Yalnız Mesajı Göster

Bu Hastalık Müslüman'a Yakışmaz !

Eski 08-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bu Hastalık Müslüman'a Yakışmaz !



İkindiye yakın arkadaşı Hüseyin’in elinden tutup cami avlusundaki çınar ağacının arkasına götürüyor Ezandan sonra camiye girenleri gözlemeye başlıyor Bu sırada malum zat da geliyor, cami avlusundaki tuvalete giriyor Bir süre sonra da tuvaletten çıkıp doğru camiye giriyor Hüseyin de gördüklerine inanamıyor Gerçekten de inanılmaz bir şey meydana geliyor Adam tuvaletten çıkıp abdest almadan camiye girip namazını, hem de büyük huşuyla kılıyor…

İki arkadaş cami çıkışı onu bekliyorlar Sakin bir köşeye gelince de yakasını kavrayıp hırpalayarak hesap sormaya başlıyorlar:

- Yakışır mı sizin gibi bir insana? Abdestsiz namaz kılmak hangi kitapta yazıyor?
Adamcağız şaşırıyor…

- Abdestsiz namaz olur mu? Ben asla abdestsiz namaz kılmadım!

- İnkar etme! Seni üç gündür gözetliyoruz… İkindi namazlarını abdestsiz kılıyorsun… Hem de inkar edip yalan söylüyorsun!
Adamcağız, yakasını ellerinden kurtarıp “Durun bir dakika!” diyor ve gerçeği açıklıyor:

- Kasıklarımda çıban çıktı Bunları tedavi ettiriyorum Fakat buna rağmen sık sık akıntı meydana geliyor Camiye yakın olan evimde abdest alıp geliyorum Fakat son bir kere akıntı olup olmadığını kontrol etmek için tuvalete giriyorum Çünkü eğer akıntı olmuşsa, yeniden abdest almam gerekir Akıntı olmadığını görünce de abdest tazelemeden camiye giriyorum!
İki saf Anadolu genci, bu defa binbir özürle bu güzel adamın eline ayağına düşüyorlar, af diliyorlar, başarıyorlar da

Eğer hemen araştırmasalar ve gerçeği öğrenmeselerdi, nasıl bir gıybet ortaya çıkacak ve o güzel Anadolu şehri ve müthiş çalkalanacaktı, düşünebiliyor musunuz?
Rabbimiz bizi, on dört asır önce kardeş İlan etmiştir Fakat bu kardeşlik maalesef hakkıyla yaşanamıyor Özellikle de gıybet, kardeşlik duygularımızı lağım fareleri gibi habire kemirip duruyor

Meselâ bir samimî ve liyakatli dostumuzun önemli bir makama getirileceğini duyuyoruz
Daha bunun gerçek olup olmadığını bile öğrenmeden, gıybet mekanizması, haset ihtirasıyla başlıyor:

- Yahu bu arkadaş bu işi beceremez
- Bu önemli iş ona kadar düştü mü?
- Demek daha önceki bütün çabaları hep bu makamı ele geçirmek içinmiş vs
Ama bir de, kardeşçe tepki var:
- Çok iyi olur
- İnşALLAH gerçekleşir Bu arkadaşımız dürüst, samimî, çalışkan biridir, o makama lâyıktır
- Aman ne güzel! Başarısı için dua edeceğim!

İşte bu türlü olumlu tepkiler gerçek kardeşliğin göstergeleridir Dostluğun, birliğin, beraberliğin hazırlayıcılarıdır Kardeşinde fanî olmak, onun sevinçleriyle sevinmek, üzüntüleriyle de üzülmek demektir Peki, olumsuz tepkiler hangi duyguların göstergesidir?
Sû-i zandan kaynaklanan gıybetlerle aile yuvaları yıkılıyor, ortaklar kavga gürültü ayrılıyor, nice kardeş kavgaları yaşanıyor

Bir arkadaşım anlatmıştı:

Berlin'de yaşıyordum Samimî dostlarımdan birinin hanımını birgün parkta, bir Alman’ın kolunda görmeyeyim mi? Kan beynime sıçradı Tepemden aşağı kaynar sular döküldü Gözlerime inanamıyorum, bakıyorum, tekrar bakıyorum Evet gördüklerim doğruydu

Üstelik kadın beni gördüğü halde hiç de oralı olmuyor, bana mısın demiyor, Alman adamla samimiyetini artırıyordu Daha fazla dayanamadım ve hemen ondan uzaklaştım

Ancak aklım fikrim gördüklerimde kaldı Ne yapacağımı düşünmeye başladım Bu durumu o çok samimî ve saf dostuma, kadının kocasına anlatayım mı, anlatmayayım mı?

