Prof. Dr. Sinsi
|
Kehf Kıssasında Ahir Zaman Şifresi
Kehf Suresi’nin bu ayetinde dikkat çekilen diğer bir husus da müminlerin yiyecek almak için şehri tercih etmeleridir Bunun nedeni şehirde çok daha geniş imkan ve seçim alternatifi olması olabilir Kuran’da şehirlerin önemi ile ilgili başka ayetler de bulunmaktadır Örneğin Allah, Enam Suresi’nde tebliğin şehirlerden başlamasına dikkat çekmiştir:
İşte bu (Kur’an), önündekileri doğrulayıcı ve şehirler anası (Mekke) ile çevresindekileri uyarman için indirdiğimiz kutlu Kitaptır Ahirete iman edenler buna inanırlar Onlar namazlarını (özenle) koruyanlardır (Enam Suresi, 92)
Ayette müminlere bir başka hatırlatmada daha bulunulmaktadır Bu da müminlerin her zaman için nezaketli ve saygılı olmalarıdır Bu, Allah’ın
Kuran’da bildirdiği güzel ahlakın bir gereğidir
Kehf kıssasında ayrıca Müslümanların ahir zamanda daha ziyade evlerinde bulunacaklarına işaret ediliyor olabilir Bunun nedeni de din dışı ideolojilerin yaygın olduğu bu büyük fitne döneminde, dışarı çıkıp hedef haline gelmemek, dikkat çekmemek olabilir Ayette aynı zamanda müminlerin gerektiği durumlarda, uzun zaman evlerinde kalarak kendilerini ilim ve bilgi yönünden geliştireceklerine dikkat çekiliyor olabilir
Nitekim Peygamberimiz (sav)'in de ahir zaman konusunda kendisinden tavsiye isteyenlere, “… evlerinizin yiğiti olunuz, oradan ayrılmayınız!” ve
“evinden dışarı çıkma!” şeklinde tavsiyelerde bulunduğu bildirilmektedir 4
"Çünkü onlar üzerinize çıkıp gelirlerse, sizi taşa tutarlar veya dinlerine geri çevirirler; bu durumda ebedi olarak kurtuluş bulamazsınız " (Kehf Suresi, 20)
Bu ayette “taşa tutarlar” ifadesiyle terörist bir karakter tarif edilmektedir Günümüzde de dindışı ideolojilerin etkisi altında kalan insanlarda bu karakter açıkça görülür Örneğin komünist ideolojiyi benimseyen teröristler, vatanı korumak için cansiperane mücadele eden devlet görevlilerine, polislere ve jandarmalara, sadece devlete olan düşmanlıkları nedeniyle çoğu zaman taş ve benzeri maddeler atarak saldırmaktadırlar Bunu yapmalarındaki amaç ise bu kişileri yıldırmak, güçlerini azaltmaktır Bu yolla komünizm taraftarları, kendi din düşmanı ideallerini gerçekleştirebilmeyi, ülkelerini kaosa ve kargaşaya sürükleyerek kendi sistemlerini hakim etmeyi amaçlamaktadırlar
Bu sonuca ulaştıktan sonra asıl hedefleri ise dinine, vatanına, milletine bağlı insanları, kendi -dinsiz, ahlaki her türlü değere karşı, insanlar arasında daimi bir çatışma olması gerektiğini iddia eden- düşünce sistemlerine çevirmektir Başka bir deyişle, tüm insanları devlete karşı ayaklandırmak, sokaklara dökmek, kardeşi kardeşe kırdırmaktır Ancak anarşist hareketlerin bir sonuca ulaşmayacağı ve onlara uyanların da
hiçbir zaman kurtuluş bulamayacakları çok açıktır Allah bir ayette şöyle bildirmiştir:
Allah’a verdikleri sözü, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozanlar, Allah’ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi kesip-koparanlar ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar; işte onlar, lanet onlar içindir ve yurdun kötü olanı da onlar içindir (Rad Suresi, 25)
Bu yüzden ahir zamanda insanların, dünyaya beladan başka bir şey getirmeyen kanlı ideolojilerden uzak durmaları, din ahlakının yaşanmasını istemeyen ideolojilerin provokasyonlarına, kışkırtmalarına kanmamaları, bozguncuların tarafında yer almamaları son derece önemlidir
