Yalnız Mesajı Göster

Sevgi İletişiminin Olmazsa Olmaz &Quot;Üç S&Quot;Si

Eski 08-04-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sevgi İletişiminin Olmazsa Olmaz &Quot;Üç S&Quot;Si



Sevgi, sabır, sadakat timsalleri: Çanakkale anneleri




Çanakkale anneleri, sevginin, sabrın ve sadakatin bütün renklerini en güzel biçimde yansıtmış güzel örneklerdir Onlardan sadece birkaç tanesini, Çanakkale'de Şahlananlar isim*li eserimden özetlemek istiyorum Kızlarımız yüreklerini o harika yüreklere ayarlasınlar ve uyarlasınlar diye Oğulla*rımız, eş ararken yürek kalitesine de önem versinler, hep gö*rüntüye takılıp kalmasınlar diye




Cemal Gürsel'in annesi




Kocası subaydı Balkan Savaşı'nda bulundu Osmanlı, hiç de alışık olmadığı türden bir yenilgi almıştı




O da hava deği*şimi olması amacıyla yıllardır görmediği eşine ve çocuklarına döndü




Eşi onu karşılamaya gitmedi Evde de "Hoş geldin" demedi "Eeee hanım, görüyorsun ki ben geldim Bunca ayrılıktan sonra bir hoş geldin bile yok mu?" diye sitem etti İşte o an kükredi, o muhteşem Osmanlı kadını: "Sen benden nasıl hoş geldin, beklersin? Hoş mu geldin ki! Sen Balkanlar'da, üç buçuk soysuzun önünde, koca Os*manlı Ordusu'nu perişan eden kumandanlardan biri değil misin? Bu sıfatınla benden nasıl hoşluk ve muhabbet bekler*sin!"




O an her şey durmuş ve donmuştu Ortalığı hiç bitmeye*cekmiş gibi görünen sopsoğuk bir sessizlik kaplamıştı Evin beyi, bir süre öylesine kalakalmıştı




Neden sonra kendine geldi ve "Haklısın Hanım" dedi Gözyaşlarıyla eşine sarılırken de ekledi:




"İnşallah, bir gün o bozgunun lekesini zaferle temizlemiş bir ordunun subayı olarak çıkarım karşına"




Böylece bu muhteşem kadının yüreği, bir askerin yüreği*ne, bir zafer kıvılcımı atmış ve galibiyet yemini ettirmişti




Çanakkale Zaferi'mizin arkasında, bu annelerin desteği, teşviki ve duaları vardır




Şemsi Nine




Adı, Şemsi Nine idi 16 yaşında evlenmiş Evliliği sadece üç gün sürmüş Eşi, yedek subay olarak




Çanakkale'ye çağı*rılmış Orada şehitlik şerbetini içmiş




Şemsi Nine, kocasının Çanakkale'den kendisine yazdığı ve hepsi de "Şemsi'm, Güneşim diye başlayan mektupları, evinin duvarlarına yapıştırmış Yıllar yılı her sabah, bu silik ve sa*rarmış mektupları birer kere okur; her birinin karşısında şe*hit kocasının ruhuna Fatihalar gönderir, sonra da rahlesinin önünde diz çöküp kaldığı yerden Kur'an okumayı sürdürürmüş




Şemsi Nine, evinden dışarı hiç çıkmazmış Dermiş ki "Ko*cam Çanakkale'ye giderken bana 'Gençsin, güzelsin ne olur, ben gelinceye kadar sokağa çıkma Gözüm arkada kalmasın' dedi Nasıl çıkarım dışarı!"




Yıllar sonra cenazesini çıkarmışlar evinden




Şemsi Nine'nin, üç günlük eşine gösterdiği vefa ve sada*kat, şimdi ülkemizdeki bütün eşlere bölüştürülse hepsini de vefa ve sadakat timsali yapmaz mı?




Kadir Amca'nın annesi




Rahmetli Ali Kadir Amca çocukluk yıllarını şöyle anlatır: "Babam Çanakkale'ye gittiğinde, ben altı aylıkmışım Onu hiç tanımadım Resmi bile yok; ama ben kendimi bildim bile*li, eve her geldiğimde, annem ayağa kalkar, "Beyimin yadigâ*rı" diyerek benim elimi öperdi




Asıl eli öpülecek anne, şehit eşinin hatırası, yadigârı, tim*sali olarak evladının elini öpüyor Bu sadakat, sözle değil, ancak gözyaşlarıyla yorumlanabilir




Nişanlı ölen nine




Nişanlısı Çanakkale'de şehit olan nine, kendisiyle beraber bir torbanın da gömülmesini vasiyet etmiş


Torbanın içinde saçları ve dişleri varmış Çanakkale şehidi olan nişanlısına diyormuş ki:


"Senden başkasına yar, demedim, bu dişler şahidimdir Saçlarıma senden başkasının eli değmedi, bu saçlar şahidim*dir"




