08-04-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Evde Son Sözü Kim Söylemeli?
'Bu evde son sözü ben söylerim ' diyen erkek tipi aile hayatını olumsuz etkiliyor
Peki ama böyle düşünen erkek, neden aklı kısa olan kadını hayat arkadaşı olarak seçiyor?

Evde son sözü kim söylemeli?
"Bu evde son sözü ben söylerim " dedi oldukça eğitimli olan evin beyi
Hanım sakince, "Neden?" diye sordu
"Çünkü ben erkeğim " diye cevapladı bey
"Peki bu ev ikimizin değil mi? Sen-ben farklı mıyız?" diyen hanımın sözü yarıda kesildi:
"İtiraz istemem Bu evde son sözü ben söylerim, işte bu kadar "
Ne yazık ki, çoğu ailelerde yaşanıyor bu dram
Daha doğrusu erkeklerin ekserisi,
"Erkek olduğum için güçlüyüm öyleyse evde son sözü ben söylerim " diyor
Bir nevi kadını yok sayıyor
Ya da ikinci plana atıyor
Nitekim "Elinin hamuruyla erkek işine karışma", "Saçın uzun aklın kısa" vb sözler hep bu düşüncenin ürünü değil mi?
Peki ama böyle düşünen erkek, neden aklı kısa olan kadını hayat arkadaşı, can yoldaşı olarak seçiyor?
Kadın sadece hamur yoğuran evin hizmetçisiyse neden ona 'eşim' diyor?
Evlilik eşlerin güç çatışmasının yapıldığı arena mı?
"Senin dediğin, benim dediğim olacak" savaşının verildiği meydan mı?
Eğer bir evlilikte eşler birbirlerini ayrı birey olarak görür ve kendi güçlerini ispat etmeye kalkarsa o evliliğin durumu vahimdir
Bu savaşı veren eş, kendini gözden geçirmelidir
Çünkü iki ayrı insan evlenerek bir aile kuruyor
Bir yuvada hayatlarını birleştiriyor
Ve bu beraberlikten "sen-ben" değil "biz" kavramı doğuyor
Eşler, "biz" dediği zaman ortak düşünüyor, ortak karar veriyor ve ortak mutluluğa imza atıyor
Bu kavramı kavrayamayan ve "evlilik cüzdan"larına "biz" kelimesini yazamayanlarsa, hiçbir ortak noktada buluşamadıkları için gerçek mutluluğu yakalayamıyorlar
Güç çatışması depresyon yapıyor Erkek "bu evde son sözü ben söylerim" dediğinde "biz" kavramı ortadan kalkarak, erkeğin egemen olduğu, daha doğrusu kadını baskı altında tuttuğu bir aile ortaya çıkıyor
Ya eşler arasında sürekli "benim dediğim olacak, haklıyım-haksızsın" tartışması yaşanıyor
Ya da kadın tartışmadan kaçarak iç dünyasına kapanıyor
Sıkıntılarını içine atıyor
Kendisini ciddiye alınmayan, işe yaramayan birisi olarak görerek yalnızlık hissediyor
Çoğu zaman da günümüzün hastalığı olan depresyona giriyor
Oysa, erkek zaten güçlüdür
Gücünü ispat etmek için çalışmasına gerek yoktur
Böyle davrandığı zaman kendisinin ellerine teslim edilen kutsal emanete zarar veriyor
Acaba o kutsal emaneti elde tutmak mı güçlülük?
Yoksa yere çalıp parçalamak mı?
Hepimiz biliriz ki, kıymetli bir şey güçsüz bir çocuğa değil, güçlü bir insana verilir
Zaten erkek güçlü olmasa kadın, kutsal bir emanet olarak ona verilir miydi? Neden polis camiasına "emniyet güçleri" deniliyor ve ellerine silah veriliyor ki? Vatandaşın güvenliğini korumak için değil mi?
Peki polis kendisine verilen o silahla halkı korkutarak "bakın ben güçlüyüm" mü diyor?
Yoksa aynı silahı, halkı hırsızlara, canilere ve kötülere karşı korumak için mi kullanıyor?
Şayet elindeki silahı halka kullanırsa cani, onları korumak için kullanırsa "kahraman" olur
Tıpkı bunun gibi, erkek elindeki güç silahını eşine karşı kullanırsa o cani, eşini korumak kollamak ve onu mutlu etmek için kullanırsa iyilik meleği, şefkat abidesi ve eşinin gözbebeği olur
Alıntı: Gülay Atasoy
|
|
|