|
Prof. Dr. Sinsi
|
Dünya Miras Listesinde Bir Camii | Selimiye Camii Ve Külliyesi (Edirne)
Selimiye Çinilerinin Türk Çini Sanatındaki Yeri
Selimiye Çinileri İznik'in en parlak döneminin üretimi olup; 1572 Tarihli bir fermanla buradan sipariş edilmiştir

Camiyi yaptıran Padişah İkinci Selim, pencerelere kadar çini olmasını, Pencerelerin üstüne Fatiha Suresi'nin çini ile yazılmasını Emretmiştir Mihrap çıkıntısındaki çini düzeninde buna uyulurken, Hünkâr mahfilinin çini düzeninde uygulanmadığı görülür
Türk Çini Sanatının en parlak yıllarındaki bu uygulamada görülen ölçülü kullanıma rağmen, çini panoların kalitesi ve desen ile Uygulanan bezeme programı, günümüzün yegane örnekleri durumundadır
Bu durum, Selimiye'yi mimari başarısı yanında çini sanatı açısından da, çok önemli bir yere getirmiştir
Selimiye Camisi çinileri başka yapılarda rastlanmayan özgün ve Osmanlı Mimarisi ile Türk Çini Sanatı içinde çok özel bir yere sahiptir
Selimiye Minareleri

Caminin kareye yakın ve enine dikdörtgen planlı, dört köşesinde Bulunan minareler yapıyı çevreleyen ve büyük kubbeyi kucaklayan bir görünüm sunar Böylece minareler merkezi bir planı vurgularken yapıya Dikeylik özelliği de katarlar
Dört minarede 380 cm çapında, külaha kadar 70 80 m külah ve alem dahil 85 m yüksekliğindedir Selimiye'den yüksek tek minare ise Delhi'deki Kutb-Minar'dır Ancak bu minare Selimiye minarelerine göre çok kalındır
Selimiye Camisi, bütünü meydan getiren her bir özelliği ile ilgi çekici olmakla beraber, bu bütünün ortaya koyuluş biçimi ve tüm yönlerin içinde herhangi birinin öne çıkmayarak bütünün içinde yer alması ile diğer abidevi eserlerden ayrılmaktadır
Hindistan'da Bicapur'da Muhammet Adil Şah türbesi 44 metre çapında dünyanın en büyük kubbesiyle örtülü olduğu halde, ışık fena düzenlendiğinden mekân çok fakir ve cansız bir etki bırakır Roma'da Panteon katedrali çok büyük fakat silindirik bir yapı olduğundan mekân monotondur, âdeta bakışları yorar St Pier kilisesinde ise kubbe birdenbire derine dalarak mekânın sükûnunu bozmakta ve dış kubbe muazzam fenerle birlikte iç kubbenin kifayetsizliğini gizlemektedir Ayasofya'nın mekânı yan koridor ve galerilere doğru belirsizce kaybolup nerede bittiği anlaşılamamaktadır
Oysa Selimiye Camisinde her taraftan son sınırlarına kadar gerilmiş dengeli mekan, şahane bir sükun halinde olup değişik cazibesiyle her gireni birden sürükler ve bir daha bırakmaz Yüksek minareler arasında dıştan kubbenin biraz basıkça düşmüş olması mekânın tek bir kubbe ile örtülmüş olmasından ileri gelmektedir
Cami İçi Şaheserler

