Yalnız Mesajı Göster

«»«» Çocukları Yoğurmak «»«»

Eski 08-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

«»«» Çocukları Yoğurmak «»«»




<"Cennet Çiçekleri"nin Terbiyesi >


Şebnem - Efendim, bu sohbetimizin mevzuu, anne-baba ve çocuk ilişkileri üzerine olsun istiyoruz Arzu ederseniz önce çocuklardan başlayalım… Bir ana-baba olarak çocuğa bakışımız nasıl olmalı?
Osman Nuri Topbaş - Evvelâ şunu ifade etmelidir ki, çocuklar, bizlere ilâhî birer emanet ve öz varlığımızdan teşekkül etmiş kıymet filizleridir Duygulu gönüllere göre; evlerin ilk seâdet mûsikîsi, doğan çocukların gönüllere huzur veren sadâları ile başlar

Hadîs-i şerîflerde beyan buyurulduğu vechile çocuklar, "cennet çiçekleri", "kalb meyveleri", "ilâhî ihsân ve rızıklar"dır

Bu itibarla çocuklar, Rabbimizin ne güzel lutuf ve ihsânıdır İlk çocuğumuz dünyaya geldiğinde ana-baba olmanın taze hatırası hiç unutulur mu?

Onların gülüşlerindeki zevk ü safâ ışıkları cennet parıltılarına benzer Bir anne için en güzel meşgale onu yetiştirmek ve terbiye etmek, topluma armağan etmektir Emek verilip yetiştirilen sâlih evlâtlar, âhırette anne - baba ile cehennem arasında perde olacaktır

Hülâsa çocuklar, âilenin seâdet meyvesi, zevc ve zevce arasında en köklü râbıtadır
Şebnem - Çocuk terbiyesine nereden başlamak lâzım? Dayak bir terbiye çeşidi midir? Âilenin çocuk terbiyesindeki rolü ve dikkat etmesi gereken hususlar nelerdir?
Osman Nuri Topbaş - Çocuk terbiyesine, evvelâ ana-babanın terbiyesinden başlamalıdır Zîrâ bu yüce terbiye, mürebbî sıfatını kazanabilen olgun anne ve babaların gerçekleştirebileceği bir eğitimdir Şâirin:

Kendisi muhtâc-ı himmet bir dede,

Nerede kaldı gayriye himmet ede!

diye tavsif ettiği sınıfa giren anne ve babaların evlâtlarına verebileceği terbiye ne olabilir ki?!

Hele bugün bazı âilelerde görüldüğü gibi rahatı için çocuk istememek; bundan daha vahimi, masumları ana karnında iken hayatî bir zarûret olmadan aldırmak, asrımızın bir cinâyetidir Bir yılan bile yumurtalarını emin bir şekilde saklar, onları muhâfaza eder Nesillerini koruma duygusu içinde çırpınan hayvanlar karşısında, kâinâtın en yüksek varlığı olan insanın bu şefkat ve merhamet hislerinden mahrûmiyeti pek acıdır…

Kısacası çocuk terbiyesi, evvelâ anne-babanın yüreğindeki çocuk sevgisinden başlamalıdır Onları Allâh'ın bir emaneti olarak sevmeli; bu sevgiyi de, dünya ve âhiret seâdetini kazanmaya vesile kılmalıdır Bilhassa çocuklar ile daha yakından alâka fırsatına sahip olan anneler, göz nûru yavrularını terbiye hususta sahabî hanımlarını misâl almalıdır Şöyle ki:

Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'in terbiyesinde nümûne anneler hâline gelen sahabî hanımlar, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'i görmekte geciken ve uzun zaman görüşmeyen evladlarını îkâz ederlerdi Nitekim Huzeyfe -radıyallâhu anh- birkaç gün Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'i görmediği için annesi onu azarlamıştır Kendisi bunu şöyle anlatır:


Annem bana sordu:

"- Peygamber Efendimiz'le en son ne zaman görüştün?"

Ben de:

"- Birkaç günden beri onunla görüşemedim" dedim

Bana çok kızdı ve fenâ bir şekilde azarladı Ben de:

"- Dur kızma! Hemen Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in yanına gideyim, onunla beraber akşam namazını kılayım, sonra da hem bana, hem de sana istiğfâr etmesini ondan taleb edeyim" dedim (Tirmizî, Menâkıb, 30; Ahmed b Hanbel, Müsned, V, 391-2)

