Yalnız Mesajı Göster

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...



«Allah (cc)ın lanet ve aleyhinde gozab ettiği, içlerinden maymunlar, domuzlar yaptığı kimselerle şeytana tapanlardır ki, işte bunların mevkii daha kötü ve dosdoğru yoldan daha sapıktır» (Maide: 60) (Ed-dâllîn): (Sapıklarınkine) Dalâl kelimesi Arap dilinde hak yoldan ve doğru bir istikametten ayrılma, yolunu kaybetme anlamını ifade eder Nitekim bu Kur'anda şöyle ifade edilmiştir: «Dediler ki: «BU yerde (çürüyüp) kaybolduğumuz vakit mi, hakikaten biz mi yeni bir yaratılışta (bulunacağız?)» Evet, onlar Rablerlne kavuşmayı inkar edenlerdir» (Sec*de: 10) Şair de, «Kayıp olan kavmin nereye gittiğini sormuyor musun? Bel*deler sana haber versin» mısralarında dalâl kelimesini kayıp anlamında kullanmıştır Dâllin'den kasıt Hıristiyanlardır Nitekim Cenabı Hak: «De ki: «Ey kitab ehli, dininizde bokuz yere haddi aşmayın Bundan evvel hakikaten hem kendileri sapmış, hem birçoğunu saptırmış ve (halada) doğru yoldan ayrılıp sapageimiş bir kavmin neva (v« heve)slne uymayın» (Maide: 77) emri İle bunu bize bildirmektedir İmam Fahreddin er-Razi, konuyla ilgili görüşünü şöyle ifade eder: «Müfesslrlerin bazısı, «gazaba uğrayanlardan maksadın görünür amel*lerinde hata yapan her şahıs, «sapıklardan muradın da, itikadında hata yapan herkes olduğu görüşünü tercih etmektedirler Çünkü «gazaba uğ*rayanlar» ile «sapıklar» kelimeleri genel bir mana taşımaktadır «Gazaba uğrayanlar»ı Yahudilere, «sapıklar»! da Hıristiyanlara tahsis etmek esasa aykırıdır Çünkü, Sanl olan Allah (cc)ı inkar etmek, O'na bazı şahıs ve güçleri ortak etmek din olarak Hıristiyanlıktan ve Yahudilikten daha çir*kin, dolayısıyla onlardan korunmak daha evladır» Alûsî Fahreddin er-Razi'nin bu görüşünü reddederek şöyle diyor: «Ga*zaba uğrayanlar ile sapıklar sözlerinden açık olarak Yahudi ve Hıristiyan*ların kastedildiği sahih hadisle rivayet edilmiştir Bu rivayet varken, buna aykırı bir görüşe dönülemez» [size="4"] Kurtubî ise şöyle demektedir: «Müfesslrlerin bir çoğuna göre «gaza*ba uğrayanlar» ile Yahudilere, «sapıklar» ile de Hıristiyanlara işaret edil*diği Hatem oğlu Adiyy'ln müslüman oluşu olayındaki hadiste tefsir edil*miştir» [size="4"] Ebu Hayvanın bu hadisle ilgili görüşü şöyledir: «Eğer hadisi şerifin Hz Peygamber (sav)den nakli sahih ise, ona dönmek, (onunla amel et*mek) farz olur» Bana göre Fahreddin er-Razi'nin görüşü, hadisi red onlamı taşımaz Tersine, onun hükmünü genelleştirerek Yahudilik Hıristiyanlık ve diğer tüm islam dışı inançları içine alan bir ifade ite bütün kafir ve münafıkları ayetin şümulüne almıştır Fahreddin er-Razi'nin görüşünü ifade eden metni aynen aktarıyorum: «Ota ki, «gazaba uğrayanlardan rnurad kafirler, «sapıklardan maksat münafıklardır Zira Cenabı Allah, Bakara suresinin başlarında müminleri methettikten sonra sırasıyla kafirleri ve münafıkları zikretmiştir Burada, müminler için «nimet verilenler», kafirler İçin «gazaba uğrayanlar, müna*fıklar için ise «sapıklar ifadeleri kullanılmıştır» [size="4"] (Amîn): Dua ifade eden bir kelimedir Kur'andan ol*madığı konusunda icmaa varılmıştır Kur'anda yazılmayışı da bunu göster*mektedir Manası «Ya Rabbt duamızı kabul et» demektir Alûsî âmin kelimesi ile ilgili olarak şöyle demektedir: «Fatihayı bitir*dikten sonra «amin» demek sünnettir Zira Ebu Meysiret şu hadisi naklet*mektedir: «Cebrail Resulü Ekrem (sav)e Fatiha suresini okuttu «Velad-dâün» dedikten sonra Cebrail ona «amin» de buyurdu Resulullah (sav) da ona uyarak «amin» dedi» [size="4"] İbnü'l-Enbari'nin görüşü de şöyledir «Amin, dua olup Kur'andan değil*dir Zahirde isim, ifadede fiil olan kelimelerdendir «Ya Rabbî sen kabul et» anlamındadır Amin kelimesi iki kalıpta ifade edilebilir Birisi Fail vez*ninde, diğeri de Fail vezninde Şair şöyle diyor: «Ya Rabbî! Sevgilimin sev*gisini ebediyyen içimden çıkarma Bu duama amin diyen kuluna Allah rahmet etsin» [size="4"] Fatiha Suresinin İcmali Manası

