Prof. Dr. Sinsi
|
Felsefe Sözlüğü (A Dan Z Ye)
Bilgi: 1- Genel olarak, öznenin amaçlı – yönelimi sonucunda, özneyle nesne arasında kurulan ilişkinin ürünü olan şey Öğrenilen şey 2- Bir şeyin ayırdına ya da bilincine varma Bir şeyle aktüel deney yoluyla kuru?lan yakınlık ya da tanışıklık 3- Olgu, doğru ya da ödev olarak görülen bir şeye ilişkin açık algı 4- Biraz daha teknik bir anlam içinde, te?mellendirilmiş, haklılandırılmış doğru inanç 5- doğruluğu mevcut öznel ve nesnel koşul?larda, gerekli ve yeterli sayılan delillerle te?mellendirilmiş önermelerle ifade edilen bilinç içeriği
Bilim: Dış dünyaya, nesnel gerçekliğe ve bu gerçeklikte yer alan olgulara ilişkin, tarafsız gözlem ve sistematik deneye dayalı zihinsel etkinliklerin ortak adı Amacı konu aldığı alanda, genel doğruların ya da temel yasaların bilgisine ulaşmak olan bilgi kümesi Varolan şeylerin mahiyeti ve kaynağıyla aralarındaki ilişkileri konu alan akla dayalı bilgi Belli bir konusu olan, kabul edilmiş yöntemlere daya?nılarak elde edilmiş organize ve rasyonel bilgiler bütünü
Bilimsel determinizm: Evrensel ne?densellik anlayışı; evrendeki her olayın kendi?sini belirleyen bir nedenin bulunduğunu öne süren yaklaşım
Bilinç: Genel olarak, insanda farkındalığın, duygunun, algının ve bilginin merkezi olarak kabul edilen yeti Zihnin kendi içeriklerinin farkında olduğu, içebakış bilinen, duyumları, algıları ve anıları yoluyla ihtiva eden bölümü
Bir: Var olan her şeyin kendisine öykündüğü, kendisinden pay aldığı ezeli ebedi, yetkin form Var olan her şeyin kendisinden türediği, sudur ettiği tanrısal varlık Tanrı, dünya ruhu, mutlak zihin ya da tin
Bireycilik: Genel olarak, bireylere bireysel insan varlıklarına ontolo?jik, mantıksal, metodolojik ve aksiyolojik bir öncelik veren, somut olan gerçekliğini vurgulayan görüş ya da anlayış
Siyaset felsefesinde, devletin birey için varolduğunu iddia eden, bireyin özgürlüğüne büyük önem veren ve kendisine yeten, kendi kendisini yönlendirebilen bireyi, toplum ve devlet karşısında ön plana çıkartan akım; tüm siyasi örgüt ve toplumsal oluşumların temel ve en yüksek amacının bireyin, kişinin haklarını korumak, bağımsızlığını güvence altına almak ve gelişimini hızlandırmak ol?duğunu savunan anlayış
Esasen 18 yüzyılda, klasik ekonomi poli?tiğin yükselişiyle anlam ve önem kazanan bir öğreti olarak bireycilik, bireylerinin dı?şındaki bir gerçeklik olarak toplumun varoluşunu yadsıyan, Özgür bireylerin ekonomik alandaki rekabetlerinin yararlı sonuçlarını vurgulayan, işbölümünün gelişimiyle birlik?te, rollerde söz konusu olan çeşitlenmeyle, bi?reysel farklılıklara özel bir önem atfeden görüştür Bireyciliğe göre devlet, bireylerin kendi amaçlarına ulaşmak için kullanmak du?rumunda oldukları bir araçtır ve hiçbir zaman kendi içinde bir amaç olamaz Toplum bireysel üyeleri için var olur
Ekonomi alanında, serbest rekabeti, teşebbüs özgürlüğünü temel alan liberal anlayış
Biyo-iktidar: İktidar kavramının modern yorumlarına karşı çıkan Foucault’nun önerdiği yeni ve alternatif iktidar kavramı
