Yalnız Mesajı Göster

İslam Ahlak’Tır Veya Müslüman’İn Ahlak’İ İslam’Dır

Eski 08-04-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslam Ahlak’Tır Veya Müslüman’İn Ahlak’İ İslam’Dır



Hz Peygamberin önderliğinde yetişen ilk nesil üzerinden yarım yüzyıl geçmeden yabancı kültürler, sapmalar, bid’atler, fırkaların sübjektif anlayışları ve yönetimlerin dayatmaları sonucu Müslümanların anlayış ve davranışlarındaki duruluk bulanıklaşmaya başladı Aslında bu, hemen her inanç, düşünce, ideoloji ve sistem için doğal bir süreçtir Hayatta hiçbir güzelliğin ve mükemmelliğin kalıcı olmaması yüce ALLAHın sosyal bir yasasıdır Ahlak güzelliğini oluşturan vahiy de olsa, bu güzellik toplumda zamanla şu veya bu şekilde solmaya başlar Müslümanların burada başkalarından farkı, her zaman vahyin / Kur'an’ın sağlam olarak ellerinde bulunması ve istedikleri zaman onun ışığında doğruyu bulma şansına sahip olmalarıdır Çünkü başka din ve düşünceler çığırından çıkarılıp hidayet olma özelliğini yitirdikten sonra tekrar ilk şekline dönüşmesi ve yönlendirici olması imkânsız gibidir Zira öğretiler çığırından çıkarılıp insanların şekillendirdiği ve yönlendirdiği bir yapıya dönüşünce artık onları yönlendiren otoritelerin yönlendirmesine mahkûm olmaktadır Bu bir bakıma savaşta esir düşerek köleleştirilen bir insanın zamanla özgürlüğüne kavuşsa bile kölelik damgasından kurtulamaması gibi zor bir durumdur Onun için çığırandan çıkarılan ve hidayet olma özelliğini yitiren vahiyler yeni nesil vahiyle neshedilerek değiştirilmektedir

Evet, Müslümanlarda belli bir dönemden sonra vahyin diriltici ruhu göreceli olarak azaldı ve inançtan ibadete, muamelata, ahlaka ve yönetime kadar hemen her alanda pörsüme, bulanıklaşma ve gerileme oldu Bu durum zaman içinde statik bir yapıya dönüştü ve bugüne kadar geldi Bunun sonucunda Müslümanların ahlakında büyük bir yozlaşma oldu Özellikle Batı medeniyeti karşısında yenik duruma düştüğümüz son iki yüzyılda İslam coğrafyasını batı kültür ve medeniyetinin istila etmesi sonucu Müslümanlarda İslam ahlakı neredeyse can çekişir duruma düştü Gördüğümüz gibi Müslümanlar kendi yurtlarında neredeyse parya, uydu, sığınmacı hale geldi Başörtüsü ile ilgili olarak yukarıda söylediklerimizi hayatın diğer alanlarına uyguladığımız zaman bu manzarayı net olarak görürüz Çünkü artık Müslüman bireyleri vahiy yerine cahiliye öğretileri ve sistemleri eğitmekte, yönlendirmekte ve istediği kalıba dökmektedir

Bunu görmek için bir örnek olarak, ülkemizde ilköğretim dördüncü sınıfa kadar çocuklara din eğitim ve öğretiminin verilmemesine bakabiliriz Bu yaşlarda pedagojik, sosyolojik, tarihsel, sosyal, kültürel, psikolojik, vd verilen dindışı bilgileri çocuklar kavrayabildiği ölçüde dinin öğretilerini ve uygulamalarını da kavrayabildiği halde, 10 yaşına gelinceye kadar acaba çocuklara dinin neden öğretilmediğini veya gösterilmediğini hiç düşündünüz mü? Dinin öğretileri soyut öğretiler olduğu için o yaşlarda çocukların bunları kavrayamadığı gerekçesi ne kadar doğruysa diğer bilgiler için de aynı şekilde doğru olmasına karşın, niçin yalnız dinin öğretilmemesi için uygulandığını anlamak zordur Düşünebildiğim kadarıyla bu stratejinin altında o yaşa kadar çocuklara din yerine, birtakım şablonların, idollerin, batılı değerlerin ve yaşam tarzlarının öğretilmesi ve zihinlerinin bu şekilde şekillendirilmesi yatıyor olsa gerektir Çünkü zihinler bunlarla şekillendirildikten sonra, yanlışları ayıklayıp yerine vahyin doğrularını doldurabilecek Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenine aşk olsun!


Bugün geldiğimiz nokta budur Ancak belirttiğimiz gibi vahiy/Kur’an elimizdedir ve ona dönerek göreceli de olsa yeniden benzer bir arınmayı sağlayabiliriz Yeter ki o ilk Müslümanlar gibi bunun yolunun ancak vahyin potasında arınmaktan geçtiğine kendimizi inandıralım Müslümanların dirilişinin ve kimlikleriyle var olmalarının buradan geçtiğini kabul edelim Bunun için vahyi güzelce öğrenip ahlak olarak yaşayalım ve hayatımızın tüm davranışlarında yansıtalım

Örneğin gücü oranında bütün mü’minlerin üzerine farz olan İnfak ahlakını diriltmeliyiz Asgari ücretle çalışandan, binlerce işçi çalıştıran ve milyarlarca vergi veren zengin Müslümanlara kadar hepimiz gücümüz oranında bunu gerçekleştirebiliriz Çevremizdeki yardıma muhtaç insanların ihtiyaçlarını örgütlü veya örgütsüz olarak bir şekilde giderebiliriz Bunu yaptığımız zaman toplumda insanların gönüllerini kazanmış ve fethetmiş oluruz Bununla ortak inanç, kardeşlik, yardımlaşma, paylaşma, acıma, koruma ve kollama, dertlerine ve sevincine ortak olma gibi sayamayacağımız kadar birlikteliği sağlamış, insanların ilgisini ve sempatisini kazanmış, gerçek Müslüman ahlakını ve kimliğini ortaya çıkarmış, halkın Müslümanı somut olarak görmesini, tanımasını, güvenmesini, ilgilenmesini sağlamış, ona imrenmesinin yolunu açmış oluruz

Alıntı Yaparak Cevapla