Yalnız Mesajı Göster

Bağdat Duası

Eski 08-05-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bağdat Duası










Bağdat Duası

Rabbim,

Ülkeme bahar geliyor

Kelebekler kozasında kıpırdıyor

Kuşlar dallarda cıvıldaşıyor

Gül goncası başını uzatıyor

İşte bu yeni bir yaratış…

İşte bu taze bir varoluş…

Senin bizi hiçlikten çekip alan rahmetine tanık oluyoruz şimdi …

Senin bizi unutulmuşluktan sıyırıp alan şefkatine tanık oluyoruz şimdi…

Senin bizi yokluktan seçip alan eşsiz lütfuna tanık oluyoruz şimdi

Biliyoruz ki, Senin kudretin hükmediyor aleme

Biliyoruz ki, Senin hikmetin döndürüyor feleği,

Biliyoruz ki, Senin rahmetin getiriyor bütün sabahları…

Biliyoruz ki, Senin bereketin getiriyor baharı…

Ve biliyoruz ki, baharın diriliş kokusunu yaydığı ülkemde,

Güneşin ebedî aydınlığı müjdelediği bu günlerde olup bitenlerin

olup biteceğini Sen biliyordun

Hani bir zamanlar meleklerin sormuştu ya;

“Yeryüzünde kan dökecek, fesat çıkaracak insanları mı yaratacaksın?”

Sen ise sonsuz hikmetinle, sınırsız ilminle, nihayetsiz rahmetinle, eşsiz lütfunla cevaplamıştın:

“Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demiştin

Ve meleklerin, sırrına eremediğimiz bir mahcubiyetle, inceliğini kavrayamadığımız bir nazla,

“Ey Rabbimiz,” demişlerdi, “Seni kusurdan, zulümden, anlamsız iş yapmaktan tenzih ederiz Biz bilmeyiz, Sen bilirsin Senin bize bildirdiğinden başkasını bilmeyiz

Rabbim, biz de o meleklerinin safiyetiyle yakarıyoruz şimdi…

Bu olup bitenleri anlamıyoruz…

Baharı özlemek varken, yanık kan kokusunu özleyenlerin aramızda oluşunu anlamıyoruz

Bir gül ile hasbihal etmek varken, amansız bir füzenin ateşiyle masumlara kin kusanların aramızda dolaşmasını anlamıyoruz

Bir kuş cıvıltısıyla huzur bulmak mümkün iken, kara suratlı tankların uğultusunu, alev yüklü uçakların cayırtısını dinlemekten zevk alanların bizim gibi bir insan oluşunu

anlamakta zorlanıyoruz

Rahmetini umuyoruz Rabbim,

Hikmetinden sual ediyoruz

Meleklerin mahcubiyetiyle yakarıyoruz şimdi

Meleklerin nazıyla sesleniyoruz Sana

Duy bizi Rabbim,

“Biz Senin bize indireceğin hayra öyle muhtacız ki”

Duy bizi Rabbim,

Kırık kalplerimiz: En güzide duamız

Duy bizi Rabbim,

Susmuş dillerimiz: En parlak sözümüz


Rabbim, dokundur rahmetini göğsümüze

Al bu acıyla kanayan kalbimizi

Kerbelâ’da alev toplarının korkusuyla,

zalim silahların öfkesiyle

susuz ve aç kalanların göğsüne götür


Rabbim, dokundur şefkatini alnımıza

Al bu baharı gören gözlerimizi

Bağdat’ın korku, kan ve barut kokulu gecelerinde

ağlayan bebelerin bakışlarına götür


Rabbim, dokundur kudretini ellerimize,

Al bu tutan ellerimizi, Necef’te derin yoksulluğun içinde, iki zalim arasında kalmışlığın orta yerinde kıvranan masum annelerin ve çaresiz babaların ellerine dokundur

Al bu ellerimizi, Bağdat’ta ağzına alevler doldurulmuş, Halepçe’de gözlerine gaz değmiş, annesinin acıyla buruşan yüzünde, korkuyla titreyen göğsünde cennete uçmuş bebeklerin sarı saçlarına götür