Böylece, Allah’ın va’dinin hak olduğunu ve gerçekten kıyametin, kendisinde şüphe bulunmadığını bilmeleri için (şehir halkına ve sonraki insan kuşaklarına) onları buldurmuş olduk (Onları görenler) Kendi aralarında durumlarını tartışıyorlardı, (bir kısmı) dedi ki: “Onların üstüne bir bina inşa edin, Rableri onları daha iyi bilir ” Onların işine galip gelen (sözleri geçen)ler ise: “Üstlerine mutlaka bir mescid yapmalıyız” dediler (Kehf Suresi, 21)
Bu ayet, Kehf Suresi’nde kıyamet alametlerine ve ahir zamana yönelik çok önemli işaretler olduğuna açıkça dikkat çekmektedir
Kehf Ehlinin insanlar tarafından bulunması ise, iyi insanların iyilerle kendiliğinden buluşacaklarına, birbirlerinden uzakta bulunsalar da bir gün mutlaka biraraya geleceklerine işaret olabilir Allah, “  Öyleyse hayırlarda yarışınız Her nerede olursanız, Allah sizleri biraraya getirecektir Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir” (Bakara Suresi, 148) ayetiyle de aynı gerçeği bildirmiştir
Ayette ayrıca, insanların, Kehf Ehlinin bulunduğu yere bir mescid yaptırmak hakkında konuştuklarından da bahsedilmektedir Bu ayette, iyi ve güvenilir insanların hayatlarını geçirdikleri yerlere binalar ve mescidler yapmanın makbuliyetine dikkat çekilmektedir Bunun amacı hem sevilen insanları yadetmek, hem de bu vesile ile o mekanları bir nevi eğitim ve ibadet yeri haline getirmektir Bu sayede faydalı düşüncelerin ve güzel ahlakın insanlar arasında yaygınlaşması sağlanacaktır Bu gibi yerler, iman edenlerin biraraya gelecekleri ve birlikte Allah’ın adını anacakları mekanlar olacaktır
Kuran’da pek çok ayette mescidlerde yalnızca Allah’ın anıldığına ve mescidlerin önemine dikkat çekilmektedir Bu ayetlerden bazıları şu şekildedir:
Onlar, yalnızca; “Rabbimiz Allah’tır” demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar Eğer Allah’ın, insanların kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah’ın isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır giderdi Allah Kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder Şüphesiz Allah, güçlü olandır, aziz olandır (Hac Suresi, 40)
Şüphesiz mescidler, (yalnızca) Allaha aittir Öyleyse, Allah ile beraber başka hiçbir şeye (ve kimseye) kulluk etmeyin (dua etmeyin, tapmayın) (Cin Suresi, 18)
(Sonra gelen kuşaklar) Diyecekler ki: “Üç’tüler, onların dördüncüsü köpekleridir ” Ve: “Beştiler, onların altıncısı köpekleridir” diyecekler (Bu,) Bilinmeyene (gayba) taş atmaktır “Yedidirler, onların sekizincisi köpekleridir” diyecekler De ki: “Rabbim, onların sayısını daha iyi bilir, onları pek az (insan) dışında kimse bilemez ” Öyleyse onlar konusunda açıkta olan bir tartışmadan başka tartışma ve onlar hakkında bunlardan hiç kimseye bir şey sorma (Kehf Suresi, 22)
Bu ayette Kehf Ehli’nin kaç kişi oldukları hakkında zanla tahminlerde bulunan insanların durumundan bahsedilmektedir Oysa ayette bu sayıyı sadece gaybın tek sahibi olan Rabbimiz’in bildiği ve bu bilgiyi de ancak az sayıda kuluna bildirdiği ifade edilmektedir
