08-04-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Namaz Kılar Mıydı???
Namazla ilgili dinimizin emir ve yasakları, teşvik ve tehditleri tam bilinmiyor Ayet ve hadislerde, İslâm ulemasının kitaplarında ve uygulamalarında öyle ilginç ve etkili bilgiler vardır ki, bunları bilen bir kimsenin namaza ilgisiz kalması zordur
İşte birçok mü’mini sorumluluğa sevk edecek Asr-ı Saadette yaşanmış bir olay:
Abdullah bin Ebî Evfâ (r a ) anlatıyor:
Resul-i Ekremin (a s m ) huzurunda bulunduğumuz bir sırada ona birisi gelerek:
“Yâ Resûlâllah, ölüm döşeğinde yatan bir genç var Kendisine, ‘Lâilâheillâllah, de’ dendiği halde (bir türlü) bunu söyleyemiyor” dedi
Resul-i Ekrem (a s m ):
“Namaz kılar mıydı?” diye sordu
Adam:
“Evet, (kılardı)” dedi
Bunun üzerine Resul-i Ekrem (a s m ) kalktı Biz de onunla kalktık Resul-i Ekrem gencin yanına girdi ve ona:
“Lâ ilâhe illâllah, de” buyurdu
“Söyleyemiyorum ”
Resul-i Ekrem (a s m ), “Niçin?” diye sorunca, gelen adam:
“Annesine âsi idi” dedi
Resul-i Ekrem:
“Annesi sağ mı?” diye sordu
Oradakiler:
“Evet sağdır” dediler Resul-i Ekrem:
“Çağırın gelsin” buyurdu
Onlar da kadını çağırdılar, kadın da geldi Resul-i Ekrem kadına:
“Bu senin oğlun mudur?” diye sordu
Kadın:
“Evet” dedi
Resul-i Ekrem kadına:
“Bak şurada büyük bir ateş (olsa) ve ‘Oğluna şefaat edersen onu bu ateşte yakmayız; fakat şefaat etmezsen bu ateşte yakarız’ deseler ne yapardın? Şefaat eder miydin?” diye sordu
Kadın:
“Onun şefaatçisi ben olurdum” dedi
Resul-i Ekrem:
“O halde ondan râzı olduğuna, Allah-u Teâlâyı ve beni şâhit göster” buyurdu Kadın:
“Allah’ım! Seni ve Resul-i Ekremi şâhit tutuyorum Oğlumdan râzı oldum (hakkımı ona helâl ettim)” dedi
Bunun üzerine Resul-i Ekrem (a s m ) hasta gence:
“Lâ ilâhe illâllahu vahdehû lâ şerikeleh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resulüh, de” diye buyurdu Hasta hemen şehâdet getirdi
Bunun üzerine Resul-i Ekrem (a s m ):
“Allah’a hamdolsun ki, benim vasıtam ile bu (genci) Cehennem ateşinden kurtardı” dedi (Hadisi Taberânî ve özet olarak Ahmed bin Hanbel rivâyet etmiştir )
Bu müthiş hadisteki ibretli noktalar sizin de dikkatinizi çekmiştir
Öncelikle, karşımızda hayatının son deminde imansız giderek, sonsuz azaba müstehak olmak üzere olan bir “Müslüman genç” var Ve bu genç, Asr-ı Saadette yaşayan, o altın çağın mutluluk ortamında yetişen, o atmosferin havasıyla büyüyüp serpilen bir genç Hadisin başka rivayetlerinden anlıyoruz ki, bu öyle çocuk yaşlarda bir genç değildir; evlenmiş, yuva kurmuş bir gençtir
İşte iman ve İslâmın zirveleştiği bir dönemde ruhunu Allah’a teslim etmek üzere olan bu genç, imansız gitmek üzere
Üstelik bu bir sahabedir Çünkü o asırda yaşadığı ve Peygamberimizi gördüğü için başka türlü düşünemeyiz Aynı zamanda mü’mindir, inançlıdır Çünkü, “İnanmıyorum” veya “Söylemeyeceğim” demiyor; “Söyleyemiyorum” diyor
Bu durumdaki bir gencin problemi kendisine iletildiğinde Peygamberimizin ilk sorusuna bakın: “Namaz kılar mıydı?”
Bu ilk soru, ahirete imanla gitmek, o ebedî davayı kazanmak isteyen bizleri beynimizden vuruyor, ruhumuzu sarsıyor, âdeta titretiyor Demek, böyle bir problemin ilk sebebi, “namaz kılmamak” olabilir; başka bir şey olamaz ki, Peygamberimizin ilk sorusu bu oluyor
Şimdi düşünün: Hangimiz bu sonsuz hayatı kaybetmek isteriz? Müslüman olduğunu söyleyen hangi insan, “Ben son nefeste imansız gitsem de olur” diyebilir? Aksine, bütün dualarımızda hüsn-ü hâtime (iyi son) için, imanla ölmek için dua etmiyor muyuz?
İşte o müthiş imtihanın ilk sorusu iman, ikincisi namazdır Hadisten, ana baba hakkının, hüsn-ü hâtime üzerinde ne derece etkili olduğunu da anlıyoruz
Hiç şüphesiz bu hadisten, namaz kılmayan veya ebeveynine isyan eden herkesin mutlaka imansız gideceği anlamını çıkaramayız Çünkü, son nefeste kimin nasıl gideceğini ancak Allah bilir Fakat bu hadis, önemli bir ipucu veriyor, çok ciddi bir biçimde bizi uyanık ve tetikte olmaya çağırıyor
|
|
|