Prof. Dr. Sinsi
|
40 Yaş Erkeği

Kendimi ayırt etmeden söyleyeceğim: Bazen erkek soyu midemi bulandırıyor "Kadın kokusu", taze ete susamış bir sırtlana dönüştürüyor bizi  Gözümüzü kör ediyor; başımızı döndürüyor
Amerikan başkanından hocasına, kör cahilinden okumuşuna, kılıbığından "Taşfırın"ına kadar böyle bu Hele 40'ımızı geçmişsek  Hele cüzdanımızı şişirmişsek  Ve hele 40 yılı "boşa" geçirmişsek 
Sokağın çağrısını 40'larında işiten erkeğin "kaybolan yıllar" ağıtına, "televole" özentisi bir aşermenin ağız şapırtısı eşlik ediyor
Evet, "alem gezip eğleniyor" Sokakta onun karizmasına teslim olmaya hazır "çıtırlar" fink atıyor O ise pijaması içinde "evi bekliyor" Oysa -40'lıkların yaman teşhisiyle- "Hayat hızla geçiyor" ve "Böyle mi öleceğiz?" sorusu beyni deşiyor
Bu panik, yaşanmamış yılların hıncıyla sokağa döküyor 40 yaş erkeğini  Altta kırmızı arabalar, belde zar zor giyilmiş kotlar, dilde demode iltifatlar, cepte karaborsa Viagra'larla  Hâlâ beğeniliyor olmanın vehmi, hala yapabiliyor olmanın hazzına karışıyor Tatmin edilen ego şiştikçe şişiyor Nefis uyanınca göz, ne iş ne ev görüyor
Bitap evliliklerin tozunu, sevgisiz ilişkiler alıyor Her dişlenen "taze et", yenileri davet ediyor Ev zulaları, günahların çetelesini tutuyor İhanet kol geziyor
Kim bilir kaç erkek, gömlekteki bir ruj izi, cepte unutulmuş bir mektup ya da ansızın gelen bir telefon mesajı yüzünden kan ter içinde hesap verdi, çocukça boyun eğdi, beceriksizce yalan söyledi, öfkeyle terk etti, terk edildi bugünlerde 
Kaçı, pişman gözler, yalvaran sözlerle geri döndü eşine, döndürdü eşini  
Kaçı, ertesi gün unuttu, "ebediyen" verdiği sözleri  
Kaçı, haber verenleri suçladı, yakalandığında  
Kaçı, yakalanana "enayi" dedi, haberi duyduğunda  
Ve kaç "kutsal kadın", aile denilen kumdan kalenin sınır boylarını bekledi, kızarak, ağlayarak, utanarak, yine de diş bilediği kale reisini savunarak;   ve göz yumarak  bazen sevgiden, çoğu kez çaresizlikten  aynı saatlerde erkek, bir kahvede, becerdiklerini anlatırken 
Yanlış anlaşılmasın:
Garipsediğim, 40 yaş erkeğinin kadını sevmesi değil; sevmemesi   Ve şaşırtıcı olan, ihanet etmesi değil; ihanet ettiği hayatı aynen sürdürmesi  Yaşadığının bedelini ödemeye cesaret edememesi  Harcına yalan kattığı kaleyi terk edememesi  "Ben de karımın kaçamağını, ondan beklediğim tevekkülle karşılayabilirim" diyememesi 
Hep kendine yontarak diktiği ikiyüzlü bir ahlak totemine her daim secde etmesi  Ne ihanet ettiği, ne ihaneti paylaştığı kadına karşı dürüst olabilmesi  40'ında hala para karşılığı çiftleşmeyi, geceden kalma pudra izini banyoda gizlice çitilemeyi, cep telefonunu her an patlayabilecek bir el bombası gibi gizlemeyi kendine yedirebilmesi 
Kabul edelim:
Evlilik bitti!
Çağ yorgunu aile, ancak başka kadınların (ya da erkeklerin) kolunda yürüyebiliyor Yalan, bir mecburiyetler rejimi sayılan evliliğin temellerini oyuyor Ve herkes her şeyi bilerek, gönülsüzce boyun eğerek bu oyunu oynuyor
Çare, eşlerin birbirinin hayatını yaşamaktan vazgeçip her hayatı, sahibinin nefsine, iradesine, vicdanına, insafına terk etmesidir
Sevgi varsa, aile ilelebet sürecektir
Yoksa, böyle sürdürmek rezilliktir
Yalansız yaşamayı özlemediniz mi?
CAN DÜNDAR
|