08-05-2012
|
#1
|
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Ya Afuv! Ya Ğaffar! Ya Tevvab!
Ya Afuv! Ya Ğaffar! Ya Tevvab!
Geçen bir klip izledim, orada bir sahne çok etkiledi beni, gözlerim doluverdi:
Bir anne çocuğunu cezalandırmak için kapı dışına bırakıyor Çocuk orada ağlıyor sızlıyor ısrarla hiç vazgeçmeden sürekli, sürekli çalıyor kapıyı En sonunda ceza bitiyor, kapı açılıyor ve mutlulukla annesinin boynuna sarılıyor çocuk
Şunları çağrıştırdı bana; Bizler de, bazen bir halt ederiz, başımıza bir musibet gelir
Hani nasıl bir çoban, tam uçurumun kenarına gelen koyunları düşüp telef olmasın diye, vurur onlara ki dönsünler
Musibet o vurmadır, ceza da aslında kucağa bir çağrıdır, bu manasıyla nimet
Aynen bunun gibi bazen kapı dışına atılırız
Daha doğrusu nefsimizin çakırkeyfliğine uyarak, biz atarız kendimizi, O’nun rahmet dairesinden dışarı
Çünkü O’nun rahmetini celbedecek elektromanyetik çekim yoktur artık bizde
Bile isteye zulmederiz yani nefslerimize
Ama tevbede ısrar, kapı önünden hiç ayrılmamak, O'nu memnun etmek suretiyle açılır kapılar yeniden ve huzura kabul ediliriz
"Kul tevbe ettiğinde 'ın sevinci, çölde devesini kaybedip bulan adamın sevinci gibidir"
Ya Afuv! Ya Ğaffar! Ya Tevvab!
Ayşe Reşad
|
|
|
|