isimleri mübarek olan Cenabı Allah, bize, nasıl hamd edeceğimizi şöy*le öğretiyor: «Ey kullarım, bana şükredeceğiniz zaman «Alemlerin Rabbı olan Allah'a hamd olsun» deyiniz ve size vermiş olduğum nimet ve ihsanlarım karşılığında bana şükrediniz Azamet, şeref ve ululuk sahibi benim Yaratıcılık ve icad edicilik yalnız bana aittir, insanların, cinlerin, melek*lerin, göklerde ve yerde olanların yaratıcısı benim Rahmeti herşeyi, fazlı bütün halkı kuşatan, esirgeyen ve bağışlayan benim Sena ve şükür, kulları için yaratma, rızık verme, sağlam bir bünyeye kavuşturma, İnsanları dünya ve ahiret mutluluğuna iletme gibi nimetleri olan alemlerin Rabbi Allah (cc)tan başkasına mahsus değildir O'nun büyüklüğüne hiçbir büyüğün ululuğu yetişemez Kainata koymuş olduğu düzenle tüm bitkilerin, hayvanların ve insanların herşeylerinl tanzim eden O'dur Mesela, güneş olmasaydı hayat ve ölüm olmazdı İnsanın hayatını de*vam ettirmeye vasıta olan gıdanın, bitkilere canlılık veren suyun ve hay*vanların yaşamalarını sağlayan bitkilerin yaratıcısı O'dur Mükafat ve cezayı ancak ben veririm Din günü olan kıyamette ta*sarruf sahibi sadece benim, ibadetlerinizi bana tahsis ederek cAllah'ım yalnız senin İçin eğilir ve kalkar, yalnız sana saygı gösteririz» deyin, f Sen in gayrın olan kimseye kulluk etmeyiz Rızanı kazanmak ve itaat etmekte yalnız senden yardım bekleriz Çünkü her türlü tazime ancak sen layıksın Senin dışında kimse bize yardım gücüne sahip değildir Allah'ım, sen hak din olan İslâm'da bize sebat ver Resullerini, resulleri*nin sonuncusu olan Hz Muhammed (sav)i o din üzere gönderdin Ya Rabbi, bizi imanda sabit kıl ve sana yaklaşanların, peygamberlerin, sıd-dıkların, şehidler ve salihlerin yolunda gidenlerden eyle Allah'ım doğru yoldan gitmeyenlerden, şeriattan sapanlardan eyleme bizi O sapıklar ki, senin ayetlerini, resullerini inkar ederek gazaba layık olmuşlardır»[size="4"] Fatiha'nın Tefsırindeki İncelikler

Birinci incelik: Allah (cc) Kur'an-ı kerimi okurken kendisine sığın*mamızı emretmektedir: «Haydi Kur'an okuduğun (okumak istediğin) zaman o koğulmuş şeytandan Allah'a sığın» (Nahl: 98) Cafer-i Sadık (ra) «sığınma» ile alakalı olarak şunları söyler: «Kur'an okumadan önce Allah (cc)'a sığınmak lazımdır Çünkü kul yalan, gıybet ve koğuculukla manen kirlenen dilini sığınmayla temizler Böylece yüce Allah (cc) tarafından indirilen Kur'anı temizlenmiş bir dille okur Diğer ibadetlerde «Euzübillahi» demek gerekmez» İkinci incelik: Lügatçılara göre «besmele» denildiği zaman akla «Bis-milâhirrahmânırrâhîm» gelir Bu tabir şiirde ve nesirde de meşhurdur Şiirden bir misal verelim: «Kendisine rastladığım sabah Leylâ besmele çekti/O, besmele çeken ne güzel sevgilidir» [size="4"] Kur'anın besmeleyle başlaması, her iş ve söze onunla başlamamız ge*rektiğini gösterir Nitekim Ebu Davud'un naklettiği bir hadis-i şerifte Re-sulullah (sav) şöyle buyurmaktadır: «Besmeleyle başlanmayan her jş nok*sandır) Üçüncü incelik: Bazı