Yönetici sınıflarda demir attığını ve do?ğası gereği baskıcı olduğunu öne süren mo?dern iktidar teorilerini reddeden, modern ik?tidarın teorileştirilmesinde kullanılan iki temel modeli, hukuki ve ekonomik modelleri şid?detle eleştiren Foucault’nun öne sürdüğü biyo-iktidar kavramı, baskıcı değil de, üret?ken olan bir iktidarı tanımlar Biyo-iktidar, güçleri önleme, tahrip etme ya da tâbi klima amacı güden bir iktidardan ziyade, gücü ya?ratmaya, potansiyel güçleri aktüelleştirme, va?rolan gücün gelişimini sağlamaya ve düzenle?meye eğilimli bir iktidardır
Foucault’ya göre, biyo-iktidarın ilk tarzı veya birinci şekli, insan bedenine dair bir ana?tomi politikası ihtiva eden disipliner iktidar?dır Oysa, biyo-iktidarın disipliner iktidarın ardından ortaya çıkan ikinci tarzı, bireyin değil de, türün bedeni üzerinde yoğunlaşır Burada artık rejimler ırkın yaşam ve beka müdürleri haline gelmiştir
Bloch, Ernst: 1885-1977 yılları arasında yaşamış ünlü Alman düşünür Temel eserleri: Geist der Utopie [Ütopyanın Ruhu], Das Prinzip Hoffnung [Umut İlkesi], Abriss der Sozialen Utopien [Sosyal Utopya Taslağı]
Genç yaşta sosyalizmi benimsemiş ve Georg Simmelle Weber’in öğrencisi olmuş olan Bloch, en çok inanç sorunu ve Ütopya konusu üzerinde durmuştur Ortodoks Mark?sizmin baş hedeflerinden biri olan Bloch, ütopyaların hep varolduğunu ve varolması gerektiğini öne sürmüştür Ona göre, bir sosyal ütopya, yabancılaşma olmak bir tarafa, insanın bilinçlenmesine yardımcı olan en önemli temel olup, ona bütünsel bir tarih gö?rüşü kazandırır
O işte bu bağlamda, tarihin sonunun gel?diği’ tezine, insanlığın mevcut durumunun olumlanmasını talep ettiği için, bir burjuva sapkınlığı olduğu gerekçesiyle şiddetle karşı çıkmıştır Bloch’un buna karşı getirdiği al?ternatif bir umut ilkesi, daha iyi bir dünya, baskı ve sömürünün olmadığı bir dünya imkanını içeren bir gelecek felsefesidir
Bodin, Jean: 1530-1596 yılları arasında ya?şamış Fransız iktisatçısı ve politik filozofu Temel eserleri: Methodus ad Facilem Histo?riarum Cognitonem [Tarihi Kolay Kavra?manın Yöntemi]; Six Livres de la Republi?que [Cumhuriyet Üzerine Altı Kitap]
Bodin, felsefesi egemenlik kavramı üze?rinde yoğunlaşan bir siyaset filozofu olmak?la birlikte, öncelikle tarih alanındaki görüşle?ri ve araştırmalarıyla ün kazanmıştır Daha doğrusu, o politikanın doğasıyla ilgili olarak kuşatıcı bir empirik resme ulaşabilmek için, tarihsel karşılaştırmaları kullanmış ve bu bağlamda, “eskilerin öteye beriye, şuraya buraya dağılmış yasalarını bir araya getirip bir sentez yapmamızı sağlayan şeyin” tarih olduğunu söylemiştir Ona göre, tarih en iyi politik rehber olup, “evrensel hukuğun en iyisi, tarihin bağrında saklıdır ”
Bir mutlakiyetçilik teorisyeni olup Hob?bes’u birçok bakımdan önceleyen Bodin, devletin kiliseden bağımsızlaşması sürecine de önemli katkılar yapmıştır Egemenlik kavramını ayrıntılı olarak inceleyen Bodin, egemenliğin sürekli olması ve iktidarı hayat boyu kullanan hükümdarların vicdanına bağlı bulunması gerektiğini düşünmüştür Ona göre, üç tür yönetim tarzı vardır: De?mokrasi, aristokrasi ve monarşi Bodin bun?lardan en iyisinin monarşi olduğunu söyler Daha doğrusu, Bodin için ideal devlet, gene?1m iyiliği için aristokratik ve demokratik yö?netim yapılarını kullanan monarşik devlettir