Ayetin devamında, bilinmeyen bir konu üzerinde tartışmanın, sürekli yeni fikirler getirmenin, tahminlerde bulunmanın doğru olmadığı da bildirilmektedir Böyle bir tartışma ayette, “bilinmeyene-gayba taş atma” olarak ifade edilmektedir Aynı ifade başka ayetlerde de bulunmaktadır Örneğin Sebe Suresi’nde insanların bu özellikleri şu şekilde bildirilmektedir:
  “Biz O’na iman ettik” derler; ancak onlara uzak bir yerden (ahiretten imana) el uzatmak nerede? Oysa daha önce onu inkar etmişlerdi; onlar uzak bir yerden gayba atıp tutuyorlardı (dil uzatıyorlardı) (Şimdi) Kendileriyle istek duydukları şeyler arasında perde çekilmiştir; daha önce benzerlerine yapıldığı gibi Çünkü onlar, kuşku verici bir tereddüt içinde idiler (Sebe Suresi, 52-54)
Allah’ın beğenmediği bu kötü ahlaktan her Müslüman mutlaka uzak durmalı, bu gibi tartışmalardan, bilmediği konular üzerinde fikir yürütmekten şiddetle kaçınmalıdır Böyle bir durumda yapılması gereken şey “En doğrusunu Allah bilir” deyip, muteber olmayan sözlere kıymet vermemektir Müslümanların bu tarz durumlarda verdikleri cevap, “  Sen bende olanı bilirsin, ama ben Sende olanı bilmem Gerçekten, görünmeyenleri (gaybleri) bilen Sensin Sen  ” (Maide Suresi, 116) ayetindeki gibi olmalıdır Çünkü Kuran’ın birçok ayetinde gaybı sadece
Allah’ın bildiği haber verilir
Örneğin bir ayette şöyle buyrulur:
Gaybın anahtarları O’nun Katında’dır, O’ndan başka hiç kimse gaybı bilmez Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve her şey) apaçık bir kitaptadır (Enam Suresi, 59)
Ayetlerde de belirtildiği gibi, tartışmaların yapıldığı durumlarda, genellikle insanların üzerinde fikir yürüttükleri konulardaki tek dayanakları, halktan gelen ifadeler olur Sokaktan gelen uydurma rivayetlere, konu hakkında bilgi sahibi olmayan bir kişinin söylediği bir söze, bir başkasının yaptığı bir yoruma dayanan bu tartışmaların doğru bir sonuca ulaşmayacağı ise açıktır İnsan “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve kalb, bunların hepsi ondan sorumludur” (İsra Suresi, 36) ayetiyle de bildirildiği gibi, bilmediği konular hakkında etraftan duyduğu dayanaksız açıklamalara kapılmamalıdır
Ayette geçen “onları pek az (insan) dışında kimse bilemez” ifadesiyle de Allah, derin bilgiye sahip çok az sayıda kişinin bu sayıyı bilebileceğine işaret etmektedir
Nitekim Kuran’da, Allah’ın vahyetmesiyle elçilerin gaybdan yana bazı bilgilere sahip oldukları bildirilmektedir:
O, gaybı bilendir Kendi gaybını (görülmez bilgi hazinesini) kimseye açık tutmaz Ancak elçileri (peygamberleri) içinde razı olduğu (seçtikleri kimseler) başka Çünkü O, bunun önüne ve arkasına izleyici (gözetleyici)ler dizer (Cin Suresi, 26-27)
Allah Peygamberimiz (sav)'e de gaybdan bazı bilgiler vahyetmiş ve şöyle bildirmiştir:
Bu, sana (ey Muhammed) vahyettiğimiz gayb haberlerindendir Yoksa onlar, o hileli-düzeni kurarlarken, yapacakları işe topluca karar verdikleri zaman sen yanlarında değildin (Yusuf Suresi, 102)
Hz Nuh’a ise Allah, gelecekte yaşayacağı bazı olayları şu şekilde bildirmektedir:
“Ey Nuh” denildi “Sana ve seninle birlikte olan ümmetler üzerine Bizden selam ve bereketlerle (gemiden) in (Sizden türeyecek diğer kafir) Ümmetleri de yararlandıracağız, sonra onlara Bizden acı bir azab dokunacaktır ” Bunlar: Sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir Bunları sen ve kavmin bundan önce bilmiyordun Şu halde sabret Şüphesiz (güzel olan) sonuç takva sahiplerinindir (Hud Suresi, 48-49)
