Yalnız Mesajı Göster

Kur'ân-İ Kerîm’İ Tefsir Metodu Ve Günümüzde Yapılan Tahrifatlar

Eski 08-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'ân-İ Kerîm’İ Tefsir Metodu Ve Günümüzde Yapılan Tahrifatlar




Evet, sünnet bize ulaşması yönünden mütevatir yolla gelen Kur'ân-ı Kerîm’e göre ikinci mertebededir Ancak iş görmesi ve ona duyulan ihtiyaç yönünden Kur'ân-ı Kerîm’le aynı seviyededir Burada bu ikisinin arasını ayırt etmemiz caiz değildir Bazı mütehassıs hadis alimlerinden mulahaza edilen ayırım rivâyet ilmiyle alakalı olup, dirâyet yönüyle veya fıkıh yahut Kitabı anlama hususuyla ilgili değildir Bu hususlarda Allâhu Teâlâ’nın kitabıyla Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in sünneti arasında bir ayırım yoktur


Bazı şüphecilerin Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in sünneti için ortaya attıkları şüpheler, bizi ister istemez onların sünnetin rivâyet yollarını bilmedikleri onun temel kaidelerinden cahil oldukları, ravilerin hal tercemelerini bilmedikleri için başka bir araştırmaya götürür


O şüpheleri hadisi ahad ve tevatür dedikleri şey değil midir?




Mütevatir ve Ahad’ın Hükmü


Hadisu’l-ahad dedikleri bu terimlerden sadece istifade edecek olanlar bu ümmetin alimlerinden hadis ve sünnet hususunda mütehassıs olmuş bazı fertlerdir Müslümanların umumuna gelince bu tafsilattan hiç bir kazanç elde edemezler Bilakis bu Nebi {sallAllahu aleyhi ve sellem}’den gelen ve iman edilmesi gereken bu hadisleri, şek ve şüphecilerin akıllarının kavramamasına bir sebeptir


Hadis: Hangi yolla olursa olsun sahih olarak peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’den bize alimlerin tarif ettiği şekilde rivâyet edilen hadis demek olup bunun tafsili Müslümanların umumunu ilgilendirecek bir konu değildir




Hadisin kısımları olan; hasen, sahih, hasen li zatihi, hesen li ğayrihi, sahih li zatihi, sahih li ğayrihi, sahih garib, sahih mustafid, sahih meşhur, sahih mutevatir, bunların hepsi ilim ehlinin sahası olup, Müslümanların umumunu ilgilendiren; hadisin ilim ehlinden sahih olmasını öğrenip, ona iman ve tasdik etmeleri onlar için yeterlidir


Müslümanların umumunu ilgilendirmeyen sadece ilim ehlinin sahası olan bu tafsilatlara girenler, Müslümanların umumunu sahih olan bir çok hadise inanmama çağrısını yapmaktadırlar Niçin? Çünkü ahad hadislerdir de ondan Kısa olarak ahadın manası mütevatir derecesine ulaşmayan hadis demektir




Burada tevaturden istedikleri; mütevatir olmayan ahad hadislerin ihtiva ettiği ğaybi konularda alınmasının caiz olamamasıdır Bunu âkîde olarak da tabir ederler Ahkama dalalet etmeyen bütün hadisler ğayıbla bağlantılıdır Öyleyse o mütevatir değilse o hadis alınmaz İşte az önce yapılan tafsilata değinen insanların istedikleri budur




İşte bu tafsilat vakıamıza uygundur, ancak bunu kim açığa vuracak?


Bunu açığa çıkaracak olan her asırda az da olsalar hadiste mütehassıs olmuş alimlerimizdir


Bu konuya alimler indinde ittifak edilen hadisle bir örnek verelim


Mütevatir hadise en açık misal Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in şu sözüdür:


“Kim bana bilerek yalan uydurursa ateşteki oturacağı yere hazırlansın” [13]


Bu hadis fi’len mütevatir bir hadistir, çünkü bu hadisi rivâyet eden sahabinin sayısı yüzü geçmiştir Ancak sizden şimdi hanginizin gücü yetecek de bu hadisin bütün rivâyet yollarına ulaşacak ki; o insanın indinde bu hadis mütevatir olsun? Bu hadisin mütavatir olduğunu ben size dersem o zaman tevatür bende kesilmiş olur Ve sizin indinizde bu hadisin tevatür bulabilmesi için benim yaptığımı yapmanız gereklidir Aynen bu hadisin bütün yollarını araştırmış ve onların indinde tevatür derecesine ulaşanlar gibi Öyleyse Müslümanların umumunu ilgilendirmeyen felsefi gibi bu tafsilatın faydası ne olacaktır?




Hadiste mütevatir şartının konulması, Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in hadislerini ibtal etmekten başka bir şey değildir Bundan dolayı günümüzde bir çok insanı bu konuda guruplaşmış görüyoruz Bazıları daha henüz guruplaşmamış


Bunlar ahkama dair olmayıp, âkîde ve ğaybiyatla ilgili sahih hadisleri, ahad hadis olması hasebiyle reddedip aynen meyvanın çekirdeğini çıkartıp fırlattıkları gibi reddedebiliyorlar




Şimdi Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in zamanına dönüp, Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in sahabelerinin Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in hadislerini kendilerinden sonrakilere nasıl rivâyet ettiklerini görelim Bunlar Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem} zamanında yaşayıp onun sohbetine nail olamayan Yemenliler gibi Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’e gelmeye imkan bulamayan ve Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in onlara değişik zamanlarda Muaz, Ali, Ebu Musa {radiyallahü anhum} gibi sahabeleri gönderdiği insanlarda olsalar Bunlara Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem} Muaz {radiyallahü anhu}’yu gönderdiğinde sahihaynda da belirtildiği gibi ona şöyle yapmasını emretti:




“Onları ilk davet edeceğin şey, “La ilahe illallah ve Muhammedun Rasulullah” kelimesine şahitlik etmeleri olsun Bunu kabul ederlerse beş vakit namazı emret,…” ila ahiril hadis [14]

Alıntı Yaparak Cevapla