Zira doğaya ve doğanın yasalarına en uygun olan rejim monarşidir; monarka yar?dım etmek üzere, en yetenekli kimselerin en iyi bir biçimde seçilebilmesini yalnızca mo?narşi sağlar Başlıca amaç adalet düzeninin kurulmasıysa eğer, “soylularla sıradan in?sanları” gerçek bir toplumsal birlik içinde bir araya getirmeyi mümkün kılan biricik rejim, Bodin’e göre, yine monarşidir Bodin’in istediği, özlediği mutlak monarşi, keyfi bir yönetim tarzı değildir, çünkü onda vergileri kabul ya da reddeden bir parla?mento, korporasyonlar kurullar ve hüküm?darla uyruklar arasında bir dizi ara kuruluş, vardır
Bolşevizm: 20 yüzyılın ilk çeyreğinde, bir grup Rus devrimcisi ve özellikle de Lenin tara?fından geliştirilmiş olan, ve proletaryanın iktidarı ele geçirmesinin, devrim için gerekli tüm nesnel koşullar gerçekleşinceye dek er?telenemeyeceğini; iktidarın yasal yollarla, parlamentoda çoğunluk sağlanarak değil de, güç yoluyla ele geçirilmesini; proletarya dik?tatörlülüğü bir kez kurulunca, bunun yalnız?ca burjuva sınıfına karşı değil, fakat ekono?mik sistemin sosyalizasyonunu hızlandırmak için kullanılması gerektiğini savunan özel Marksist öğreti
Brahmanizm: Eski Hindistan’da, Vedanta sisteminden türeyen ve adını rahipler sınıfı Brahmanlarla kişisel olmayan dünya ruhu Brahman’dan alan felsefi, teolojik ve ahlâki düşünceler bütünü Vedaları vahiy mahsulü kutsal kitap olarak kabul eden ve ruh göçüne yer veren söz konusu dini inanca göre, Brah?man bütün tanrısal güçlerin üstündeki ezeli ve ebedi Tanrı’dır Brahman, eşyanın kayna?ğı olduğundan, ebedi mutluluk Brahman’da yok olmaktır
Budizm: Hindistan’da, M Ö 5 yüzyılda Siddhârta Gautama, yani Buda (Aydınlan?mış kişi) tarafından kurulmuş olan dinifelsefi akım Her şeyin fâni ve boşluktan iba?ret olduğuna inanan kötümser ve panteist bir din
Budizm, başlangıçta yalnızca ahlâki dü?şünceler ve bir tür yoga hayatı ya da düzenli ve disiplinli bir yaşam anlayışı ile sınırlan?mış ve daha sonra, kutsal kast ayrımlarına, Tanrı‘ya tapınma biçimlerine ve kurban tö?renlerine dayanan Hinduizmden ayrılarak, aynı zamanda felsefi bir akım şeklinde geliş?miştir Maddenin ebediliğini savunan Budiz?me göre, varolan her şey, Tanrı’nın hiçbir mü?dahalesi olmadan, mekanik yasalara uygun olarak maddeden meydana gelir Evrende ne varsa, bu şekilde varlığa gelir Ruh da, bu ya?salara tâbi olmak durumundadır Başka bir deyişle, Budizm, varlık görüşünde bireyle?rin, canlı varlıkların ezeli-ebedi bir ruhları olmadığını savunur Bir Yaratıcının varolmadığına inanan Buda’ya göre, kötülükle acının varoluşu bir yaratıcıya duyulacak inancın önünde aşılmaz bir engel oluşturur