Ayetin devamında geçen “  açıkta olan bir tartışmadan başka tartışma” ifadesi ise Kuran’a uygun tartışmaya işaret etmektedir Müminler, bir konu üzerinde konuşurken Kuran’a uygun delil getirmeye önem vermelidirler Din ahlakını yaşamayanlar ise tam tersi bir tutum içindedirler Onların amacı tartışma çıkarmak, bu vesileyle mukaddes değerlere ve inananlara karşı düşmanca tavırlarını ortaya koymaktır Nitekim Allah Kuran’da, bazı insanların “yalnızca bir tartışma-konusu olsun diye” (Zuhruf Suresi, 58) uygun olmayan örnekler verdiklerini bildirmektedir
Bunun nedeninin de “tartışmacı ve düşman” bir kavim olmaları olduğu belirtilmektedir Bu nedenle Kuran ahlakını yaşayan insanların tüm bunlardan kaçınmaları ve Allah’ın hoşnut olacağı şekilde davranmaları gerekir Allah iman edenlerin, din ahlakını yaşamayan insanlarla konuşurken nasıl bir üslup kullanmaları gerektiğini şöyle bir örnekle bildirmektedir:
Şu halde, sen bundan dolayı davet et ve emrolunduğun gibi doğru bir istikamet tuttur Onların heva (istek ve tutku)larına uyma Ve de ki: Allah’ın indirdiği her kitaba inandım Aranızda adaletli davranmakla emrolundum Allah, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz’dir Bizim amellerimiz bizim, sizin amelleriniz sizindir Bizimle aranızda ‘deliller getirerek tartışma (ya, huccete gerek)’ yoktur Allah bizi biraraya getirip-toplayacaktır Dönüş O’nadır ” (Şura Suresi, 15)
Kehf Suresi’nin 22 ayetinin sonunda geçen “onlar hakkında bunlardan hiç kimseye bir şey sorma” şeklindeki ifade ise, iman edenlerin vahiyle bildirilenlerin dışında hiçbir bilgiye rağbet etmemeleri gerektiğini ifade etmektedir Çünkü gaybı bilen Allah’tır İnsanların kendi bilgilerine, zanlarına ve yorumlarına dayanarak ortaya attıkları yanlış rivayetlerin müminler nezdinde hiçbir kıymeti yoktur Dolayısıyla kaynağı belli olmayan, ağızdan ağıza dolaşarak gelen, kulaktan dolma aktarılan, uydurma rivayetlere, haberlere önem vermek bu ayetle yasaklanmaktadır
Sonuç
Kuran’ın “  Allah’ın size verdiği nimeti ve size öğüt olarak indirdiği Kitab’ı ve hikmeti anın  ” (Bakara Suresi, 231) ayeti gereği, bu yazıda Kehf Suresi’ndeki ayetlerin bazı hikmetlerinden bahsettik
Ancak Kehf Suresi, Müslümanlara bildirilen çeşitli hikmetler, hatırlatma ve öğütlerin yanı sıra iman edenler için bir müjde de içermektedir Bu müjde, Peygamberimiz (sav)’in de hadislerinde bildirdiği, kutlu bir dönem olan ahir zamanın yaklaşmasıdır Kehf Suresi bu açıdan bakıldığında, İslam’ın ahir zamanda geçireceği başlangıç, gelişme ve Hz İsa’nın gelişi ile birlikte sonuçlanacak olan Kuran ahlakının hakimiyeti dönemlerine işaret etmektedir Kuran’ın pek çok ayetinde, Allah’ın istediği hikmete ve derinliğe ulaşan müminlere zafer ve Kuran ahlakının tüm yeryüzüne hakimiyeti müjdelenmektedir Bu, Nur Suresi’nde bize bildirilen bir müjdenin, Allah’ın dilemesiyle gerçekleştiği bir dönemdir:
Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va’detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl ‘güç ve iktidar sahibi’ kıldıysa, onları da yeryüzünde ‘güç ve iktidar sahibi’ kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir Onlar, yalnızca Bana ibadet ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar Kim bundan sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır (Nur Suresi, 55)
|