Yalnız Mesajı Göster

Kayıp Diller Ve Sırları

Eski 08-04-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kayıp Diller Ve Sırları




Fotoğraf: Zafer Kızılkaya


Papua Yeni Gine’de yaklaşık 30 dil ailesine bölünen 800’ün üzerindeki dilin bir bölümü de Trobriand Adaları’nda konuşuluyor Anadilleri “Kilivila” Bu dilde isimleri sınıflandırmak için karmaşık bir sistem kullanılıyor Örneğin bazı meyveler, olgunlaşma evrelerinde ayrı bir meyve gibi kabul edilir ve bu yüzden farklı isimlerle adlandırılır Olgunlaşmamış bir meyvenin adı başka, aynı meyvenin olgunlaşmış olanının adı başka ve gereğinden fazla olgunlaşmış olanın adı başkadır Yine bu adalarda çocuğa tek başına annenin hayat verdiğine inanılıyor ve dayılar çocuklara babalardan daha yakın oluyor




Günümüzde çoğu dilin ölümü başka bir dil ya da kültür tarafından kuşatılmaya maruz kalışı sonucu yavaş yavaş gerçekleşiyor Yani kendi dillerinden bir başka dile geçiş sonucu oluyor Kaynak denetiminin yabancılara kaptırılması gibi küçük bir değişiklik, dil ve kültür anlamında korkunç sonuçlara neden olabiliyor Egemen topluluklar azınlıkları köleleştirerek, onları bağımlı bir role zorlayarak ve topluluklarının bağlı olduğu kaynaklara el koyarak kendi dillerine geçişi zorunlu kılıyor Bazen bu geçiş gönüllü de olabiliyor çünkü baskın olan kültür, ekonomik ve sosyal açıdan gençlere daha çok avantaj sağladığı için, gençler kendi anadillerini öğrenmemeye başlıyor Sibirya dillerinden biri olan ve şu an sadece 30 kişinin konuştuğu Ös dili konuşucularından Vasya Gabov, gençken yerli olmaktan ve dillerini konuşmaktan nasıl utandıklarını ve bu şekilde öz dillerini konuşmayı bırakıp Rusçaya geçtiklerini anlatmıştı Ama şimdi, artık son konuşucularından biri olarak Ös dilini çocuklarına öğretmemenin pişmanlığını yaşıyor









Tabii gençler kendi dillerini konuşmaktan her zaman gönüllü olarak vazgeçmez, çoğu zaman buna zorlanır Diğer bir Sibirya dili olan Tofa dilinin son konuşucularından Marta Kongaraev, hükümetin zamanında Tofaca konuşmayı yasaklayıp sadece Rusça konuşmaları konusundaki baskılarını anlatmıştı El Salvador’da 1932’de bir köylü ayaklanmasının ardından, kılık kıyafetinden yerli olduğu anlaşılan herkesi askerler toplayıp öldürmüştü Bu şekilde 25 bin insanın öldürülmesinden sonra tanınmamak için yerliler dillerini konuşmaktan vazgeçmişti Bu gibi baskılar hemen hemen tüm ulus devletlerinde olmuş ya da olmaktadır

Bir dilden diğerine geçerken, bu geçiş bazen uzun bir zamana yayılabilir Dil birdenbire kaybolmaz ama gençler anadillerini basitleştirmeye, diğer hâkim dilden kelimeleri içine katmaya başlar Örneğin Avustralya’da gençlerin konuştuğu Dyirbal diline ilişkin bir çalışmada, yeni neslin havayla, coğrafyayla, törenlerle, akrabalıklarla ilgili kültürlerine özgü adları yitirmekte oldukları görülmüştür Dyirbal dilinde, İngilizce “uncle”a karşılık gelen dört sözcük vardır: Muku “annenin ağabeyi” anlamına gelir, kaya “annenin küçük erkek kardeşi”, himu “babanın ağabeyi”, nukuma ise “babanın küçük erkek kardeşi” demektir Ancak genç konuşucuların tüm bunların yerine “uncle” sözcüğünü kullanmayı tercih ettiği görülmüştür Birçok geleneksel terim böyle yavaş yavaş kaybolurken, sonunda dil bütünüyle yitip gitmekte, hiç konuşulmamaktadır





Süryani alfabesi sağdan sola doğru yazılıyor ve 22 harften oluşuyor Süryanice, Arapçanın yayılmasından önce Suriye ve Mezopotamya coğrafyasının hâkim dili olan Aramiceden türemiş, eski bir dil Ancak günümüzde bu dili konuşanların sayısı gitgide azaldığı için tehlike altında Dünya genelinde yaklaşık 200 bin kişi tarafından konuşuluyor Türkiye’de 17 bini aşkın Süryani var Bu sayının çok büyük bir bölümü de İstanbul’da yaşıyor Kumkapı Kilisesi’nde çocuklar Süryanice eğitim de alabiliyor




Kısacası, insanların yaklaşık 10 bin yıl önce eşitlikçi olan avcı derleyici yaşam tarzından tarıma geçmesiyle mülkiyet sistemi başlamış ve topluluklar arasındaki eşitlik ilk defa bozulmuştu Bu durum kimi dilleri hâkim konumuna geçirdi (örneğin Afrika’da Bantu dili) Son yüzyıllarda ise sanayi devrimi ve sömürgecilikle birlikte ekonomik olarak güçlü toplumlar iyice öne çıkmış, böylece yerli halkları kendilerine bağımlı kılarak dillerini, kültürlerini yavaş yavaş bırakmaya zorlamıştır Oysa kendi küçük gruplarında, yaşamlarını dışa bağımlı olmadan sürdürebilen topluluklar dillerini rahatça koruyabiliyorlar

Yitirilen Bilgi
Küçük insan topluluklarınca konuşulan diller hakkında, bu dillerde ancak birkaç yüz sözcük bulunduğu gibi birçok basmakalıp önyargı var Oysa örneğin, 1778’de Kaptan Cook, Hawaii Adası’na ayak bastığında, Hawaiililer adalardaki balıklar hakkında büyük olasılıkla bugün bilim insanlarının bildiğinden daha fazlasını biliyorlardı ve deniz yaşamı hakkında yüzlerce sözcüğe sahiptiler

Alıntı Yaparak Cevapla