Bu iffet abidesi anneler, cephenin gerisini öyle sağlam tut*tular ki hiçbir Mehmetçiğin gözü arkada kalmadı




Edremitli Halil Efendi'nin eşi




Edremitli Halil Efendi, oğlu Ali'yi Çanakkale'ye yollamış Fakat yetmemiş, kendisini çağırmışlar Kırk yaşından sonra gönüllü gitmiş Çanakkale'ye Gidişi ani olmuş Gideceği gün eşine demiş ki:




"Bilirsin kuru fasulyeyi çok severim, akşama yap da yiye*lim"




O gün diğer gönüllülerle birlikte hemen yola çıkması ge*rekmiş Bu yüzden de o akşam eşinin pişirdiği kuru fasulyeyi yiyememiş Eşi, o akşam sofraya onun için de bir tabak koy*muş




Yıllar geçmiş gelmemiş Halil Efendi; ama o evde her ak*şam kuru fasulye pişmiş ve sofraya da boş bir tabak kon*muş




Torunu diyor ki:




"Ninem, hayatı boyunca, her akşam kuru fasulye pişirdi Kendisi o yemekten ağzına bir tek lokma koymadı Hep bize yedirirdi




"Ninem, ölünceye kadar, her akşam, o boş tabağı sofraya koydu ve kaldırdı"




Bu eli ayağı öpülesi muhteşem anneler, arkada sıra dağlar gibi sapasağlam durdukları için Mehmetçikler de hep "Allah, Allah!" diyerek dönmeyi düşünmeden koştular düşman üstü*ne




Bugün de bu sadık ve vefalı annelere şiddetle ihtiyacımız var


Kızlarımızın yürekleri hazır mı, onlarınki gibi olmaya?


Oğullarımız, böylesine bir sevgiye layık olacak gönle talip mi?




Sabır Timsali Beyler




Hanımına sabrederek büyüyen veli kulları; örnek insanları bir kitapta toplayacaktım Daha sonra bu projemden vazgeç*tim Çünkü kısa bir araştırmadan sonra gördüm ki bu konu kitaplık değil, ansiklopedilik çaptadır Ancak onlardan birkaç tane gönül sultanını kaleme alıyorum:




Kırklar meclisinde bir veli




Mübarek bir adam eşinden bir ömür çekmiş Hiçbir nasi*hat, hediye, güzellik, bu hanımı yumuşatamamış Kızdığı za*man, gözü hiçbir şey görmez, konu komşuyu da hiçe sayarak ortalığı birbirine katarmış




Eşi, komşulardan özür diler, çaresizlik içinde, olan biteni sessizce seyredermiş Adamcağız, kısa sürede kasabada sabır kahramanı olarak tanınmış




Daha sonra da "Bu adam evliyadır" demişler ve her sıkış*tıklarında adamın duasını almaya başlamışlar




Güzel ahlakıy*la örnek, derin bilgisiyle gençlere öğretmen olmuş bu müba*rek adam "Bu hanımla yaşanır mı? Boşa onu!" diyenlere hiç aldırış etmemiş




Nihayet, o da bir gün, eşini ahirete yollamış Çok geçme*den de kendisi vefat etmiş




Bu güzel insan, dünyada eşinden çektiği eza ve cefalara sabrettiği için veliler meclisine seçilmiş




Kırklar meclisine ka*tılınca çok sevinmiş ve "İyi ki dünyanın sınırlı hayatında eşi*me sabretmişim" diye düşünmüş Fakat o da nesi! Bir bakmış ki o Allah dostlarından oluşan mecliste eşi de var Hemen ayağa fırlamış ve "Haydi bana müsaade" demiş




"Aman" demişler, "Nereye? Böyle bir meclis terk edilir mi?"


Heyecan ve telaş içinde:




"Ne olur, bırakın beni, gideyim Bizimki de burada Ben ondan dünyada neler çektim Şimdi, bir de burada uğraşamam!"




Kırklar meclisi hep birden gülümsemiş ve demişler ki:




"Korkmana gerek yok O hanım da bizden biridir Dünya*daki görevi seni olgunlaştırmak ve Hakk'a yaklaştırmaktı"




Bir konferansımda bu kıssayı nakletmiştim Birçok erkek dinleyicim, "Hocam, yoksa benim eşim de görevli biri mi?" diye sormuşlardı Anlaşılıyor ki günümüzde de eşinden evliya olanların sayısı hiç de az değildir




Ancak çektiren hanımefendiler de biraz insafa gelip eşle*rine çekemeyecekleri yükü yüklememelidirler




Tabii ki birçok hanımefendi de beyinden çekmektedir Yani beylerden de görevli olanlar bulunabilir Her iki taraf için de çözüm sabırda ve kadere imandadır




Eza çeken hangi taraf olursa olsun, "Benim de imtihanım, eşimdenmiş" diyerek sabra sarılmalıdır




Çünkü beterin de be*teri vardır İmtihansız dünya da mümkün değildir'

Alıntı Yaparak Cevapla