Budizmin iki türü vardır: Hinâyâna ve Mahâyâna Bunlardan birincisi, yani eski Budizm, bireyleri bu dünyanın sıkıntı ve ıstı?raplarından kurtarmayı amaçlar Yani, o önce bireyin yazgısını ve kurtuluşunu dikkate alır Buna göre, acı çekmekten kurtulmanın tek yolu, yaşamdan el etek çekerek, Nirvana’ya ulaşmakla elde edilebilecek olan ahlâk yet?kinliğidir Buna karşın, Mahâyâna adı verilen yeni Budizm, bireyden çok tüm insanlığı, yani bütünü dikkate alır Bu anlayışa göre, büyük borç gerçekte tüm insanlığa hizmet et?tikten sonra ödenmiş olacaktır ve bireyin yal?nızca kendisini kurtarmasının hiçbir önemi yoktur
Burjuva Devrimi: En yalın an?lamı içinde, tarihsel olarak 1789 Fransız Devrimiyle özdeşleştirilen, ve, ekonomik etkinlikleri toprak sahibi aristokrasinin uy?guladığı politik kontrol tarafından önemli ölçüde engellenen burjuva sınıfının siyasi kontrolü ve iktidarı ele geçirme hareketi
Biraz daha genel bir anlam içinde, modern dünyayı yaratan, Batı’da onyedi ve onseki?zinci yüzyıllarda sivil toplum olarak bilinen ekonomik toplumu doğuran ve dolayısıyla sacayaklarından birinde kapitalizm ikinci?sinde modern devlet ve liberal demokrasiy?le, sonuncusunda bilim bulunan genel hare?ket Geleneksel toplumdan modern topluma geçişi sağlayan çok temelli dönüşüm süreci
Burjuvazi: Geniş bir çerçeve içinde, modern Avru?pa toplumunun, yeni kapitalist sistemde gi?rişimci olarak ortaya çıkan ve böylelikle eski ekonomik sistemin egemen sınıfının ol?duğu kadar, yeni endüstri düzeninin işçi sı?nıfının da karşısında yer alan orta sınıfını; kapitalist toplumda, orta ya da daha çok yö?netici sınıfı göstermek için kullanılan terim
Biraz daha özel anlamı içinde ise, burjuva?zi, ekonomik bakımdan gelişmiş olan ülkeler?de ya da endüstri toplumlarında, üretim araç?larıyla, bunların üretimi için gerekli olan hammadde ve araçları, yani makinaları ve fabrikaları mülkiyetlerinde bulunduranların meydana getirdiği sınıfı tanımlar Buna göre, üretim araçlarının sahibi ve ücretli emeğin iş?verenlerinden oluşan ve bu anlamıyla ekono?mik olarak hakim sınıf olup, aynı zamanda devleti ve kültürel üretimi kontrolü altında bulunduran burjuvazi, işçi sınıfının karşısında ver alır ve onunla çatışma içinde bulunur
Burke, Edmund: 1729-1797 yılları arasın?da yaşamış olan ünlü İngiliz devlet adamı ve filozofu
Temel eseri Reflections on the Revolution in the France [Fransa’daki Devrim Üzerine Düşünceler] olan Burke, insanın duygusal ve ruhsal yaşamının evrenin genel düzeniyle uyum içinde olduğunu, toplum ve devletin, insanın yeteneklerinin eksiksizce geliştirilme?sine imkân sağladığını, ortak çıkarlara hizmet ettiğini savunmuştur O muhafazakâr düşünü?şün en önemli temsilcilerinden biri olup, Fransız Devrimine şiddetle karşı çıkmış ve İngiliz sisteminin erdemlerini savunmuştur özellikle, Devrim hareketinin rasyonalist ve idealist havasına karşı çıkan düşünür, devri?min manevi ateşiyle, siyasi yapının yeniden kurulmasına yönelik projelerin, geleneklerin ve geçmişten miras kalan değerlerin yıpran?masına ve maddi manevi kaynakların tahribi?ne yol açtığım söylemiştir
Sisteme ve soyutlamaya da karşı çıkan, somut ve belirli sorunları tedricen ve yasalara uygun bir tarzda çözmekten yana olan Burke, liberal ve tutucu Whig aristokrasisiyle olduğu kadar halk kitlelerinin taşkınlıkları ve saray entrikalarıyla da mücadele etmekten geri dur?mamış ve yaşadığı dönemde İngiliz siyasi ha?yatının istikrar kazanması sürecine önemli katkılar sağlamıştır