ALLAH kimseyi böyle bir durumda bırakmasın Meğer ne zor bir karamış Fakat arkadaşımın yerine kendimi koyarak gördüklerimi ona açıklamaya karar verdim

Uykusuz bir gecenin ardından, hemen onun işyerine gittim Gittim gitmesine ama heyecan ve panik havasından bir türlü kendimi kurtarıp konuyu açamıyorum Sonunda arkadaşımın sabrı taştı ve beni gördüklerim ne olursa olsun, anlatmaya zorladı

Çok özür dileyerek, gördüklerimi kendisini sevdiğimden dolayı açıklayacağımı ifade edip söze başladım Fakat daha, "Karını dün parkta gördüm!" deyince o gülmeye başladı

Hayretler içindeydim

- Bunda gülecek ne var? Dedim…
- Hele sen anlat! dedi

Ben anlattıkça adam daha çok gülmeye başlamaz mı? Biraz şaşırdım Beni kızdırıp böylesine üzen bir şey, bu adamı niçin güldürüyordu? Rahatlığına şaşırıyordum “Karın!” diyorum “Bir Alman’ın kollarındaydı!” diyorum, adam tatlı tatlı tebessüm ediyor…

- O zaman bana müsaade kardeşim! dedim “Özür dilerim Ama ben bu haberin seni üzeceğini ve başka türlü düşündüreceğini sanıyordum…”
Beni iki elimden yakalayarak durdurdu ve ciddileşti:

- Gel hele, şöyle otur! Sana işin iç yüzünü anlatayım O zaman benim niçin böylesine rahat olduğumu anlayıp sen de sevineceksin!

- “Bu işin izahı filan olmaz!” deyip kaçmak istediysem de, arkadaşım çok ısrar edip beni tekrar oturttu İyi ki tutup işin içyüzünü açıklamış, yoksa hem allak bullak olacaktım, hem de dayanamayıp gördüklerimi kendi yorumumla anlatacak, korkunç bir fitneye sebep olacaktım…

Arkadaşımın ısmarladığı kahveleri içerken duyduklarım beni önce mahcup etti, sonra da düşündürdü ve güldürdü

Meğer hanımının tıpkı kendisine benzeyen ikiz bir kız kardeşi varmış Bu hanımın da tıpkı Almanlara benzeyen uzun boylu ve sarışın bir beyi varmış Bunlar Hollanda'da yaşarlarmış ve birkaç gündür Berlin’de arkadaşımın misafiri olarak bulunuyorlarmış…

Bunları öğrenince, yine de sormaktan kendimi alamadım:

- Peki, daha ben karını parkta gördüm der demez, niçin gülmeye başladın? Ne diyeceğimi nereden bildin?

Arkadaşımın yüzü yine bir tebessümle aydınlandı ve dedi ki:

- Birader, bana bugün bu haberi getiren üçüncü kişisin sen… Bunun için daha söze başlarken sonunun nasıl biteceğini bu sebeple anlamıştım

Hasan Basrî Hazretleri, gıybetini yapan kişilere değerli hediyeler gönderirmiş Sebebini soranlara da dermiş ki:

- Onlar benim gıybetimi yapmak suretiyle, iyiliklerinin ve ibadetlerinin sevabını bana hediye ediyorlar… Onların bana verdiklerinin yanında, benim onlara verdiğimin hiçbir kıymeti yoktur

Gıybet iki kişiyle yapılır:

1) Söyleyen,
2) Dinleyen

Dolayısıyla gıybet edenle, gıybete kulak veren, suç ortağıdır Çünkü dinlemek söyleneni paylaşmaktır Hele bu gıybet çirkinliğini basın yoluyla yapanlar, bir anda bir gıybeti binlerce, milyonlarca kişiyle paylaşmış ve çoğaltmış oluyorlar…

