08-04-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Hifa Ve Süheyl
ŞÜKREDENLERDEN SUHEYB SABREDENLERDEN HIFA
>
>Medine'nin kadınları hem güleryüzlü, hem de güzeldirler Ancak Hifa
>Hatun başka güzeldir ve bambaşka gülümser Öylesine sıcakkanlı ve
>öylesine samimidir ki kadınlar onu canları gibi severler Oğlu,
>abisi, erkek kardeşi olanlar akraba olmaya kalkar, hatta bazıları
>beylerine ister Onu ciddi ciddi sıkıştırır, araya hatırlıları
>koyup, izdivaç teklif ederler Hifa Hatun'un methi hızla
>yayılır ve çoook uzaklara gider Bırakın hekimleri, tüccarları;
>vezirler, sultanlar sıraya girer Ancak o Necaşi gibi bir İmparatoru
>bile reddeder sadece ve sadece Allah'ın rızasını diler Ama
>taliplerin ardı arkası kesilmez Kimi ayaklarına halılar serer 
>Kimi eşiğine cevahirler döker  Yüz kızıl tüylü deveyi getirip
>kapısına bağlayanları mı
sorarsınız, yoksa saray anahtarlarını önüne
>atanları mı? Hifa Hatun bütün bunlara dönüp bakmaz bile, Efendimizin
>huzuruna çıkıp "Ey Allah'ın Resûlü" der, "bana cennete ****ürecek bir
>şeyler öğretsene " Doğrusu o, Peygamber Efendimiz'in (sallallahu
>aleyhi ve sellem) 'gündüzleri oruç tut' ya da 'geceleri namaz kıl'
>gibi bir tavsiyede
>bulunacağını sanır ama Server-i Kâinat "Önce evlenmen lâzım"
>buyururlar "zira bununla dininin yarısını emniyete alırsın!" Hifa,
>büyük bir teslimiyetle boynunu büker ve "siz kimi münasip görürseniz
>ben ona razıyım" der
>
>Mâlum, o sıradan bir hanım değildir ve onu nikahına alacak erkeğin
>de "özel" olması gerekir Lâkin Resûlullah (sallallahü aleyhi ve
>sellem) ne kimseye ümid verir, ne de kimsenin ümidini kırar Her
>zamanki gibi basit ve pratik bir çare
bulur "yarın sabah mescide ilk
>gelenle evlen" buyururlar Bu teklifi herkesin hoşuna gider,
>talipler erken kalkmak için tedbirler düşünür, kendilerince hazırlık
>yaparlar Bu haberi elbette Hazret-i Suheyb de duyar ama dikkate
>almaz Zira o fakir ve kimsesiz biridir Evi yurdu yoktur ve karnını
>zor doyurur Kah ağaç altlarına uzanır, kâh mescid gölgelerine
>kıvrılır Uzun boyuna rağmen o kadar zayıftır ki, rüzgar sert esse
>ayaklarını yerden kaldırır Ama bakın şu işe ki o gece Allahü teâlâ
>bütün sahabelere derin bir uyku verir, Hifa Hatun'un talipleri
>gözlerine çöken ağırlığa yenilirler
>
>Resulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) her zamanki gibi
>imsak sökerken mescide gelir ve büyük bir merakla talihli sahabeyi
>bekler Nitekim mescidin eşiğinde bir gölge uzar ve Süheyb içeri
>girer Resulullah Efendimiz namazdan sonra Hifa Hatunu çağırtıp
>neticeyi bildirir Hazret-i Hifa büyük bir teslimiyetle kabul
>eder Efendimiz güzel bir hutbe okur ve nikah akidlerini yaparlar
>Sonra şanslı sahabeye döner "Ey Süheyb" buyururlar, "şimdi hanımına
>bir hediye al ve tut elinden evine ****ür "Suheyb Radıyallahu anh
>ellerini çaresizlikle iki yana açar "İyi ama" diye mırıldanır,
>"benim ne bir dirhem gümüşüm, ne de sığınacak evim var " Hifa Hatun
>kocasının boynunu büktürmez, ona içinde on bin dirhem gümüş olan
>süslü bir heybe gönderir ve "filanca yerdeki köşkümü sana hediye
>ettim" der Alemlerin Efendisi çok hislenir onlara hayır dualar
>ederler süheyb, o gün Medine sokaklarında dolanır durur, akşama
>doğru utana sıkıla konağa sokulur Kendisi için hazırlanan muhteşem
>sofradan ya
bir, ya iki hurma alır ve "Ya Hifa" der, "biliyorum sen
>benim için bulunmaz bir nimetsin, ben ise senin için sadece
>mihnetim Ben şükretsem gerek, sen sabretsen gerek İster misin şu
>geceyi taat ve ibadetle geçirelim zira Efendimiz (Sallallahü aleyhi
>ve sellem) "Cennette yüksek bir çardak vardır Orada yalnız
>şükredenlerle sabredenler otururlar " buyurdular Ve öyle de
>yaparlar Seccadelerini gözyaşları ile ıslatır, kalplerini zikr ile
>aydınlatırlar Cebrail Aleyhisselam olup biteni Resulullah
>Efendimize anlatır ve onları Allahü teâlânın cenneti ve cemaliyle
>müjdeler Ertesi sabah, namazdan sonra Efendimiz Suheyb'i yanlarına
>oturtur "Ey Süheyb" buyururlar "geceki halini sen mi anlatırsın ben
>mi anlatayım?" Süheyb gözlerini kucağına indirir, zor duyulan bir
>sesle "Allahın Resulü en iyisini
bilir" cevabını verir
>
>Efendimiz onlara "ne mutlu size" gibilerinden bakar, "İkiniz de
>cennetliksiniz" buyururlar, "  ve Allahü teâlâyı göreceksiniz!"
>Süheyb derhal secdeye kapanır ve "Ya Rabbi!" diye yalvarır, "o ki
>beni mağfiret ettin, günahlara bulaşmadan canımı al!" Allahü teâlâ
>bu yanık duayı kabul eder, Suheyb, secdede kalakalır Mescidde
>bulunanlar ağlamaklı olurlar Resulullah Efendimiz (sallallahu
>aleyhi ve sellem) "Size daha şaşılacak bir şey söyliyeyim mi? Şu
>anda Hifa Hatun da ruhunu Hakka teslim etti" buyururlar
>Namazlarını, yüzü suyu hürmetine yaratıldığımız o yüce Server
>kıldırır İkisini yanyana toprağa bırakırlar Baş uçlarına küçük bir
>tahta çakar
>
>Birine "şükredenlerden Suheyb" yazarlar, öbürüne "sabredenlerden
>Hifa!"
|
|
|