Prof. Dr. Sinsi
|
İş Yerinde Psikolojik Taciz ( Mobbing)
TÜRKİYE’DE MOBBİNGİN HUKUKİ BOYUTU
Türkiye’de Açılan Mobbing Davaları
İşyerinde psikolojik taciz olarak adlandırılan mobbing, Avrupa'dan sonra Türkiye'de de dava konusu olmuş ve işveren tazminata mahkûm edilmiştir Emsal davanın ve mobbingle ilgili bilgilerin çalışanlar arasında yayılmasının ardından davalar peşpeşe açılmaya başlamıştır Açılan ilk davaların birkaçı örnek olarak aşağıda verilmiştir:
Ş T
Bir kamu kurumunda görev yapan Ş T , 25 yıllık çalışmasının ardından Personel Daire Başkanlığı’na atandıktan sonra mobbing yaşamaya başlamıştır Yönetim tarafından istifası istenen T , bu talebe karşı çıkınca rütbesi düşürülüp; önce müşavirlik, sonra başuzmanlık kadrosuna atanmıştır Açtığı göreve iade davası lehine sonuçlanmış, ancak yönetim ile aralarındaki sorunlar çözülmemiştir Kendisine uygulanan baskı ve yıldırma politikasına dayanamayan T , rahatsızlanarak hastaneye kaldırılmıştır Majör depresyon tanısı konan T ’nin tedavi gördüğü süreçte oğlu ve eşi de depresyon tedavisi görmüştür
Kurumda mobbinge uğradığı ve hem kendisinin, hem de ailesinin depresyona girdiği gerekçesiyle mahkemeye başvuran T , kuruma atanan yöneticiler hakkında açtığı 15 bin YTL’lik maddi ve manevi tazminat davasını kazanarak, görevine dönmüştür
T Y
Bir meslek odasında yedi yıl büro amiri olarak çalışan T Y 'nin açtığı dava Türkiye’deki mobbing davalarına bir başka örnektir Y ’nin işyerindeki sorunları, çalıştığı dönemin son iki yılında yeni genel sekreterin gelişiyle başlamıştır Artık işleri hiçbir bahane gösterilmeden beğenilmemeye başlanmış, birçok yetkisi elinden alınmış, çok basit işler verilmiş, izin günündeki sorunlardan bile sorumlu tutulmuş, hatta yalancılıkla bile suçlandığı olmuştur Sonunda bir de uyarı ve kınama cezası alınca depresyona giren Y , psikiyatra giderek rapor almış, ancak bu kez de hakkında işten kaytarıyor diye dedikodu çıkarılmıştır Bir jeoloji haber bülteninde okuduğu makalede ilk kez mobbing kavramıyla tanışan Y , artık dayanamayacağı bir noktaya gelince, maruz kaldığı mobbingden dolayı gördüğü zarar nedeniyle manevi tazminat davası açmıştır Y , dava açmasından 2 ay sonra işten atılmıştır Ankara 8 İş Mahkemesi, Y hakkında, işverenin verdiği uyarı ve kınama cezalarını kaldırmış ve işyeri 1000 YTL tutarında tazminata mahkûm edilmiştir Kararda;
“ MK 2 maddesine ilişkin iyiniyet kuralları, 4857 sayılı yasanın işverenin çalışanlara eşit davranmasına ilişkin olgular birlikte değerlendirildiğinde işverenin işçisini koruma-gözetme sorumluluğunun bulunduğu açıktır Oysa dava konusu disiplin cezalarının verilmesine neden olan ve davacının kusuru bulunduğu iddia edilen olayların bir kısmında davacının sorumluluğunun olmadığı, bir kısmında ise izinli olduğu dönemlerde yapılması gereken işlerin yerine getirilmemesinden-aksamasından sorumlu tutulduğu görülmüştür
