Yalnız Mesajı Göster

Eski 03-11-2007   #16
[KAPLAN]
Varsayılan


EYVAH!

Abdullah-ı Dehlevî müslümanlara çok şefkatli idi Seher vakti onlara duâ ederdi Kötülük gördüklerine de iyilik yapardı Hâkim Kudretullah Han Abdullah-ı Dehlevî hazretlerinin komşusu idi Çoğu zaman Abdullah-ı Dehlevî'yi gıybet eder, aleyhinde konuşurdu Bir gün hapse düştü Abdullah-ı Dehlevî hazretleri onu hapishâneden çıkartmak için çok uğraştı Fakat bunu ona söylemedi

Abdullah-ı Dehlevî'nin meclisindi dünyâ ile ilgili sözler konuşulmazdı Birisi gıybet etse ona mâni olur, gıybet edene; "O dediğine ben daha layıkım" derdi Bir gün yanında; pâdişahı kötülediler O gün oruçlu idi Kötüleyene dönerek; "Eyvâh orucumuz gitti!" buyurdu "Siz kimseyi kötülemediniz ki!" dendiğinde; "Evet, biz gıybet etmedik, ama dinledik Gıybette söyleyende dinleyen de aynıdır" buyurdu

O'NDAN GELENE RÂZIYIZ!

Abdullah-ı Dehlevî'nin mübârek vücûtlarında birkaç tane hastalık vardı Bu hastalıklar sebebiyle namazlarını özürlü kılardı Bunu bilen dostlarından biri dayanamayıp; "Efendim! Herkes hastalıktan kurtulmak için sizden duâ istiyor Cenâb-ı Hak da duâlarınızı reddetmiyor Her gelen, şifâya kavuşarak huzûrunuzdan ayrılıyor Hâlbuki sizdeki hastalıkları biliyoruz Duâ buyurup da bu dertlerden kurtulsanız olmaz mı?" diye sordu O da; "Onlar hastalıktan kurtulmak için duâ istiyorlar Biz ise, Allahü teâlânın verdiği bu dert ve belâlardan, O gönderdiği için râzıyız Dert ve belâlar, kemend-i mahbûb olduğundan Allahü teâlâ, bu dertleri sevdiği kullarından dilediklerine verir Bu sebeple dertlerin bizden gitmesini değil, gönderilmesini isteriz" buyurdu

O, insanların sıkıntılardan kurtulmalarına yardımcı olurdu

SÂDIK TALEBE!

Abdullah-ı Dehlevî buyurdu ki;

Talebe, sâdık olan tâlib demektir Allahü teâlânın sevgisi ile ve O'nun sevgisine kavuşmak arzusu ile yanmaktadır Bilmediği, anlayamadığı bir aşk ile şaşkın hâldedir Uykusu kaçar, göz yaşları dinmez Geçmişteki günahlarından utanarak başını kaldıramaz Her işinde Allah'dan korkar, titrer, Allahü teâlânın sevgisine kavuşturacak işleri yapmak için çırpınır Her işinde sabreder Her geçimsizlikte, sıkıntıda kusûru kendisinde görür Her nefeste Allah'ını düşünür Gaflet ile yaşamaz Kimseyle münâkaşa etmez Bir kalbi incitmekten korkar Kalbleri Allahü teâlânın evi bilir Eshâb-ı kirâm hakkında hayr konuşur ve isimleri anıldığında "ranhüm" der Hepsinin iyi olduğunu söyler Peygamber efendimiz Eshâb-ı kirâm arasında olan şeyleri konuşmamağı emir buyurdu Sâlih müslüman, bunları konuşmaz, yazmaz ve okumaz Böylece, o büyüklere karşı bir edebsizlikte bulunmaktan kendini korur O büyükleri sevmek, Allah'ın Resûlünü sevmenin nişânıdır, alâmetidir Kendi bilgisi, kendi görüşü ile evliyâ-yı kirâmı, birbirinden aşağı ve yukarı diye ayırmaz Birinin, daha yüksek, daha üstün olduğu ancak âyet-i kerîme, hadîs-i şerîf ve Sahâbe-i kirâmın sözbirliği ile anlaşılır Muhabbet sarhoşluğu elbet başkadır Aşk sâhibi mâzûrdur

