Yalnız Mesajı Göster

Eski 03-11-2007   #5
[KAPLAN]
Varsayılan


Kadının Fedâkârlığı:

İslâm hukûkuna göre evli kadın, kocasının evinde bir işçi, kocası bir iş veren değildir(137) Ancak müslüman bir hanımın, iyi geçimin bir gereği olarak, kocasının evinde severek hizmet etmesi ve ev işlerini görmesi, büyük bir fedâkârlık sembolüdür Bu husûsda kadınların, yapmaları uygun olan hizmetleri yerine getirmekten kaçınmaması, erkeğini memnûn etmeğe çalışması ve elinden geldiği kadar ona yardımcı olması gerekir (138)

Müslüman hanımı, Hz Peygamber (sav) Efendimiz’in şu hadîs-i şerîfini her zaman kendine rehber edinmelidir:

"Eğer bir kimseye, Allâh’dan başka birine secde etmesini emredecek olsam, kadınlara, kocalarına secde etmelerini emrederdim Bunun sebebi, Allâh’ın erkekler için kadınlar üzerine kıldığı haklardır" (139)

Nitekim ashâb-ı kirâmın hanımları ev işlerinde çalıştıkları gibi, kocalarının işlerine bile yardım ederler ve onları memnun etmeye son derece gayret sarfederlerdi Hz Fâtıma (ranha) ile Hz Ali (ra) evlendiklerinde Peygamber (sav) Efendimiz, geçim işlerini aralarında taksim ederek, evin dış işlerini Hz Ali (ra)’a, iç işlerini de Hz Fâtıma (ranha)’ya vermiş ve Hz Fâtıma (ranha)’ya hitaben şöyle buyurmuştu:

"Kızım Fâtıma, sen Ali’ye câriye ol ki, o da sana köle olsun" (140)

Hz Fâtıma (ranha), babasının bu tavsiyelerine uyarak, kocası Hz Ali (ra)’a gücünün üstünde hiç bir masraf yüklemeyip daima eldeki ile yetinirdi Bütün âile fertlerinin elbiselerini bizzat kendi elleriyle biçip dikerdi İbâdet dışında hep ev işleriyle uğraşırdı Evin ihtiyacı olan suyu, kuyudan çekip çıkarır, omuzuna koyup getirirdi Bu yüzden ip boynunu kesmişti Un elde etmek için devamlı olarak el değirmenini bizzat kendisi çeviriyordu Nihayet elleri nasırlaşmıştı (141) Ayrıca evini süpürüyor, yemek de pişiriyordu (142)

Hz Ebûbekir (ra)’ın kızı Hz Esmâ (ranha) vâlidemiz, kocası Hz Zübeyr (ra)’ın işlerinde çalışır, atının bütün hizmetlerini görür, başının üzerinde tohum ve hurma çekirdeği taşırdı (143)

İslâm hanımının evi ve âilesi, kendisi için huzûr ve mutluluk yeridir Âile sorumluluğunu tam mânâsıyla idrâk ederek, onlara hizmet etmeyi üzerine borç bilmeli ve vazîfelerini hakkıyla başarmalıdır

Âilede erkek de boş vakitlerinde hanımına yardımcı olmak durumundadır Nitekim Peygamber (sav) Efendimiz, evde uygun zamanlarında elbiselerini yamar, ayakkabılarını ta’mir eder, hayvanları sağardı (144)

Ashâb-ı kirâmdan Esved b Yezîd, Hz Aişe (ranha)’ya Rasûlullâh (sav)’in evde bulunduğu zamanlarda ne işle meşgul olduğunu sorduğunda şu cevabı almıştı: "Ev halkına, ev işlerinde yardım eder, ezânı işitince namaza çıkar idi" (145)

Kadınlara İbâdetlerde Kolaylıklar:

İslâm Dîni, ibâdetlerin yapılış şeklinde kadınlara bazı kolaylıklar tanımıştır Bunlar; namaz, oruç, hac, zekât ve cihâd gibi ibâdetlerdir

Namaz:

Kadınlar, beş vakit namazla mükellef olmakla birlikte, cumâ, bayram ve cenâze namazlarından muaf tutulmuşlardır Beş vakit namazı, cemâatle kılmak yerine, evde kılmalarının üstün tutulması, başka bir kolaylıktır Hz Peygamber (sav) Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde:

"Kadının namazını evinde kılması, dışarda kılmasından daha fazîletlidir" (146) buyurmaktadırlar