Rabbim, dokundur güneşi, ayı ve yıldızları çekip çeviren kudretini ellerimize,

Ve al bu ellerimizi,

yüreği buz tutmuş,

gözünü kan bürümüş,

elleri bir bebeğin saçlarını okşamanın zevkinden yoksun kalmış,

ruhları cehennem alevlerinin bile düşmekten korktuğu dehşet yangınlarında kavrulan,

dilleri yalan kokulu,

yüzleri karanlık dolu zalimlerin

nursuz suratlarına indir


Rabbim, gaybın sırlarını, kaderin gizliliklerini kulaklarına işittirdiğin sevgili kulların Bağdatlı Cüneyd’in, Abulkadir-i Geylâni’nin kulaklarına erişen sırları dokundur kulaklarımıza,

Ve al bu kulaklarımızı,

Yüzleri kararmış, gözleri körelmiş, elleri kurumuş, ruhu yokluğun ateşinde kavrulmuş zalimlerin pişmanlık feryatlarını, dünyada şehit ettikleri masum, mazlum çocukların tanımsız bir neşeyle dinlediği hesap gününe götür

Rabbim, gayb perdesi açılsa bile imanım artmaz diyecek denli gerçeği perdesiz gören, hikmete ve hakikate eksiksiz tanık olan Hz Ali’nin, Kerbelâ’yı kalbimizin gözünün karası eylemiş güzeller güzeli Hasan ile Hüseyin’in gözlerine değdirdiğin sırrı dokundur gözlerimize,

Ve al bu gözlerimizi,

Bağdat’ta belki bugünün akşamına, belki bu gecenin sabahına çıkamayacak bebelerin gözlerinin, Filistin’de yavrusunun kara gözlerine bakıp da doya doya gülümseme fırsatı verilmeyen anaların gözlerinin, Çeçenistan’da hayallerini bir uçurtmanın kuyruğuna takıp geleceğini hayal edemeyen çocukların gözlerinin, anlamsız bir savaşın orta yerinde kalıp sevdiğinin yüzüne şu fani dünyada bir daha bakamayacak delikanlıların, genç kızların gözlerinin hesap günü nihayetsiz kudretinin eliyle, güzeller güzeli adaletinin gereğince zalimlerin cehenneme tıkıldığını gördükleri güne götür

Rabbim, dokundur dilimize kabul ettiğin en güzide dua sözlerini,

Rabbim, dokundur dudağımıza Taif’te ayağı kanayan En Sevgili’nin sabır duasını,

Rabbim, dokundur damağımıza Bedir’de yanlarına meleklerini gönderdiğin güzel kullarının dualarını,

Rabbim, dokundur dudağımıza “Zalimler İçin Yaşasın Cehennem!” haykırışında yankılanan reddedilmez yakarışları,

Rabbim, dokundur dilimize bütün Kadir gecelerinin bütün secdelerinde edilen makbul duaları

Ve al bu dilimizi,

Al bu dudağımızı,

kulaklarına Tomohawk füzelerinin kör çığlıkları doluşan dilsiz bebelerin ağzına götür,

çaresiz annelerin, günahsız çocukların, umutsuz babaların suskun yüreklerine değdir

Rabbim, dokundur kudretini ölmüş ümmetinin tenine,

kara topraktan gülleri dirilten kudretinle,

kuru dallardan çiçekleri yaratan bereketinle,

dipsiz unutulmuşluklardan ruhları sıyırıp alan şefkatinle

zalimlerin şerrinden uzak,

kâfirlerin karanlığından uzak,

şeytanın aldatmasından uzak,

dostlarının arasında,

sevdiklerinin yanında,

peygamberlerinin meclisinde,

şehitlerin, masumların ve mazlumların yöresinde

bir müjde gönder bizi

Baharı gönder bize

Sabahı gönder bize

’ım,

Sana tutunuyoruz ( yad-ı cemilmali özkan)

Kimsenin yere atmasına izin verme bizi…

Alıntı Yaparak Cevapla