Davacı, kendisi ile ilgili problem çıkmasını önlemek adına bir alt görevde çalışmayı kabul ederek görevini yerine getirirken, tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere işyerinde amirlerinin uzaktan, yüksek sesle bağırarak, iş yapmasını söylemelerine, telefonla konuşurken, konuşmasına aldırmadan emir ve görev vermelerine, yüksek sesle bağırılarak “sen bu işi beceremiyorsun” gibi sözlü saldırılara, hakaretlere maruz kalmıştır Kişilik hakları çiğnenmiş, çalışma arkadaşları arasında küçük düşürülmüştür
Bu davranışlar mahkememizce işçiyi yıldırmaya, psikolojik baskı uygulayıp genellikle de işten ayrılmasını sağlamaya yönelik davranışlar olarak değerlendirilmiştir Yine tanık beyanıyla doğrulanan, davacının mesai sonrasında ağlama krizine girmesi, psikolojik tedavi görmesi, rapor alması da bu kanaati kuvvetlendirmektedir
(Mobbing) kavramı, işyerinde bireylere üstleri, eşit düzeyde çalışanlar ya da astları tarafından sistematik biçimde uygulanan her tür kötü muamele, tehdit, şiddet aşağılama vb davranışları içermektedir
Toplanan delillerden davacıya üstleri tarafından kötü muamele yapılıp aşağılanarak psikolojik taciz uygulandığı, verilen haksız disiplin cezaları sonucu TİS’de yapılan düzenlemeye göre de iş akdinin feshi sonucuna kadar varıldığı, dolayısıyla geçimini emeğiyle çalışarak kazanan davacı işçinin maddi ve manevi kayba uğratıldığı kanaatine varılmıştır ” denilmektedir
Mobbing kelimesine ilk defa yer verilen mezkûr karar Yargıtay tarafından da onanmıştır
Prof Dr D A
Bir diğer mobbing davası ise, 1985’ten beri bir üniversitenin Eczacılık Fakültesi'nde öğretim görevlisi olan Prof Dr D A tarafından açılmıştır A , Dekan'ın uzun yıllar yoğun baskısıyla karşılaştığı gerekçesiyle yargıya başvurmuş ve mahkeme tarafından şikâyetinde haklı bulunmuştur
A , sık sık Dekan’ın psikolojik taciziyle karşılaştığı, öğrencilerinin laboratuarlardan kovulduğu, araştırmalarına ödenek sağlanmadığı, çay ocağının yanında sunta çevrili odaya sürüldüğü, asistanlarına kadro verilmediği ve bir bölüm toplantısında Dekan tarafından herkesin içinde odadan kovulduğu şikâyetleriyle geldiği mahkemede, açtığı manevi tazminat davasını kazanmıştır Dekan’ın mahkûmiyetini Yargıtay’da onamıştır
N A
Bir başka dava, 2002'den beri bir havaalanında çalışan N A tarafından, amirlerinin ve bazı çalışanların kendisine karşı "yıldırmaya yönelik davranış, ayrımcılık, taciz, psikolojik ve duygusal baskı" yaptığı iddiasıyla açılmıştır
H A
Çok şubeli, büyük ölçekli bir bankada iki ayrı bölümden sorumlu bölüm başkanı olarak çalışan H A , 6 ay süreyle mobbinge maruz kalmıştır
A, 3 yıl çalıştığı işyerine yeni bir amirin gelmesiyle; ilgili toplantılara çağrılmamak, yapacağı işlerin yanında son derece önemsiz ve gereksiz görevlerin kendisine verilmesi, başka bölümlerin işinin kendisine yüklenmesi, kendisinin çağrıldığı yurt içi ve yurt dışı toplantılara başkasının gönderilmesi, yaptığı her işin sorgulanması, herkesin ortasında kendisine bağırılması gibi sorunlar yaşamaya başlamıştır Bütün bunların yanında sorumluluğundaki bir işin yapılmasına onay vermeyince A , tenzili rütbe ile başka bir bölüme atanmıştır Yeni görevine itiraz eden A , bir gün bankaya gittiğinde manyetik kartı iptal edildiğinden içeri giremeyince yetkili mercilere yaptığı başvurulara cevap alamamıştır Bu olayı noterle tespit ettiren A , hakkını hukuk yoluyla aramaya karar vermiştir