HASTALIK NÎMETTİR

Abdullah-ı Dehlevî, şânı büyük bir velî,
Meşhurdu halk içinde, bir çok kerâmetleri

Bir gün biri gelerek, mübârek huzûruna,
"Oğlumuz çoktan beri, kayıptır" dedi ona

Ve ilâve etti ki: "Lütfen duâ ediniz,
Tekrardan ihsân etsin, onu bize Rabbimiz"

Onun bu sözlerini, dinleyip o büyük zât,
Buyurdu ki: "Oğlunuz, evindedir şu saat"

O kimse heyret edip, dedi: "Ama efendim,
Şimdi evden ayrılıp, huzûrunuza geldim"

O yine buyurdu ki: "Evine dön ki şu an,
Rabbimiz onu size, tekrardan etti ihsân"

"Peki efendim" deyip, evine gittiğinde,
Gördü ki oturuyor, oğlu gelmiş evinde

Yine bir gün birisi, ölüm yatağındaki,
Hastasını sırtlayıp, geldi bir seher vakti

Dedi ki:"Ey efendim, çok ağırdır hastamız,
Belki bir şifâ bulur, duâ buyurursanız"

Şöyle bir nazar etti, hastaya bir kerrecik,
Kavuştu sıhhatine, o kimse hemencecik

Böyle, binlerce kişi, duâ alıp o zâttan,
Şifâya kavuşurdu, her türlü mazarrattan

Lâkin kendisinin de, üç mühim derdi vardı,
Hattâ namazlarını, hep özürlü kılardı

Sevdiklerinden biri, buna olup muttali
Bir gün kendilerine, suâl etti bu hâli

"Efendim, bu devirde, kim hasta olsa eğer,
Kapınıza gelerek, sizden duâ isterler

Siz bir duâ edince, gelen her bir hastaya,
Her biri, duânızla, kavuşuyor şifâya

Hâlbuki sizin dahi, vardır hastalığınız,
Ve bilhassa üçünden, hiç yoktur râhatınız

Lâkin hikmet nedir ki, etmezsiniz hiç duâ?
Etseniz, size dahi, verir Allah bir devâ"

Buyurdu ki: "Kurtulmak, istiyor dertten onlar,
Bu yüzden bize gelip, hep duâ istiyorlar

Biz ise Rabbimizin, verdiği bu dertlerden,
O gönderdiği için, râzıyız herbirinden

Mahbûb-u kemenddir ki, her musîbet ve belâ,
Sevdiği kullarına, gönderir Hak teâlâ"

Kıtlık vâki olmuştu, bir zaman da Delhi'de,
Buna çok üzülmüştü, Abdullah Dehlevî de

Mescidin avlusuna, çıktı bir gün nihâyet,
Kızgın güneş altında, oturdu kısa müddet

Dedi ki: "Yâ İlâhî, yağmur yağana kadar,
Buradan gitmemeğe, bu kulun verdi karar"

O böyle söyleyince, çok geçmedi aradan,
Nehirler akar gibi, yağmur yağdı havadan

Çok nazlı kullarıdır, Allah'ın çünkü onlar,
Onların hürmetine, yağdırır yağmur ve kar

Resûlullah'tan gelen, o ilâhî feyiz, nûr,
Onların kalplerinden, herkese vâsıl olur

Bu büyük velîlerin hürmetine yâ Rabbî,
Bizi, her hâlimizde, onlara eyle tâbi

1) Mu'cem-ül-Müellifîn; cild 6, s 77
2) Esmâ-ül-Müellifîn; c1, s 190
3) Makâmât-ı Mazhariyye; s 159
4) Hadâik-ul-Verdiyye; s 209
5) İrgâm-ül-Merîd; s 70
6) Âdab; s 10
7) Behçet-üs-Seniyye; s8
8) Hadîkat-ül-Evliyâ; s 122
9) Reşehât Zeyli; s72
10) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; s 431, 1081
11) RehberAnsiklopedisi; c1, s18
12) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c18, s 282
13) Nüzhet-ül-Havâtır; c7, s306
14) Sefînet-ül-Evliya (Hüseyin Vassâf); c2, s 28
15) Persian Literature; c2, s 1034
16) Hazînet-ül-Asfiyâ; c1, s 703

Alıntı Yaparak Cevapla