alimlere göre isim müsemma'nın aynısıdır Bismillah demekle Billahi demek arasında hiçbir fark yoktur Dolayısıyla isim lafzı besmeleden çıkarılabilir Müfessirlerin şeyhi İbn-i Taberi, yukarıdaki görüşü reddederek şöyle demektedir: «Bu görüş doğru ise «Zeydin ismini gördüm, ekmeğin ismini yedim ve ilacın ismini içtim» ifadelerinin de doğru olması lazımdır Halbu*ki Arap dili ve edebiyatı, bu ifadelerin doğru olmadığını gösterir» [size="4"] Dördüncü incelik: Allah ile ilah kelimeleri arasındaki farkı açıklar Allah lafzı, mukaddes olan Zat-ı kibriyaya mahsus bir isimdir Şimdiye ka*dar O'ndan başkasına verilmemiştir ve verilemez Allah lafzı, Hak üzere ibadet olunan manasındadır Tapılan manasına gelen İlah kelimesi hem Allah (cc) hem de gayrı için kullanılabilir Tapınma işi hak üzere olduğu gibi batıl üzere de olabilir Nitekim cahiliye döneminde Arapların taptıkları putlara ilah kelimesinin çoğulu olan «Alihe» denirdi Putperest Araplar bunlara batıl üzere iba*det ederlerdi Fakat hiçbir şahıs taptığı bir puta «Allah» adını vermezdi Hatta, ca-hiliyet döneminde putperest bir Araba, «Seni kim yarattı?» veya «Yerleri ve gökleri kim yarattı?» diye sorulduğunda, «Allah» cevabını verirdi Ca*hiliye döneminde Araplar herne kadar putlara tapıyorlarsa da yaratma ola*yını Allah (cc)'a bağlarlardı Kur'an da buna işaret eder: «Andolsun ki onlara gökleri ve yeri kimin yarattığını sorsan muhakkak, Allah derler» (Lokman: 25) Beşinci incelik: Besmelede birçok büyük faydalar bulunmaktadır [size="4"] Bunları şöyle sayabiliriz Bereket, saygı, şeytanı kovma ve müşriklere açık muhalefet ve llh Müşrikler bir işe başladıkları zaman tapındıkları putları ve diğer mah-lukatın ismini anarlardı Besmele çeken mü'min ise Allah (cc)'ın birliğini tasdik ile O'nun nimetlerini hatırlayarak ve O'ndan yardım isteyerek ken*dini emniyette hisseder Bundan başka besmelede cenabı Hakk'a mahsus Allah ve Rahman gibi iki özel isim vardır[size="4"] Altıncı incelik: Hamd kelimesinin başına gitirilen «el» eki, hamdın bütün çeşitlerini ihtiva etmesi içindir Alemlerin Rabbi olan Allah (cc), her türlü methe, hamde, tazime ve takdise layıktır Hamd kelimesinin el ekiyle kullanılması, ayrıca, sürekliliği yani sonsuza kadar bütün tıamdlerin O'na mahsus olduğunu da ifade eder Yedinci incelik: Rahman ve Rahim sıfatlarının Rab kelimesinden son*ra gelmesi Allah (cc)'ın her zaman ve yerde yarattığı bütün insanları esirgeyici ve bağışlayıcı olduğunu, zalimlikten münezzeh olduğunu göste*rir Bu konuda Ebu Hoyyan (ra) şöyle der: «Bu surenin başındaki kelime*lerin sıralanışında görüldüğü gibi Rab kelimesi efendi, sahip ve mabud manalarından hangisini taşırsa taşısın, Cenabı Hakk'ın bir sıfatını dile getirir Rab sıfatından sonra Rahman ve Rahim sıfatlarının gelişi, belagat ilmine göre en uygun ifadedir İnsan bir hata veya günah işlediğinde Al*lah (cc)'a karşı af isteyebilme gücünü yine O'ndan alır» [size="4"] İbni Kayyım (ra) da şöyle demektedir: «Rahman ve Rahim sıfatları*nın bir arada gelişinde çok güzel bir hikmet vardır Rahman sıfatı cenabı Allah (cc)'tan ayrılmayan bir sıfat Rahim ise esirgenenle ilgili bir sıfattır Rahman, cenabı Allah (cc)'ın sıfatı Rahim sıfatı da rahmet (esirgeme) fii*lidir Cenabı Hak rahmetiyle bütün alemi esirger Bunu anlamak için Kur'artdaki şu ayetlere baKmak yeterlidir: «O sizi karanlıklardan nura çı*karmak ipin üzerinize melekleriyle beraber rahmet(ini ray egon) edendir O, müminleri çok esirgeyicidir» (Ahbaz: 