V G
Bir memur sendikasını, bir ilimizde kuran ve kurumsallaştıran, sendikaların o ildeki eski temsilcisi V G , Sigorta İl Müdürlüğü'ne sürgün edilmesi ve 2004 ve 2005 yılı sicil notlarının düşük verilmesine karşı açtığı davaları kazanmıştır Ardından, idare tarafından haksız yere düşük verilen 2006 yılı sicil notuna karşı bu kez İdare Mahkemesi'nde açtığı davayı da kazanmıştır
Memurların tayin ve terfisinde büyük önem taşıyan sicil notu konusunda örnek bir karar alan Danıştay, ideolojik ve şahsî sebeplerle memurların mağdur edilmesini önlemek için keyfî sicil raporu düzenlemenin hukuka aykırı olduğunu ve olumsuz kanaatin somut bilgi ve belgeye dayanması gerektiğini belirtmiştir
B A
Bir kamu kuruluşunda çalışan mühendis B A , amirleriyle ters düşünce üst üste birkaç teftiş geçirmiştir Ardından vidanjör plakası yazma, baraj gölüne gelen insanları kovalama ve abone işlerinde su saati okuma gibi görevlere verilen ve her defasında yürütmeyi durdurma kararlarıyla işine geri dönen A, sonunda olumsuz sicil notu verilerek sürgün edilmiştir A ’nın, amirlerinin kendisi hakkında 'şahsi kin ve husumete dayalı keyfî yorumlarla olumsuz sicil raporu düzenledikleri' gerekçesiyle açtığı dava başvurusu, İdare Mahkemesi tarafından reddedilince, dava Danıştay'a taşınmıştır Temyiz müracaatını inceleyen 2 Daire, önce mahkemenin kararını onayınca A , karar düzeltme talebinde bulunmuştur Dosyayı yeniden ele alan 2 Daire, eski içtihadını değiştirerek yerel mahkemenin kararını davacı lehine bozmuştur
DANIŞTAY 2 DAİRESİ'NİN KARARI
Danıştay, ideolojik ve şahsî sebeplerle memurların mağdur edilmesini önleyecek önemli bir karara imza atmıştır Danıştay 2 Daire, keyfî sicil raporu düzenlemenin hukuka aykırı olduğunu ve sicilin yasaya uygun ve objektiflik prensibinden sapmadan doldurulması gerektiğini belirtmiştir
Olumsuz görüşe etki eden hususların somut bilgi ve belgeye dayandırılması mecburiyetinin altını çizen Yüksek Mahkeme’nin kararı özetle şöyle: "Uyuşmazlık konusu sicilin, hukuka ve sicilin objektif doldurulması gerektiği yolundaki ilkeye aykırı olarak düzenlendiği anlaşıldığından aksi düşünceyle verilen idare mahkemesi kararında hukuksal isabet görülmemiştir "
Ayrıca kararda, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu uyarınca çıkarılan Sicil Yönetmeliği hatırlatılarak, sicil raporlarının düzenlenmesinde bu yönetmelik hükümlerinin dikkate alınması istenmiştir Yönetmeliğin 17 maddesine göre; sicil raporu düzenlenen memurlar hakkında, dış görünüş, zekâ derecesi, kavrayış kabiliyeti, azim ve sebatkârlık, dürüstlük, sır saklamada güvenilirlik ve beşeri münasebetlerdeki başarı gibi özelliklerin göz önünde bulundurulması gerekiyor
Memurlar hakkındaki sicil raporlarının hazırlanmasında keyfilikten uzak durulması istenen kararda şu açıklamaya yer verilmiştir: "Sicil raporları, her yıl için yeniden düzenlenen, ilgili memurun o yıl içindeki mesleki bilgisini, deneyimini, tutum ve davranışlarını yansıtan ve tüm bu hususların yetkili sicil amirlerince değerlendirilmesinden sonra oluşan bir hukuki belgedir Sicil raporlarındaki kanaatin oluşmasına etki eden hususların somut bilgi ve belgeye dayandırılma zorunluluğu ise sicillerin objektifliği ilkesinin sonucudur "
