde şehirde hep yolu kaybettiğinden,
Sadık arkadaşının her ayki ziyaretinde sebep olduğu, karnındaki krampları
rahatlatabilmem için avuçlarıma ihtiyacım var ’
Evde oturmayı sevdiğinden, içe kapanıklığını dağıtmak, can sıkıntını
hafifletmek üzere sana şakalar yapabilmem, hikâyeler anlatabilmem için
ağzıma ihtiyacım var ’
Sabahtan akşama kadar bilgisayara bakmaktan gözlerinin bozulması
kaçınılmaz olduğundan, yaşlandığımızda tırnaklarını kesebilmem, saçlarında
görülmesini istemediğin- beyaz telleri ayıklayabilme merdivenlerden aşağı
inerken elini tutabilmem, çiçeklerin renginin -gençliğinde senin yüzünün
rengi gibi olduğunu söyleyebilmem için gözlerime ihtiyacım var ’
Ama seni benden daha fazla seven biri varsa, evet o uçuruma gidip, o
çiçeği senin için koparırım bir tanem ’
Baktım, mektuptaki yazının mürekkepleri yer yer dağılıyordu
Gözyaşlarım mektuba düşüyordu
Mektubu okuduysan ve kalbin ikna olduysa lütfen kapıyı aç canım Çok
sevdiğin susamlı ekmek ve taze sütle kapıda bekliyorum ’
Koşarak kapıyı açtım Endişeli bir yüzle ve ellerinde sıkıca tuttuğu
susamlı ekmek ve sütle kapının önündeydi
Artık çok iyi biliyordum: beni ondan daha çok kimse sevemezdi O çiçeği
uçurumun kenarında bırakmaya karar verdim
Bu gerçek aşktı
İlk yıllardaki heyecanlar içinde görmeye alıştığımız aşkın, seneler sonra o
heyecanlar kaybolup gittiğinde, huzur ve durgunluk içinde de hep var olmaya
devam ettiğini göremeyebiliyoruz
Oysa aşk hep vardır Belki artık heyecansız, belki artık romantik değil 
Belki sıkıcı, tekdüze, hatta belki yüzsüz  Ama hep oralarda bir yerdedir
Çiçekler ve romantik dakikalar ilişkinin başlaması için elbette gereklidir
Bir zaman sonra bunlar gitse de gerçek aşkın sütunu ebedi kalır
Hayat tam da böyle bir şeydir
|
|
|