Yalnız Mesajı Göster

On İki Daireli Fakir Adam

Eski 08-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

On İki Daireli Fakir Adam




BÖYLE ÖRNEK OLUYORDU İNSANLIĞA!

Onun ideali, insanlığa hizmetti, yoksa insanlığın kendisine hizmeti değildi O sebepten eline geçeni yemek yedirir, içmez içirir, yönettiği insanların mutluluğuyla mutlu olurdu

Yine adeti üzere bir miktar imkan biriktirmiş, çevresine de münadiler göndermişti

Sesleniyorlardı Medine sokaklarında münadiler:

- Resulüllah mescidin önünde muhtaçları bekliyor Miskin derecesinde ihtiyaç sahibi olanlar gelsin, hisselerine düşecek yardımı alsın, kimse mahrum kalmasın!

Az sonra mescidin önüne muhtaçlar toplanmışlardı Mutluydular Çünkü kasıp kavuran ihtiyaçlarının hiç olmazsa bir kısmını karşılayacak imkana kavuşacaklardı

Nitekim düşündükleri gibi de oldu Efendimiz gelenleri şöyle bir gözden geçirdikten sonra mevcudu da hesap ederek önünden geçenlere hisselerini veriyor, onlara tebessümle bakarak mutluluğunu da açıkça hissettiriyordu

Mutluydu Çünkü O'nun en büyük mutluluğu insana yardım, insana hizmetle meydana geliyordu İşte o anda da insana hizmette bulunuyor, ihtiyaç sahiplerinin sıkıntılarını gideriyordu

Nihayet elindeki mikan bitti, yardım isteyecek insan da bitti Demek ki hesap iyi yapılmıştı

Ne var ki çok sürmedi, ötelerden kan ter içinde koşup gelen bir bedevi görüldü Adama hem ufkuna bakıyor, hem de nefes nefese koşmaya devam ediyordu Nihayet geldi, şöyle bir nefeslendikten sonra söylendi

- Yardım dağıttığınızı söylediler onun için nefes nefese koştum; ama yine de yetişemedim! Zaten hep şanssızım ben

Çok üzgündü yoksul adam Anlaşılan ihtiyacı da fazlaydı Böyle bir fırsatı mutlaka değerlendirme niyetiyle koşmuştu; ama yine yetişememişti

Sordular:

- İhtiyacın çok mu fazlaydı?

Saymaya başladı yardım alabilseydi neler alacağını

Hepsi de zaruri ihtiyaçtı Demekki adamın ihtiyacı şiddetliydi Ama Rasulüllah'ın imkanı da bitmişti Elinde avucunda olanı tümüyle vermiş, geriye tek dirhem bile kalmamıştı Şimdi ne olacaktı?

Efendimiz şefkatle baktı bedeviye Sonra da beklenmeyen teklifini yaptı yoksul adama:

- Üzülme ihtiyaçlarını yine alacaksın Hem de hiçbirini bırakmaksızın!

- Nasıl? Diyerek heyecanlandı yoksul adam Efendimiz kelimelere basa basa konuştu:

- Şimdi buradan kalk, şehrin içine dal, ihtiyaçlarını nerede bulursan al ve aldığın satıcılara da de ki:

- Mal bana ait, parasını ödemek de Resulullah'a! Allah'ın Resulü ödeyecektir İstediğimi verin!

Resulüllah (sas) böylece verecek parası olmayınca muhtaçların borcunu yükleniyor, bir fırsatını bulup da ödeyeceğini düşünerek insanına böyle yardımda bulunuyor, insana hizmeti böyle en öne alıyordu

Adam sevinçle çarşının yolunu tuttu Zihninde neleri alacağının hesabını yaparak heyecanla gidiyordu

Olaya şahit olan Hazreti Ömer, fedekarlığın bu kadarına razı olamamış gibiydi

Nihayet düşüncesini dile getirmekten kendini alamadı da dedi ki:

- Ya Resulellah! Sen gücünün yettiğiyle mükellefsin, yoktan da vermekle değil Elinde olanı tümüyle dağıttın, geriye bir şey kalmadı Neden başkalarının borçlarını da yükleniyor, onların ihtiyaçlarını da karşılamak zorunda bırakıyorsun kendini? Bu kadarı da fazla değil mi?

Bu sözlerden hiç de memnun olmayan Resulüllah'ın yüzündeki tebessümün kaybolduğu görüldü Halbuki o ana kadar çok mutluydu, tebessümü hiç eksik etmemişti

Bu defa da masum bir adam söze karıştı;

- Ya Resulallah sen Ömer'e bakma ver, Allah da sana verir, dedi

Bu söze memnun olan Resulüllah'ın tebessümü tekrar yüzünde belirdi, 'fedekarlığa devam et' sözünden memnun olduğu anlaşılıyordu



Arkadaslar muhtaclardan yardimimizi esirgemeyelim

Alıntı Yaparak Cevapla