D E U
D E U ’nun mobbing süreci, bir firmada Bilgi İşlem Müdürlüğü yaparken 2001 yılında A İ ’nin genel müdürlüğe gelmesiyle başlamış ve 9 yıldır tam yetki ve sorumlulukla yerine getirdiği görevine 2002 yılı başı itibariyle son verilmiştir U ; sebepsiz işten çıkarılmanın 158 no lu ILO sözleşmesine aykırı olduğu, mobbing uygulandığı ve bunun aylarca sürdüğü, ayrıca işten çıkarılması için yapılan komplonun uzun süredir bilindiği ve engelli olması nedeniyle genel müdürce uygulanan bu baskıların bir yönünün de ayrımcılık içerdiği gerekçesiyle dava açmış, fakat İş Mahkemesi davayı reddetmiştir Yargıtay ise, temyiz itirazlarını reddetmiş ve İş Mahkemesi’nin verdiği, davanın reddi kararını onamıştır
U , bu kez de insan haklarının ihlali ve uluslararası sözleşmelerin gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle Şubat 2006'da AİHM’ başvuruda bulunmuştur
YARGITAY KARARI
Yargıtay’da bir mobbing davası görüşülmüş ve karara bağlanmıştır İş sözleşmesinin işveren tarafından geçerli neden olmadan feshedildiğini öne süren bir mühendis, feshin geçersizliğine ve işe iade edilmesine karar verilmesi talebiyle dava açmıştır İşveren vekili ise, davacının verilen görevleri yerine getirmediğini, emrindeki işçilere kötü davrandığını, işçilerin savunmasını almadan ihtar verdiğini, daha önce uyarı aldığını ve iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini savunarak, davanın reddini talep etmiştir
Yerel mahkeme, davacının iş sözleşmesinin ''işçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi'' nedeniyle feshedildiğini belirterek, davacıya daha önce yetersizliği nedeniyle uyarı verilmişse de, bu yönde yeterli araştırma yapılmadığı, somut belge ve bilgi bulunmadığı, davacının üretimde başında bulunduğu bölümde hedeflenen ve gerçekleşen üretim miktarlarına göre verimsizliğinden ve işini sahiplenmemesinden söz edilemeyeceği, davalı tanıklarının halen iş yerinde çalışan işçiler olduğu ve beyanlarına itibar edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiştir
İşveren vekilinin temyiz başvurusu üzerine, dava dosyası Yargıtay’a gönderilmiştir
Davacının, emrindeki işçilerle sorunlar yaşadığı, insanlarla olan iş ilişkilerinin iyi olmadığına hükmeden Yargıtay : ''Davacının amir olarak emrindeki işçilere iyi davranması ve onlara işleri yaptırması, görevinin bir parçasıdır Bu yönde özenli davranmadığı, yetersiz olduğu, tutanak ve tanık anlatımları ile anlaşılmaktadır Davacının davranışları, iş yerinde olumsuzluklara yol açmıştır İş ilişkisinin sürdürülmesi, işveren açısından önemli ve makul ölçüler içinde beklenmez bir hal almıştır Davacının iş sözleşmesi, davranışlarından kaynaklanan nedenle feshedilmiştir Geçerli neden vardır Davanın reddi yerine, kabulü hatalıdır '' şeklinde aldığı kararla, yerel mahkeme kararını bozarak, davanın reddine karar vermiştir
|