İnsanların özel hallerine, mahrem mekanlarına, şahsi sırlarına ulaşmak ve bunları söze, sohbete konu yapmak, hangi yolla, kim tarafından ve kim için yapılırsa yapılsın gıybettir…

Bir toplantıda, hepsi de benden küçük yaşta bulunan insanlar gıybete başlayınca kalkmış ve demiştim ki:

- Beyler, ben dışarıya çıkıyorum Gıybetiniz bitince haber verin, hemen dönerim
Beni özür dileyerek oturttular Sonra da toplantıya başkanlık eden genç işadamı dedi ki:

- Arkadaşlar, hocam doğru düşünüyor Gıybet etmeyelim, arkadaşlarımızı çekiştirmeyelim Çünkü biz de onları çekiştirirsek, onarın durumuna düşmüş oluruz…
Toplumumuz Öylesine bir gıybet bataklığına dönüşmüş ki, "gıybet etmeyelim" derken de gıybet ettiriyor

Böyle bozulmuş bir ortamda bile bana güzel gönüllü insanlar rastlar Derler ki:

- Hakkınızı helâl ediniz ve bizi bağışlayınız Biz sizi böyle bilmiyorduk, çok gıybetinizi yaptık geçmişte…

Acaba bildikleri gibi olsam, gıybet yapmaya hakları olacak mıydı? Ama hiç olmazsa helallik alıp bir kul hakkından kurtulmuş oluyorlar Bu şekilde helallik isteyenlere yumuşak ve dostça davranalım ki, sayıları çoğalsın Biz de gıybetini ettiklerimize korkusuzca başvurup af isteyelim…

- Sizden biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemeyi sever mi? diyerek gıybeti, hem aklen, hem kalben, hem insaniyeten, hem vicdanen, hem fıtraten ve hem de milliyeten kötüleyen ve yasaklayan Kur’ân-ı Kerîm’dir

Bu sebeple, Müslümanlar gıybeti de artık büyük günahlar arasına almalı, uygulamalıdırlar
Gıybet düşmanlığı iş edinenlerin, kıskançların ve inatçıların en çok kullandıkları alçakça bir silahtır “İzzet-i nefis sahibi, bu pis silaha tenezzül edip kullanmaz Nasıl meşhur bir zat demiş:

- Düşmanıma gıybetle ceza vermekten nefsimi yüksek tutuyorum ve tenezzül etmiyorum Çünkü gıybet, zayıf, zelil ve aşağıların silahıdır
Büyüklerden öğrendiğimize göre, gıybet ancak bazı özel hallerde yapılabilir:

1) Hakkını yiyen bir adamın, ilgili makama şikayet suretinde yapılan gıybeti gıybet değildir

2) Bir kötülüğü, bir yolsuzluğu, bir günahı önlemek amacıyla, belli yerlere be makamlara anlatmak…

3) Kendisiyle meşveret eden birine, başka biri hakkında fikir söylemek de gıybet değildir Mesela kendisiyle ortaklık yapılacak olan biri soruluyorsa, gerektiğinde, “Onunla ortaklık etme zarar görürsün!” denilebilir

4) Tahkir ve teşhir amacı taşımadan, sırf tanıtmak için biri hakkında konuşulabilir İcabında tuhaf ve saçma da olsa lâkabı söylenebilir

5) Günahı açıktan işleyen, fenalıktan sıkılmayan, hatta onunla da yetinmeyip işlediği günahla iftihar edeni zulmünden lezzetlenen kişiler için de gıybet söz konusu değildir Çünkü bunlar zaten kötülüğü açıktan yapan, mütecahir fasıktırlar

Başka bir art niyet taşımaksızın, sırf Hak rızası ve iyilik olsun diye, bu konularda konuşulanlar gıybet sayılmamıştır Aksi halde, işin içine başka niyetler karışırsa, Efendimiz’in (SAV) diliyle, “Ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi, gıybet de Salih amelleri yer bitirir



vehbivakkasoğlu




Alıntı Yaparak Cevapla