43) « Çünkü O, çok esirgeyici, çok bağışlayıcıdır» (Tevbe: 117) Buradan da anlaşılıyor ki, Rahman denilince Rahmet sıfatıyla vasıfla*nan zat anlaşılır Rahim dendiği zaman da Rahmeti ile herşeyi kuşatan ak*la gelir» Bazı alimlere göre Rahman ve Rahim sıfatlarının her İkisi de aynı manaya gelir Sadece Rahîm, Rahmanı kuvvetlendirmek için kullanılmıştır Müfessirlc-rden Sebban ve Celal (ra) da aynı fikirde olmakla beraber bu görüş zayıftır Çünkü İbni Cerir et-Taberî (ra)'ye göre Kur'an-ı kerimde kendi başına bir manası olmayan hiçbir fazlalık kelime yoktur Bu sebeb-le yukarıda görüşlerini naklettiğimiz alimlerden görüşü en kuvvetli olanı İbni Kayyım (ra)'dır Sekizinci incelik: «iyyâke nağbüdü ve iyyâke neste'in» Cenabı Al*lah bu ayette kullarına hitap ederken üçüncü şahıs yerine ikinci şahsı muhatap almaktadır Bu da bir iltifattır Ayetteki hitap üslubunda insan*ların nefsin) ve kalbini celbetmek için çok uygun bir ifade kullanılmıştır İltifat Belagat ilminin bir nevidir [size="4"] Eğer ayet üslubundaki iltifat olmaksızın okunsaydı «İyyâke nağbüdü ve iyyâke neste'în» yerine «İyyâhü nağbüdü ve iyyâhü neste'in» denilirdi Cenabı Hak burada belagat ilminde nükte adı verilen iltifatı yapmıştır Bunun misalini Allah (cc)'ın, «Üzerinde ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler vardır Gümüşten bileziklerle süslenmişlerdir Rableride onlara gayet te*miz bir şarap içirmiştir (Bütün) bu (nimetler) şüphe yok ki, sizin için bir mükafattır Sa'yınız meşkur olmuştur» (insan: 21) buyruğunda görmek mümkündür Ayetteki «Rableri de onlara gayet temiz bir şarap içirmiştir» ifadesinde üçüncü şahıslara hitapoedillyorken daha sonra «sizin İçin» de*nilerek iltifat yapılmaktadır Cenabı Hak, bazen de hitabı ikinci şahıstan üçüncü şahıslara yöneltmektedir Nitekim «O sizi karada ve denizde gez*diren (sebeblerini izhar eden)dir Hatta siz gemilerde bulunduğunuz, on*lar, bunnları güzel bir hava ile akar gibi götürdükleri (yolcular da) bunun*la sevindikleri zaman ona şiddetli bir fırtına gelip çatar» (Yunus: 22) ayet-i kerimesinde «siz gemilerde bulunduğunuz, onlar, bunları» ifadeleri ikinci şahıstan üçüncü şahsa geçildiğini açıkça göstermektedir Bu yönelme, iltifatı olanca açıklığı ile gözler önüne sermektedir Ebu Hayvan, Bahir kitabında iltifatla ilgili olarak şöyle der: «İltifat, bir şahsın yüksek vasıflara sahip yanındaki bir şahsa, sanki yanında yok*muş gibi hitap etmesi, sözlerinin sonunda hitabının muhatabının yanın*daki şahıs olduğunu izhar etmesidir Bundan dolayı t iyyâke» nin istenilen şeye İşareti «iyyahü»den daha tesirlidir» [size="4"] Dokuzuncu incelik: «Nağbüdü ve nesteinü» ifadeleri «Ancak sana İbadet ederim ve ancak senden yardım beklerim» cümleleri gibi tekil de*ğil çoğuldur Burada tekil ile çoğul arasındaki incelik, kulun yüce Allah (cc)'ın huzuruna durarak kusurlarını itiraf ile yardım ve hidayet isteğidir Kul sanki, «Ben zayıf, günahkâr ve aciz bir kulum Huzurunda dileklerimi arzetmeye layık değilim Ancak diğer abldlerin arasına girerek onlarla be*raber senden dileklerimi isterim Sen de dileklerimi onların dilekleriyle beraber kabul et Hepimiz «ancak sana ibadet eder ve yalnız senden yar*dım dileriz» der «lyyake»nin «nağbüdü» ve «nesteînü» kelimelerinden önce gelmesi tahsis (İbadetin yalnız Allah'a mahsus kılınması) içindir Abdullah ibni Ab-Ikjs (ra) da, «Bu ayetin manası, biz ibadeti sana yaparız, başkasına de*ğil» demektedir [size="4"]

Alıntı Yaparak Cevapla