Kadınların namaz için ezân ve kâmet okuma mecbûriyetleri yoktur

Ayrıca kadın, ay hâlinde veya lohusalık günlerinde namaz kılmaz Bu günlere rastlayan namazlar, kılınmış hükmünde olup iâdesi gerekmez Nitekim Hz Peygamber (sav) Efendimiz, Fâtıma bint-i Ebî Hubeyş’e hitâben:

"Hayız gördüğün zaman namazı bırak!" (147) buyurmuşlardır

Oruç:

Kadınlar, hayız ve nifâs hâlinde oruçlarını tutmazlar Ancak, Ramazân-ı Şerîf Ayı’nda tutamadıkları oruçları daha sonra kazâ ederler Hz Âişe (ranha)’nın bu konuda şöyle dediği rivâyet edilir:

"Biz Rasûlullâh devrinde âdet görüyorduk Namazı kazâ etmekle emrolunmuyor, ancak, tutamadığımız orucu kazâ etmekle emrolunuyorduk" (148)

Ramazân-ı Şerîf Ayı’nda hâmile veya emzikli olan kadınların, kendilerine veya çocuklarına bir zarar gelmesinden korkmaları hâlinde oruç tutmamaları mübâhtır Daha sonra bunları, gününe gün kazâ ederler

Kadın, altmış gün kefâret orucunu tutarken aybaşı veya lohusalık durumu olursa, orucu keser ve temizlendiği günden itibâren kalan günleri tamamlar

Zekât:

Zekât, erkekler gibi zengin olan kadınlara da farzdır Zekât için nisâb miktarı mala sahip olmak gerekir Kadına âid; altın, gümüş, para veya ticâret malı, nisâb miktarına ulaşır ve üzerinden de bir yıl geçerse, kadın, zekât vermekle mükellef olur Amr b Şuayb, babası yoluyla dedesinden şu hadîs-i şerîfi nakletmiştir:

"Yemenli bir kadın, kızıyla birlikte Hz Peygamber (sav)’in yanına gelmişti Kızının kolunda iki tane altın bilezik vardı Allâh’ın Rasûlü (sav) kadına:

"Bunların zekâtını veriyor musun?" diye sorunca, kadın:

"Hayır!" dedi

Hz Peygamber (sav):

"Kıyâmet gününde yüce Allâh’ın bu iki bileziği senin koluna ateşten bilezik olarak takmasını ister misin?" buyurdu

Bunun üzerine kadın, bilezikleri kızının elinden çıkarıp Allâh elçisinin önüne bıraktı ve şöyle dedi:

"Bilezikler, Allâh ve Rasûlü’ne âiddir" (149)

Hac:

Kadının hac ibâdetini yapması için, haccın diğer şartlarının yanında, ayrıca yol arkadışının bulunması, boşanma veya ölüm iddetlisi olmaması gerekir Hadîs-i şerîflerde şöyle buyurulmuştur:

"Kadın, yanında mahremi bulunmadıkça, üç günden fazla yolculuk yapamaz" (150)

"Bir kadın, yanında kocası bulunmadıkça hac yapmasın!" (151)

Hac veya umrede ihrâma giren kadınlar, normal elbiseleri ile ibâdet yaparlar Telbiye getirirken seslerini yükseltmezler Hayızlı ve nifâslı kadınların, ihrâma girerken temizlenmek gâyesi ile boy abdesti almaları sünnettir Hadîs-i şerîfde:

"Hayızlı veya nifâslı kadınlar, boy abdesti alır, ihrâma girer ve Beytullâh’ı tavâf etmek dışında haccın bütün menâsikini îfâ ederler" (152) buyurulur

İhrâmdan çıkarken de kadınlar, saçlarının ucundan biraz keserler

Ayrıca sa’y esnâsında kadınların, remel (omuzları silkerek çalımlı yürüme) yapması ve iki yeşil direk arasında koşarak yürümesi gerekmez

Cihâd:

Güçlüklerine rağmen, kadın sahâbîlerin cihâda katılarak geri hizmetlerde bulunduklarını İslâm Târihi’nden okumaktayız

Cihâdın çok büyük ecir kazandırdığını öğrenen kadınlar, erkekler gibi cihâda katılamayışlarına üzülmüşler ve kendileri için cihâdın yerini tutabilecek bir amelin olup olmadığını Hz Peygamber (sav) Efendimiz’e sormuşlar; bunun üzerine Hz Peygamber (sav) Efendimiz; Kadınların cihâdının hacc ve umre olduğunu bildirmişlerdir Bir hadîs-i şerîflerinde:

"Hac, ne güzel cihâddır!"(153) buyurmuşlar ve hac veya umre ziyâreti yapan hanımların, düşmanla cihâda katılmış gibi ecir kazanacaklarını

Alıntı Yaparak Cevapla