Selimiyede mimari gibi diğer Osmanlı sanatları da gelişmenin en yüksek noktalarına varmıştır Mermerden yapılmış minber, işçiliğindeki incelik, yükseklik, büyüklük ve güzellik bakımından bu grubun diğer şaheserlerini gölgede bırakır Mihrap tarafında duvarlar, minberin arkası ve külahı ile camideki bütün alt kat pencerelerin alınlıkları parlak, cazip bir çini dekor ile kaplanmıştır Mihrap duvarındaki büyük çini panoların renk ve kompozisyonlar, bunlara Osmanlı ve dünya çiniciliğinin şaheserleri arasında özel bir yer vermektedir Bu çinilerin üst kısmında lâcivert zemin üzerine iri beyaz harflerle sureler yazılıdır
Mihrap kısmının sol tarafında Hünkâr mahfili göz alıcı zengin çinilerle hemen dikkati çeker Burada sonradan kesilip yerlerine konmuş gibi görünen meyve vermiş iki elma ağacı bütün Osmanlı çinilerinde tek orijinal dekor olarak karşımıza çıkmaktadır Elma fidanının kökü karanfil, lâle ve sümbüllerle zenginleştirilmiştir Bahar açmış erik fidanı da birkaç defa tekrarlanarak Hünkâr mahfilinde taze bir bahar havası estirilmiştir Hünkâr mahfilinin bütün duvarlarını yarıya kadar kaplayan bu çiniler kalite itibariyle mihrap kısmı çinilerinden yüksek fakat kompozisyon ve âbidevi büyüklük bakımından onlardan daha sade ve mütevazıdır
Selimiye Camisi avlusunun Kuzeydoğu ve Kuzeybatı köşelerindeki Minarelerin üçer merdiveni vardır Birinci merdivenle birinci ve üçüncü şerefelere, ikinci merdivenle ikinci ve üçüncü şerefelere, üçüncü merdivenle ise doğrudan doğruya üçüncü şerefeye çıkılır ve bu sırada çıkanlar birbirlerini görmezler
Güneydoğu ve Güneybatı köşelerindeki minarelerin şerefelerine tek Merdivenle ulaşılır
Selimiye'ye İlişkin İnançlar ve Söylenceler
Halk arasında Selimiye'yi yüceltme arzusundan kaynaklanan söylencelerin bazıları zamanla inanç haline dönüşmüştür Bunda bazı Yazı ve yazarların payı olduğu da söylenebilir Bilimsel anlamda doğrulanmayan veya büsbütün yanlış olduğu ortaya konulan söylence ve inançlar için şu örnekler verilebilir:
Selimiye'nin kubbesi Ayasofya'dan büyük değildir Ancak Mimar Sinan'ın Ağzından yazıldığı belirtilen "Tezkiret-i Bünyam"da Selimiye anlatılırken: "Kubbeyi, Ayasofya kubbesinden altı zira kadrin ve dört azra derinliğin ziyade eyledim " dediği belirtilir

Gerçekten de Selimiye kubbesi yarıküre, Ayasofya kubbesi oval ve bsıktır Selimiye'nin kubbe çapı 31 22 m , Ayasofya'nın ise 30 90 ile 31 90 arasınnda değişen hafif oval bir kubbedir Bu da hemen hemen Eş büyüklükte oldukları anlamına gelir Mimar Sinan Selimiye'de Osmanlı Mimarisi'nin özlemini çektiği mekan bütünlüğünü gerçekleştirdiği için kendisiyle övünmektedir
Müezzinler Mahfeli altındaki şadırvandan akan su zemzem suyu değildir Pencereleri 999 adet olmayıp "Eğer bin olsaydı Mekke yerine geçecekti " görüşü yanlıştır Çünkü pencere sayısı söylenenin Neredeyse yarısı kadar olup haremde 342, harem avlusunda 42 pencere bulunmaktadır Şerefe sayılarının toplam 12 oluşu İkinci Selim'in Padişahlık sıralamasındaki 12 yeriyle ilgilidir görüşü tartışmalara açıktır Bazı tarihçiler I Süleyman ve Musa Çelebi'yi padişah kabul eder, bazıları etmez İkinci Selim'in 12 ciliği ise, bu yaklaşımlara göre, değişmektedir
Selimiye Kıbrıs ganimetleriyle yapılmamıştır veya Padişah'ın rüyasında Kıbrıs'ı alırsam Edirne'de yaptıracağım " şeklinde Hz Muhammet'e söz vermesiyle ilgili olamaz Çünkü; caminin yapımı Kıbrıs'ın alınmasından önce başlamıştır
"Minarelere hangi yönden bakılırsa bakılsın iki adet görülür " Değerlendirmesi yanlıştır Minareler çok yerde üçer görülebilir
Terslale konusu çok yorumludur Örneğin; Selimiye'nin yapıldığı yerin özel bir kişiye ait lale tarlası olduğu da kabul edilemez Çünkü o Alan Edirne'de ilk Saray'a aittir
Caminin altında kayıkla gezilebilecek oranda su bulnduğu kanıtlanamamıştır
Diğer yandan halk arasında yaygın olarak şunlara inanılır:
"Cami kubbesi tektir çünkü Allah birdir Camisi pencereleri beş 343 0 Kademelidir; çünkü, İslamın şartı beştir Vaaz kürsülerinin dört oluşu 344 0 İslam'da dört mezhebin varlığına işaret eder Selimiye Külliyesindeki 345 0 32 kapı, İslam'ın 32 farzıdır İki minarede toplam altı yol oluşu, 346 0 Imanın altı şartını işaret eder "
Mimar Sinan Hakkında

