Yalnız Mesajı Göster

Yalan Ve Yalan Makineleri

Eski 08-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yalan Ve Yalan Makineleri



Yalan ve Yalan Makineleri


Yalan söylediğinde burnu uzayan Pinokyo, zihnimizde çocukluğumuza ilişkin renkli bir anı olarak saklanadursun, görmüş geçirmiş büyüklerimizin ağzından hep aynı sözcükler dökülür: “Sözlere değil, gözlere inan” Çünkü günlük yaşam içinde çoğumuz “beyaz” sıfatıyla masumlaştırdığımız ufak yalanların ardına saklanır, gerçek duygu ya da düşüncelerimizi ifade etmekten kaçınırız Peki, yalanların ortaya çıkartılması adına bilimi harekete geçiren etkenin kriminolojik davalar olduğunu biliyor muydunuz? Bundan yaklaşık bir yüzyıl kadar önce kan basıncı ve nabız ölçümleri yapan bir makineyle, suçluların verdiği ifadelerin ne ölçüde dürüst olduğu hakkında yorumlarda bulunan Lombroso, bugün kriminolojinin babası sayılmakta Lombroso’nun çalışmalarını kaynak alan “poligraf”lar, daha yaygın adıyla yalan makineleriyse gerek güvenilirlik, gerekse etik bakımından halen tartışmalı bir konu

Yalan makineleri, bedendeki istemsiz fizyolojik değişimlerle, kişinin doğru ya da yalan söylendiğinde beliren duygu durumları arasında bir bağlantı olduğu varsayımıyla işliyor Psikologlar, yalan makinelerini bir tür psikolojik test olarak görme eğiliminde olduklarından, teste alınan herkesin aynı soruları aynı koşullar altında yanıtlaması gerektiği fikrini savunuyorlar Sorguyu yapanın, kuralları belli bir eğitimden geçmesiyse testin, yani yalan makinelerinin güvenilirliğini artırıyor

Yalan makinesine bağlanmış bir kişinin sorulara verdiği üç farklı fizyolojik yanıt (nefes alıp verme ritmi, kişinin iki parmağına takılan elektrotlarla ölçülen deri yanıtı ile, kan hacmi ve nabız hızı), onun doğru ya da yalan söylüyor olduğuna ilişkin güçlü ipuçları veriyor Suçunu inkar eden bir suçlunun yüzünün kızarması, kalp atışlarının hızlanması ve ağzının kuruması bekleniyor Bedendeki bu değişimlerin şiddetiyse şüphelenilen kişinin içinde bulunduğu stres durumuna ve kendisini ne ölçüde tehlikede gördüğüne bağlı olarak değişiyor Bu fizyolojik tepkilerin bir tür savunma mekanizması olduğunu söyleyenler de var

Yalan makinesine bağlanacak kişi öncelikle testle ilgili bütün ayrıntılar hakkında bilgilendiriliyor; testin amacı ve nesnelliği kendisine anlatılıyor Bu aşamada, bir de durumdan tamamen bağımsız, ancak söz konusu suç davranışına gönderme yapan kontrol soruları veriliyor Örneğin, şiddet suçundan suçlanan bir şüpheli için sorulacak kontrol sorusu “Hayatınızda hiç pişmanlık duyduğunuz bir şey yaptınız mı?” olabiliyor Bu şekilde, aralarında 15–20 saniye bırakılarak 9 ila 10 adet soru soruluyor Herhangi bir karara varmadan, tüm soruların üzerinden en az üç kez tekrar geçiliyor Daha sonra, sorulara verilen yanıtlar bir şema haline getiriliyor Şema, şüphelinin sözkonusu suçla ilgili olarak sorulan sorulara verdiği fizyolojik yanıtların yanı sıra, kontrol sorularına verdiği yanıtları da içeriyor Veriler, bu şemalarda doğru söyleyen şüphelilerin duygusal dikkatlerinin kontrol sorularında, yalan söyleyenlerininkinin de suça ilişkin sorularda yükseldiğini gösteriyor

Peki, yalan söyleyen bir kişinin yalan söyleyip söylemediğini anlamak bizler için neden bu kadar zor? Her ne kadar yalan makinelerinin tahmin gücü 90%’lara kadar çıkabiliyor olsa da, suçlu olduğundan şüphelenilen bir kişi için verilecek hükümle ilgili bir karar sözkonusu olduğundan, bu rakam bile mahkemeleri düşündürmeye yetiyor

Duygular üzerine uzun yıllar çalışmalar yürütmüş olan Paul Ekman’ın 1996 yılında yayımlanan makalesinde yönelttiği soru işte tam da bu: “Yalanı davranışlardan yakalamak neden bu kadar zor?” Ekman’ın verdiği “yalancı” tanımında kişi, diğerlerini isteyerek yanlış yönlendiriyor ve karşısındakiler onun yanlış yönlendirmeler yapma eğiliminde olduğunun farkında değiller Örneğin, nezaket kuralları çerçevesinde akşam yemeğine davet edildiğimiz bir yerde yemeklerin kötü olduğunu düşündüğümüz halde ev sahibine çok lezzetli olduklarını söylememiz, yalan sayılmıyor

Ekman, karşımızdakinin hareketlerine bakarak bize yalan söyleyip söylemediğini anlamakta neden bu denli zorluk çektiğimizi evrimle ilişkilendiriyor Avcı - toplayıcı toplum düzeninde sosyal ilişkilerin yardımlaşmaya dayalı olduğuna dikkat çeken Ekman, o zamanlarda bireylere özgü özel alanların pek olmadığını, bireyselleşmenin de gelişmemiş olduğunu söylüyor Bu koşullar altında, toplumun diğer elemanlarından birşeyler saklamanın ne kadar zor olabileceğini vurguluyor Ekman’a göre, avcı-toplayıcı bir toplumda yalan söylediği açığa çıkan birinin günümüzdeki gibi yeni bir eve taşınması, şehir değiştirmesi ya da yeni bir evlilik yapması da mümkün olamayacağından, ödemek zorunda kalacağı bedel oldukça ağırdı Kurama göre, işte tüm bu nedenlerden insanların yalan söyleyebilme, buna bağlı olarak da ‘yalanı okuma’ becerileri pek de fazla gelişmedi İnci Ayhan

Kaynakça:
Bilim ve Teknik Dergisi Şubat-2006

Alıntı Yaparak Cevapla