08-04-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Sahildeki Renkli Çakil Taşlari...
SAHİLDEKİ RENKLİ ÇAKIL TAŞLARI  
Cüneyd Suavi'nin kaleminde hayat bulmuş bu öykü,
her birimize çok önemli dersler verecek gibi 
Ne dersiniz
Göz alabildiğine uzanan bir sahilde, irili ufaklı sayısız çakıl taşı varmış Denizin durgun ve havanın kapalı olduğu zamanlarda, bu taşlardan hiç bir ses duyulmazmış Sadece martıların çığlıkları ve arada bir uzaktan geçen yolcu gemilerinin sesi yankılanırmış böyle günlerde
Ama deniz çoşup da dalgalar kaplayınca sahilleri, neşeleri gelirmiş çakılların Hepsi ıslanıp iliklerine kadar titremelerine rağmen, şikayet etmezlermiş durumlarından
Çünkü denizin dalgalarıyla yıkandıklarında soluk yüzlerine renk gelir ve hava bir de açıksa, o geçici renkler güneş ışığından ötürü parlamaya başlarmış İşte bu zamanlarda, çenesi düşermiş çakılların
- Biz gerçekten güzeliz, diye kasılırlarmış Hem renkliyiz, hem parlak
Sadece bu kadarla da yetinmezmiş çakıllar Diğerleriyle kıyaslarlarmış kendilerini, bazen kavga ederek, "sen küçüksün ben büyük", "sen soluksun ben parlak" gibi laflarla Kavganın en civcivli anında, bir ses duyarlarmış çoğu zaman Derinlerden gelen o ses:
— Güzelliğinizle asla övünmeyin, dermiş onlara Hele hele o güzelliği başka yerden almışsanız
Çakıllar, pek aldırış etmezlermiş bu sese, yine renklerinden bahseder ve sataşırlarmış birbirlerine Ama o ses tekrar duyulur ve:
— Renkli olmak hüner değildir, dermiş O parlaklık ruhunuzdaysa eğer, renksiz olmak zarar vermez sizlere
Çakıllar, kendilerine o güzeliği veren şeyi ve derinden derine gelen o sesi merak etmedikleri için, gülüp geçerlermiş söylenenlere 
Çakılların güzellikleriyle övündükleri bir gün, devlere benzeyen makinalar girmiş o sahillere Çelik tekerlekleriyle ezdikleri taşları bin parçaya bölerek Birbirinden gururlu taşlar, o devlerin pençeleriyle savrulup atılmışlar bir yana
Dağ gibi yığılan çakıllardan bazıları, bu sefer "biz üsteyiz, siz altta" diyerek dalga geçmişler ezilenlerle Kısa bir zamanda, sahilin altı üstüne getirilmiş adeta Çakıllar, neler olup bittiğini anlamaya çalışırken, adamlardan sevinç çığlıkları yükselmeye başlamış:
— Bulduuuk! diye bağırıyorlarmış hep bir ağızdan Bir sahil dolusu çakıla bedel olan o taşı bulduk
Çakıllar, neyin bulunduğunu merak ederek adamlara baktıklarında, onların ellerinde renksiz bir taş görerek hayrete düşmüşler Hepsi dudak bükerek alay etmek üzereyken, o renksiz taş güneş gibi parıldayarak selamlamış kendilerini, güneş çoktan batmış olmasına rağmen
Parlak taş, bir kenara atılan çakılların şaşkınlığı farkedince:
— Yıllar boyu sizinle konuşan bendim, diye gülümsemiş Sizlerden çok daha aşağılarda ve toprak altındaydım Ama içimdeki ışığı hiç bir zaman kaybetmedim Ve o ışığı kimden aldığımı bildiğim için de asla gururlanmadım Bu yüzden de sultanlara taç olup başlarda, yüzük olup eller üstünde taşındım asırlardır
Çakıllardan hiç bir cevap gelmemiş Adamlar ise, gece olmasına rağmen makinalarını başka bir sahile yönlendirmişler Ay ışığından aldıkları parlaklıkla öğünen yassı çakılların bulunduğu karşı sahile  
Cüneyd Suavi
|
|
|