Bürokrasi: Bir toplumda tabandan yukarıya doğru çıktıkça daralan bir yapı içinde örgütlenmiş olan, kişisel olmayan genel kurallar ve işleyiş ilkelerine göre çalışan profesyonel gönüllüler grubu
Siyasi iktidarı ellerinde tutan kişilerin se?çilmiş olmalarına karşın, bürokratlar, seçil?miş değil de, bir işi yapmaya memur edilmiş, bir göreve atanmış profesyonel görevlilerdir Bürokrasiyi belirleyen iki temel özellik, ol?dukça gelişmiş bir işbölümü ve görevlerde uzmanlaşmadır
Çağdaş siyaset felsefesinin bürokrasiyle ilgili en temel sorusu, bürokrasiden vazge?çilip vazgeçilemeyeceği sorusudur Çünkü, günümüz toplumlarında faaliyet alanları, ku?rumlar ve iş bölümü çok fazla arttığı için, modern toplumlar giderek artan ölçülerde bü?rokratlaşan toplumlar haline gelmişlerdir Bundan dolayı, bazı düşününler bürokrasinin işte bu durumun sonucunda, siyasi bir ege?menlik sistemi olarak ortaya çıktığını iddia etmişlerdir Buna göre, bürokrasi artık devle?tin işleyişindeki vazgeçilmez bir araç ol?maktan çıkıp, egemenliği elinde tutan grup haline gelir Yine, bu durum, halk egemenli?ğinin temsilcileri olan seçilmiş milletvekilleri ile atanmış bürokratlar arasında bir karşıtlık doğurur Bundan başka, bürokrasinin kırta?siyeciliğine, yetersizliğine ve araçlarla amaçları birbirine karıştıran yaklaşımına işaret edilmiştir
Büyük patlama: Evrenin oluşumunu açıklamada kullanılan bir teori türü
Teoriye göre, evren günümüzden en az on milyar yıl önce, çok yüksek sıcaklık ve yo?ğunluktaki bir yapıdan büyük bir patlama so?nucu oluşmuş olup, bu yapıdan, söz konusu patlama ve genişleme sonucunda, en hızlı ha?reket eden kütleler en dışta, daha yavaş hare?ket edenler ise en içte olmak üzere, bir yayı?lım başlamıştır Söz konusu evren modeline göre, patlama ve genişleme süreci 1020 mil?yar yıl kadar sürmüştür ve hala sürmektedir
Büyük patlama teorisi, evrenin, ilk çağla?rında, çok yoğun, çapı Güneşin çapından 30 kat fazla, küre biçiminde bir hacim içine sı?kışmış olarak bulunduğunu söyler Patlama modeline göre, ısı çok yüksek olup, bir mil?yar derecenin üstündeydi ve atomlar proton, nötron ve elektronlarından tümüyle soyul?muş halde bulunuyorlardı Bu ilk devirde, en büyük rolü, bütün uzayı doldurmuş olan ışınım oynamaktaydı Madde atomları çok az idi ve güçlü ışık kuantumları ile fırlatılı?yordu Yaklaşık bir saat sonra, ısı bir milyar dereceye, otuz milyon yıl sonra da birkaç bin dereceye düşmüştü
Evrenin oluşumunu açıklayan bu modele göre, patlamanın ilk saniyelerinde sıcak gazlar oluşmaya başlamış olmakla birlikte, otuz milyon yıl içinde, belli bir atom partikülü oluşmamıştı Bu gaz-kütle soğumasını sür?dürdü ve birkaç bin dereceye düştü İşte bu sırada atomlar oluşmaya başladı Duman halinin bu anında, toz gaz bulutları içinde ilk olarak hidrojen ve helyum bulunmaktaydı Sonra çekim kuvvetinin etkisiyle, belirli toplanımlar oluşmaya başlamıştır ki, bunlar ga?laksileri meydana getirecek olan gaz kütleleridir
|