İçinde camiler, medreseler, hanlar, hamamlar, köprüler, su kemerleri bulunan (ve birinden ötekine değişen sayılarla) 477 yapının sahibi durumundaki Mimar Sinan, Kayseri Melikgazi-Ağırnas'tan Birinci Selim (Yavuz Sultan Selim) döneminde devşirilen Rum kökenli bir Hıristiyan’dır Ancak Osmanlının özgün yapısı içinde Türkleşerek devlet Kademelerinde yükselmiş ve zamanla Türklerin en büyük tarihi ve mimari Temsilcisi olmuştur
Bazı kaynaklara göre; Hıristiyan Türkler'dendir Seceresi saptanmış Yakınlarının isimleri Türkçedir
16 yüzyıl Anadolu Türk toplumunun bugüne uzanan simgesi olup Hassa Mimarları örgütünün başına getirilmekle, Osmanlı "Devlet Sistemi" Içinde çok önemli görevler üstlenmiştir O; zaman içinde bir biçim Yaratıcısı, bir kahraman, bir bilge ve bir efsane olarak geçmişe ilişkin bütün olumlu duyguların odağı olmuştur
Osmanlı Cami tipolojisinin zenginliği Sinan'ın dehasının ürünüdür Bu durum onu, yalnızca bir cami tasarımcısı olarak görmeyi gerektirmez Onun yaptığı tüm değişik yapılarda, camilerde görülen Estetik kaliteyi bulursunuz Sinan'ın mimarisinde toplumun bütün Katlarıyla özdeşleşebilecek özellikler vardır Bu nedenle yalnız güç sahiplerinin değil, bütün bir toplum kültürünün ifadesi olan bir Kimlik kazanmıştır
Mimar Ağa sıfatı Sinan'a devlet örgütünde üstlendiği görev nedeniyle verilmiş; çok yaşamış olması nedeniyle (1588 yılının 9 Nisan günü 98 Yaşında bir bilge kişi olarak vefat etmiştir ) kendi çağında "mühendislerin gözbebeği" olarak çağrılmıştır O'na "Çağının Öklid'i" diyenler olmuştur Mühendis Mimar Sinan yanında bir de "Mimar" Sinan vardır Ayrıca o, marangozluktan gelmeydi ve bununla övünürdü
Mimar Sinan kubbeli mekânlarda en mükemmeli aramıştır
Mimarbaşı olduktan sonra İstanbul'dan uzaklaşmamış; yalnızca Selimiye'ye gelmiştir Selimiye yapılırken Edirne'den ayrılmayan Sinan'ın torunu Fatma 12 - 13 yaşlarındayken Edirne'de vefat etmiş olup, mezarı Edirne'de, (şimdiki Fen Lisesi önü) tarihi İstanbul Yolu Mezarlığı'ndadır
Edirne ve civarında saptanabilen 20 kadar eseri bulunmaktadır
Edirneliler Sinan'ı bir Edirneli olarak bilir ve öyle sayarlar
Çünkü o; Edirne'yi yücelten en büyük eseri Selimiye'yi, tüm dehasını ortaya koyarak Edirne'ye en çok yakışan biçmde bilgi ve saygıyla en Güzel yeri bularak yerleştirmiştir
Koca Sinan, Selimiye ve Edirne için şunları söyler:
"Kalfalığımı İstanbul'daki Şehzade Camisi'nde yaptım Ustalığımı da Süleymaniye Camisi'nde tamamladım Fakat bütün gücümü bu Sultan Selim Han Camisi'ne sarf edip uzmanlığımı gösterdim ve anlattım
"Öyle büyük bir Cami yaptım ki Edirne içinde bütün halkın beğenisine layıktır "
Mimar Sinan Selimiye'yi bitirdiğinde 85 yaşındaydı
Kaynak
|