08-04-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
İlhan Selçuk İle İlk Tanışmam... (Lale)
Bugün İlhan Selçuk’un ölüm haberini duyduktan sonra, onunla ilk tanışmam aklıma geldi Tanışma dediysem şahsi olarak değil, kitaplarından
Annemin kütüphanesindeki kitaplardan ara ara alır okurdum, hala okurum Bir gün elimi, ismini güzel bulduğum için, bir kitaba götürdüm ‘’Japon Gülü’’ Annem aldığı tüm kitapların içine aldığı günün tarihlerini yazarmış İlk sayfayı açtım ve tarih olarak bir tükenmez kalem ile 30 09 89 yazılmış Yani ben doğduktan tam 5 sene sonra
Bugün kitabı tekrar elime aldım Orada bir tarih daha vardı, benim kitabı okuduğum tarih Şöyle yazmışım: 13 6 1997 tarihinde okudum…
Kitabın sayfalarını çevirdim, birkaç sayfası kopmuş Ama daha önceden de kopuktu hatırlıyorum, ben koparmadım Bugün hala okuduğum kitapların içinde dikkatimi çeken yerleri işaretlerim, o gün de yapmışım O işaret içine aldığım kısmı sizlerle paylaşmak istedim
* * * * *
Kadınımız ve Tarihimiz!
1909’da İngiltere’de Başbakan’ın evinin camları taşlanıyor; bir kadın elinde kamçıyla Churchill’e saldırıyordu Kimi kadın hakları öncüleri, açlık grevine başlamışlardı 1912’de Londra’da Picadilly, Regent Street ve Oxford Street’te mağazaların vitrinleri tuzla buz edildi 1913 yılında Derby yarışlarında Emly Davison kendisini kralın dörtnala giden atının önüne attı İngiltere’deki tutucu iktidar başkaldıran kadınları gözaltına alıyor; ama öncüler, ceza evlerine açlık grevine girişiyorlardı
Niçin?
Kadınlar erkekler gibi oy hakkına kavuşmak istiyorlar; bu yolda savaşım veriyorlardı
Batı’da kadın hakları savaşımı bir tartihtir Sanayi devriminin getirdiği yeni koşullarda, kadınlar, demokratik haklarını kolay sağlamadılar; üniversitelerin kapılarını zorla açtılar, yurttaşlık hukukunda erkeklerle eşit olabilmek için büyük bir kavga verdiler Birinci Dünya Savaşı’nda kadınların fabrikalarda erkek işçilerle omuz olmuza çalışma olanaklarına kavuşması, savaş ertesinde kadının siyasal yaşamdan sıyrılması için gerekli koşullar yaratmıştır
Türk kadını bu tarihsel gelişmenin dışında yaşamış, toplumda hep ikinci sınıf yaratık sayılmıştı
Bizim kadınımız haklarını dişleriyle tırnaklarıyla kazıyarak almadı Ulusal Bağımsızlık Savaşı’mızdan sonra Mustafa Kemal’in önderliğinde gerçekleşen Cumhuriyet devrimi kadın haklarını yukarıdan aşağı sunmuştur 1924’te Şeriye Vekaleti kaldırıldı 1926’da Medeni Kanun yürülüğe girdi ve kadın Batı hukukunda nice yüzyılların evrimiyle sağlanmış hakları bir kalemde kazandı Yine 1926’da Medeni Nikah zorunluluğu getirildi 1934’te kadınlara hem oy verme, hem de seçilme hakkı tanındı 1935’te ilk kez genel seçimlerde 18 kadın milletvekili Meclise girdi
İsviçre’de kadınlara oy hakkı ancak İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra tanınmıştır
Son günlerde Türkiye’nin en büyük siyasal sorununa dönüştürülen ‘’türban olayı’nı nasıl yorumlamalı?
Üniversiteli genç kızlar başlarını şeriatın emri üzerine örtmek istiyorlar; ama şeriatın koşulları benimsenirse, bir erkek tanığın yerine iki kadın tanık geçerli olabilecek; Medeni Kanun ortadan kalkacak, kadının tüm hakları kısıtlanacak, yazgısı erkeğin iki dudağı arasına bağlanacak; zina yapan kadın recmedilecek, demek ki taşlanarak öldürülecek; seçimlerde kadının oy hakkı olmayacak, milletvekili seçilemeyecek; çarşaf giyecek, peçe takacak; bu köşeye sığması olanaksız koşullara göre köleleşecek; ikici sınıf bir yaratığa dönüşecek…
Batılı kadın insanlaşmak için tarih boyuca savaşım verdi, bizim kadınımız köleleşmek için mi kavgaya girecek?
Geriye doğru bir tarih mi yaşanacak?
Devrimlerin yazgısı budur Eğer bir toplumda ilerleme devrimci atılımla geçekleşmişse, toplum yaşamında gel-gitler izleniyor Atatürk, kadına haklarını verdi; tek parti yönetiminin en demokratik atılımlarından birini geçekleştirdi
Karşıdevrim bu haklara da karşıdır
Peki, karşıdevrimin kadın haklarını silmek için giriştiği eylem demokratik mi sayılacak?
İnsanlık tarihinde inanılmaz olaylar yaşanmıştır Bu olayların en inanılmazlarından birisini şimdi Türkiye’de izliyoruz 1913 yılında İngiltere’de kendisini kralın atının önüne atarak kadın hakları uğruna yaşamını hiçe sayan Emily Davidson’un toprağı bol olsun; yarın öbür gün bizim türbanlı kızlarımızdan bir üniversiteli kendisini cumhurbaşkanının veya başbakanın arabasının tekerlekleri önüne atabilir…
Niçin?
Köleleşmek için…
İlhan Selçuk
Japon Gülü kitabından  
Sayfa 222
|
|
|