Bu terbiye istikametinde çocuklarımızı havaîliklerden, haşarılıklardan, israftan korumamız gerekir Onlara güzel isim koymalı, Kur'ân'la tanıştırmalı, küçük yaşta kendilerine Rabbe kul olabilmenin, bilhassa namaz kılmanın zevkini; minicik, tozlanmamış ve kirlenmemiş yüreğine muhtaca infak etmenin sevincini tattırmalıyız Bu hususlarda yanlış davranışlardan, yâni bencilliği palazlandıracak menfîliklerden âzamî derecede kaçınmalıyız Çünkü çocuklar, birer video kaseti gibi anne ve babalarındaki bütün davranışları hiç süzmeden olduğu gibi taklit ederler Meselâ infakla alâkalı bir kötü davranışın çocuğun saf dimağını nasıl kuşatacağını tasavvur etmek için şöyle bir hâdise üzerinde düşünelim:

Bir baba, kapıya gelen yaşlı, hasta ve perîşan durumdaki bir muhtacı küçük kızının yanında azarlıyordu Kızı da yaşının saflığı içerisinde:

"- Babacığım, niye bu zavallının kalbini incitiyorsun?" diye sordu

Katı kalbli baba:

"- Bakma sen bunlara kızım! Böyleleri başkalarına yük olmaktan utanmazlar! Ellerine geçince de har vurup harman savururlar Bunlar bizden daha zengindirler" dedi

Kapıya gelen kişi, çok fazla ihtiyaç sahibi olduğundan olacak:

"- Allâh rızâsı için…" diye istemeye devam edince baba iyice öfkelendi ve:

"- Defol artık utanmaz!" diye bağırdı…

Bu hâdise karşısında küçük kız, ilk zamanlar acıma hissi ile dolu olsa da babasının bu tavır ve sözlerine şâhid ola ola yetiştiği için büyüdüğünde hiçbir muhtaca yardım etmeyen, üstelik onları duymayan, hissetmeyen, onların ızdırapları karşısında ürpermeyen bir kimse hâline gelmez mi?

Bu itibarla merhum pederim Musa Efendi -kuddise sirruh-, bir muhtaca bir şey takdim edeceklerinde bazen küçük çocukların eliyle verir, onların infaka alışmasını temin ederlerdi Bir defasında mühim bir hizmet için bağış toplanırken gözlerini hemen yanı başında duran yedi-sekiz yaşlarındaki bir çocuğa tevcih etmiş bakıyordu Bu bakışlardan habersiz çocuk, büyüklerindeki infak seferberliği heyecanını hissetmiş olacak ki, küçük kalbinin büyük edâsı ile elindeki az miktardaki bozuk parayı yardım sandığına uzattı Bunu gören Musa Efendi -kuddise sirruh-, o çocuğu yanına çağırdı, başını okşadı, güzel iltifatlarda bulunduktan sonra latîfeli bir şekilde:

"- Âferin evlâdım, deminden beri seni gözledim Eğer bir şey vermeseydin bu dedeni üzmüş olacaktın!" dedi



Bunlar, çocukların büyüklerinin tavır, davranış ve ahlâklarını nasıl pürüzsüz bir ayna gibi yansıttıklarını ne güzel anlatıyor

Diğer taraftan hadîs-i şerîflerde kız çocukları daha çok hizmet ve itinaya muhtaç oldukları için erkek çocuklarından farklı olarak tavsıye olunmuştur

Hadîs-i şerîfte buyurulur:
"Bir kimse üç kız çocuğunu yetiştirip terbiye eder de onları evlendirirse ve onlara iyilikte devam ederse, o kimseye cennet vardır" (Sünen-i Ebî Dâvûd)

Bu hadîs-i şerîf, çocuklara ve hâssaten kız çocuklarına nasıl muâmele edileceğini bildiren mübârek bir beyandır

Çocuk eğitiminde bilhassa dikkat edilmesi gereken husus ise, dayak meselesidir Bu, aslâ kabul edilemeyecek yanlış bir davranıştır Kötü alışkanlıklar kazanmasın diye çocuğa caydırıcı usuller uygulanabilir, ancak bunların arasında dayak aslâ olmamalıdır Çünkü o, istikbâlin gencini korkak ve ürkek, yahut da arsız ve yüzsüz bir hâle getirir Kaldı ki Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-, değil bir insanın, hayvanın bile sertlik ve dayakla terbiyesini yasaklamıştır Nitekim henüz binmeye alıştırılmamış bir deveyi Hazret-i Âişe'ye hediye olarak verdiğinde binmeye sertlikle alıştırılmaması için şu îkazda bulunmuştur:

"Ey Âişe! Yumuşak huyluluk bir şeye girdi mi, onu mutlaka tezyin eder; eğer bir şeyden de çıkarıldı mı, onu da mutlaka kusurlu kılar"

Alıntı Yaparak Cevapla