Konu
:
Allah Kerim
Yalnız Mesajı Göster
Allah Kerim
08-05-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Allah Kerim
Yılların marangozuydu
Saçlarını o küçük atölyesinde ağartmıştı
Eskisi kadar işi yoktu artık
Fabrika mamulü eşyalar piyasayı istila etmişti
El işi özel imalat meraklıları dışında kimse gelmiyordu dükkânına
Hani neredeyse birer sanat eseri olan masalar sehpalar kitaplıklar yapar geçimini bununla sağlardı
En iyi tahtaları kullanır görülmedik bir özenle çalışırdı
Tahta mı gerekiyor keresteciye mutlaka kendisi gider; ceviz gürgen çam cinsinden en iyi tahtaları bizzat seçip alırdı
Üzerlerinden en az bir yıl geçmedikçe bu tahtaları asla kullanmaz kurumalarını beklerdi
Bu yüzden de yaptığı eserlerinde en küçük bir ayrılma eğilme bükülme olmazdı
İmal
ederken pek az çivi kullanırdı “Demir çivi eşyanın ömrünü kısaltır” derdi
İşinde gayet titizdi
Az konuşur sorulan sorulara kısa cevaplar verir ücret konusunda hiç pazarlık etmezdi
Tanıyanlar bilirlerdi bu huyunu tanımayan müşteri gelir de fiyata itiraz ederse sözü uzatmaz “Ben hakkımdan fazlasını istemem” der pahalı geliyorsa başka bir marangoza gitmesini söylerdi
Sinirliydi biraz bu huyunu bilir kimseyle tartışmamaya çalışırdı
Sabah namazından beri çalışıyordu
Bir hayli yorulmuştu
Sipariş edilen bir masayı daha bitirdikten sonra “Bugünlük bu kadar yeter” deyip oturdu
Kurban bayramına üç gün kalmıştı kurbanlık alması gerekiyordu
“Bir bardak çay içeyim de ondan sonra giderim” dedi
Kendi kendine konuşurdu yalnız zamanlarında
Emektar aletleriyle sohbet ederdi bazen
Bunlar onun organları gibiydi
İki dükkân ötedeki çay ocağına gitti selam verip bir sandalyeye oturdu
Onun her zaman “orta açık çay” içtiğini bilen garson sormaya bile lüzum görmeden getirdi çayını
Şekeri karıştırırken kendisi gibi emektar ustalardan biri olan arkadaşı kapıda belirdi
Sonra da gelip yanına oturdu
Tornacıydı adam
Son zamanlarda iyice yaşlanmış işini göremez olmuştu
Dalgındı hüznün resmi mürtesemdi yüzünde
Söz kurbandan açıldı konuştular bir iki satır
“Biraz sonra gidip kurbanlık alacağım” dedi marangoz
Tornacı dalgın gözlerle marangozun yüzüne bakıyordu
Söyleneni işitiyor ama anlamıyordu
Marangoz farkına vardı bunun:
“Canın sıkkın” dedi
“Evet
”
“Sebep?”
“Bir talebe var
Üniversitede okuyor
”
“Ne var bunda?”
“Önüm sıra yürürken birden yere yıkıldı çocuk
”
“Niye?”
“Kaldırdım hemen
Sebebini sordum
Önce söylemek istemedi
Israr ettim
Açlıktan başı dönmüş
”
“Kimi kimsesi yok mu peki?”
“Gurbet hali bilirsin
Arkadaşları var gerçi
Bizim binanın bodrum katında kirada oturuyorlar
Hepsi memleketlerine
gitmişler
”
“Bu niye gitmemiş?”
“Gidememiş
Para beklemiş ama gelmemiş parası
Ailesi fakirmiş anlaşılan gönderememişler
Cebindeki üç beş kuruş da bitince aç kalmış
Kimselere söyleyememiş derdini
”
Marangoz şakaklarını ovdu bir süre
İri bir eli nasırlı parmakları vardı
Âdetiydi canı sıkıldı mı iyice bastırarak alnını şakaklarını göz çukurlarını ovardı
Tornacıyı ilk kez görüyormuş gibi bakarak sordu:
“Sen ne yaptın peki?”
“Ne yapacağım” dedi Tornacı “aldım eve götürdüm
ne verdiyse beraber yedik
Lakin fazlasını yapamadım
Benim de meteliksiz zamanıma rast geldi
Kalktım buraya geldim belki bir iş çıkar diye
”
“Çıktı mı peki?”
Tornacı “Nerde o eski günler!” dercesine elini sallayıp sustu
Önüne konan çayı karıştırmaya başladı
Şeker atmayı unutmuştu
Marangoz da susuyordu
Bir yanda evde kurban bekleyen hanımı vardı öte yanda parasızlıktan yere yıkılan bir garip talebe
Elini cebine attı bütün parasını çıkarıp tornacıya uzattı:
“Götür ver!” dedi “Söyle ona memleketine gitsin
”
Tornacı hayretle baktı:
“Hepsini mi?”
“Hepsini
”
“Kurban alacaktın hani?”
“ kerim!” dedi Marangoz başka da bir şey söylemedi
Uzunca sustular
Tornacı parayı cebine koyup gitti
Marangoz da atölyeyi kapatıp evin yolunu tuttu
Yürüyerek gitmek zorundaydı son parasını da çaycıya vermişti çünkü
Evde “Kurbanlık almadın mı Bey?” diyen hanımına da Tornacıya verdiği cevabı verdi:
“ kerim!”
Kadın başka soru sormadı
Tanırdı kocasını
Sessizce sofra hazırlamaya başladı
İkinci gün tekrar atölyesine gitti Marangoz
İş elbisesini giyip tezgâhının başına geçti
Çam ve tutkal kokuyordu atölye
Yıllardır bu kokuyla yaşamıştı
Bu koku elbisesine de siner her nereye gitse onunla gelirdi
Eline planyayı aldı işe başlayacaktı ki kapıda bir adam belirdi:
“Merhaba usta!”
“Merhaba!”
Adam eşikte duruyordu arkası güneşe dönük olduğu için yüzü iyi seçilmiyordu
Marangoz tanıyamamıştı
Adam anladı durumu bir iki adımda içeriye girdi
“Beni tanıyamadın galiba
”
“Evet
”
“Üç ay kadar önce sana bir iş yaptırmıştım
Çalışma odam için masa sehpa kitaplık falan
Paranın bir kısmını
vermiş bir kısmını sonraya bırakmıştım
Şimdi hatırladın mı?”
“Hatırlar gibi oldum
Gebzeliydin galiba
”
“Evet
Ya usta kusura bakma parayı geciktirdim
Bir türlü yolum düşmedi buralara
Sen de arayıp sormadın
”
Cebinden bir deste para çıkartıp uzattı Marangoza:
“Buyur
Bayram yaklaştı lazım olur
Hakkını helal et
”
Marangoz parayı alıp tezgâhın üstüne koydu
“Buyur bir çay iç” dedi
“Sağ ol usta başka zaman
Arabayı çalışır vaziyette bıraktım
Bana müsaade
”
Ustanın elini sıkıp gitti adam
Marangoz parayı saydı
Kurban bayramı için ayırıp da sonra Tornacıya verdiği paranın tam iki katıydı!
En küçük bir hayret ifadesi belirmedi yüzünde
Hafifçe gülümsedi ve “ kerim!” dedi
Alıntıdır
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul