Yalnız Mesajı Göster

Dolmabahçe Sarayı (İstanbul)

Eski 08-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dolmabahçe Sarayı (İstanbul)



Dolmabahçe Sarayı







Dolmabahçe Sarayı, Karaköy'den Sarıyer'e uzanan sahil şeridinin Kabataş ile Beşiktaş arasında kalan bölümünde, Marmara Denizi'nden Boğaziçi'ne deniz yoluyla girişte sol sahilde, Üsküdar'ın karşısında yer alan saray













Sarayın Tarihi





Dolmabahçe Sarayı'nın bugün bulunduğu alan, bundan dört yüzyıl öncesine kadar Osmanlı Kaptan-ı Derya'sının gemileri demirlediği, Boğaziçi'nin büyük bir koyuydu Geleneksel denizcilik törenlerinin yapıldığı bu koy zamanla bataklık hâline geldi 17 yüzyıl'da doldurulmaya başlanan koy, padişahların dinlenme ve eğlenceleri için düzenlenen bir "hasbahçe"ye dönüştürüldü Bu bahçede çeşitli dönemlerde yapılan köşkler ve kasırlar topluluğu, uzun süre Beşiktaş Sahilsarayı adıyla anıldı

Dolmabahçe Sarayı Mabeyin Dairesi'nin Has Bahçe'den görünüşü




18 yüzyıl'ın ikinci yarısına doğru, Türk mimarisinde Batı tesirleri görülmeye başlanmış ve "Türk Rokokosu" denilen süsleme şekli, gene Batı tesiri altında kalarak yapılan köşk, kasır ve sebillerde kendini göstermeye başlamıştır III Selim, Boğaziçi'nde Batı tarzında ilk binaları inşa ettiren padişahtır Mimar Melling'e Beşiktaş Sarayı'nda bir kasır yaptırmış, lüzum gördüğü diğer yapıları da genişlettirmiştir II Mahmut, Topkapı Sahilsarayı'ndan başka, Beylerbeyi ve Çırağan bahçelerinde Batı tarzında iki büyük saray yaptırmıştır
Bu devirlerde Yeni Saray (Topkapı Sarayı) fiilen olmasa bile, terkedilmiş sayılırdı Beylerbeyi'ndeki saray, Ortaköy'deki mermer sütunlu Çırağan, eski Beşiktaş Sarayı ile Dolmabahçe'deki kasırlar II Mahmut'un mevsimlere göre değişen ikametgâhlarıydı Abdülmecit de babası gibi Yeni Saray'a fazla itibar etmemekteydi, orada yalnızca kış mevsiminde bir kaç ay kalıyordu Kırkı aşkın çocuğunun neredeyse tümü Boğaziçi saraylarında dünyaya gelmiştir


Sarayın, İstanbul Boğazı'na Olan Cephesi




Abdülmecit, eski Beşiktaş Sarayı'nda bir süre oturduktan sonra, şimdiye kadar tercih edilen klasik saraylar yerine sayfiye ikamet, misafir kabul ve ağırlama, devlet işlerini yürütme amacıyla, Avrupai plan ve üslupta bir sarayın inşaatına karar verdi Abdülmecit, diğer şehzadeler gibi köklü bir eğitim görmemesine rağmen, Batı'ya dönük bir sultandı Batı müziğini ve batı üslubuyla yaşamayı seven padişah, anlaşabilecek kadar da Fransızca biliyordu
Günümüzdeki Dolmabahçe Sarayı'nın yerinde bulunan köşklerin, 200 yıl kadar önce denizden kazanılmış toprağın tekrar ortaya çıkarılması için yıkımının kesin olarak hangi tarihte başladığına dair bir bilgi yoktur 1842'de sarayın yerinde olduğu ve bu tarihten sonra yeni sarayın inşaatına başlandığı tahmin edilmektedir Bununla birlikte bu tarihlerde inşaat arazisinin genişletilmesi için çevredeki tarla ve mezarlıkların satın alınarak istimlak edildiği belirtilir İnşaat bitim tarihi için çeşitli kaynaklar değişik tarihler vermektedir Ancak1853 yılı sonunda saray inşaatını gezen bir Fransızın anlattıklarından, sarayın hâlen süslemelerinin yapıldığını, mobilyaların henüz yerleştirilmediğini anlamaktayız

Eski Mefruşat Dairesi şimdilerde Kültür-Tanıtım Merkezi




Ermeni asıllı Garabet Amira Balyan ve oğlu Nigoğos Balyan tarafından 1843-1855 yılları arasında inşa edilmiştir 1855 yılında tamamıyla bitirilen Dolmabahçe Sarayı'nın açılış töreni Ruslar'la yapılan Paris Antlaşması (30 Mart 1856)'dan sonra olmuştur 7 Şevval 1272 (11 Haziran 1856) tarihli Ceride-i Havadis adlı gazetedeSultan I Abdülmecit tarafından yaptırılan sarayın cephes İstanbul Boğazı'nın Avrupa kıyısında 600 metre boyunca uzanmaktadır Avrupa mimari üsluplarının bir karışımı olarak sarayın 7 Haziran 1856'da resmen açıldığı haberi verilmiştir
Abdülmecit döneminde üç milyon kese altın olan sarayın borcu,, zor durumda kalan maliye, Maliye Hazinesi'ne aktarılınca aylıkları, ay başı yerine ay ortalarında, sonraları da 3-4 ayda bir ödemek durumunda kalmıştır 5000000 altına mal olan Dolmabahçe Sarayı'nda Sultan Abdülmecit sadece altı ay yaşayabilmiştir
Ekonomiyi tam bir iflas hâlinde devralan Sultan Abdülaziz devrinde sarayda israf son haddini bulmuştur 5320 kişinin hizmet verdiği sarayda yıllık masraf 2000000 sterlini bulmaktaydı Abdülaziz'in, ölen kardeşi kadar Batı'ya hayranlığı yoktu Alaturka bir hayat tarzını tercih eden padişahın pehlivan güreşleri ile horoz dövüşlerine merakı vardı
Saray, Abdülaziz'in son dönemlerinde, yüksek dereceli memurların usulsüz atanmalarına azillere, entrikalara ve rüşvetlere sahne olmuştur Padişahın istikraz işinden menfaat beklediğini açıkça ifade etmesi ile ordu ödeneğinden seksen bin altın talep etmesi tahttan indirilmesine sebep olmuştur
30 Mayıs 1876'da V Murat, saraydaki dairesinden alınarak Bab-ı Sarasker'e götürüldü ve kendisine Serasker Kapısı'nda (Üniversite Merkez Binası) biat töreni yapıldı V Murat Sirkeci'den Dolmabahçe'ye saltanat kayığıyla dönerken aynı saatlerde Abdülaziz başka bir kayıkla Topkapı Sarayı'na götürülmekteydi Saraya getirilen V Murat'a Mabeyn Dairesi'nin üst kat sofrasında ikinci bir biat merasimi düzenlenmiştir
V Murat'tan sonra tahta çıkan II Abdülhamit şerefine bütün şehir fenerlerle aydınlatılırken, Dolmabahçe Sarayı'nda yalnızca bir odada ışık yanmaktaydı, padişah anayasa metni üzerinde çalışıyordu Suikastten sürekli kuşkulanan padişah Dolmabahçe Sarayı'nda oturmaktan vazgeçerek Yıldız Sarayı'na taşınmıştır Böylece, bu padişah, sarayda yalnızca 236 gün kalmıştır


Sarayın Girişindeki Saat Kulesi




Büyük masraflarla inşa ettirilen saray, 33 yıl boyunca yılda iki kez Büyük Muayede Salonu'nda düzenlenen, bayram törenlerde kullanılmıştır V Mehmet zamanında sarayın kadrosu azaltılmış, yurt dışında çok önemli olaylar cereyan ederken sekiz yıllık süre boyunca az sayıda olay gerçekleşmiştir Bu olaylar 9 Mart 1910'da 90 kişiye verilen bir ziyafetsaray içinde, aynı yılın 23 Mart'ında Sırp Kralı Petro'nun bir hafta süren ziyaret törenleri, Veliaht Max'ın ziyareti ve Avusturya imparatoru Karl ile İmparatoriçe Zita'nın şerefine düzenlenen ziyafetlerdir Yorgun ve yaşlı padişahın vefatı Dolmabahçe Sarayı'nda değil Yıldız Sarayı'nda olmuştur VI Mehmet unvanıyla tahta çıkan Vahdettin Yıldız'da oturmayı tercih etmiş, ancak vatanı Dolmabahçe Sarayı'ndan terk etmiştir
TBMM reisi Gazi Mustafa Kemal tarafından imzalanmış telgrafı alan Abdülmecid Efendi, halife ilân edildi Yeni halife TBMM'den gelen heyeti Dolmabahçe'nin Mabeyn Dairesi Salonu'nun üst katında kabul etmiştir Hilafetin kaldırılmasıyla Abdülmecit Efendi maiyetiyle birlikte Dolmabahçe Sarayı'nı terk etmiştir (1924) Boşalan saraya Atatürk üç yıl hiç uğramamış Onun döneminde saray iki yönden önem kazanmıştır; yabancı konukların bu mekânda ağırlanmaları, kültür ve sanat bakımından saray kapılarının dışarıya açılması
İran Şahı Pehlevi, Irak Kralı Faysal, Ürdün Kralı Abdullah, Afgan Kralı Amanullah, özel ziyaret için gelen İngiliz Kralı Edward ve Yugoslav Kralı Aleksandr, Mustafa Kemal Atatürk tarafından Dolmabahçe Sarayı'nda ağırlanmışlardır 27 Eylül 1932'de Muayede Salonu'nda Birinci Türk Tarih Kongresi açılmış, 1934'te de Birinci ve İkinci Türk Dil Kurultayları burada toplanmıştır Turing kurumlarının dünya kuruluşu Alliance Internationale de Tourisme'nin Avrupa toplantısı Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenerek, sarayın turizme ilk açılışı sağlanmıştır (1930)

Atatürk'ün Dolmabahçe Sarayı'nın Harem Dairesi'nde Yer Alan Çalışma Odası




Cumhuriyet döneminde, Atatürk'ün İstanbul ziyaretlerinde ikametgâh olarak kullandığı sarayda yaşanan en önemli olay, 10 Kasım 1938'de Atatürk'ün ölümüdür Atatürk, sarayın 71 numaralı odasında hayata gözlerini kapamıştır Muayede Salonu'nda kurulan katafalga konan naaşı önünden son saygı geçişi yapılmıştır
Saray, Atatürk'ten sonra Cumhurbaşkanlığı sırasında İsmet İnönü tarafından İstanbul'a gelişlerinde kullanılmıştır Tek partili dönemden sonra saray, yabancı misafirleri ağırlamak amacıyla hizmete açılmıştır Alman Cumhurbaşkanı Gronch,i Irak Kralı Faysal,Endonezya Başbakanı Sukarno Fransa Başbakanı General de Gaulle şereflerine törenler düzenlenip ziyafetler verilmiştir

Atatürk'ün 10 Kasım 1938 Tarihinde Hayata Gözlerini Yumduğu Yatağı




1952'de Dolmabahçe Sarayı, Millet Meclisi İdare Amirliği'nce haftada bir gün olmak üzere halka açılmıştır 10 Temmuz 1964 tarihinde Millet Meclisi Başkanlık Divanı'nın toplantısıyla resmî açılışı yapılmış, Millet Meclisi İdare Amirliği'nin 14 Ocak 1971 tarihli yazısıyla bir ihbar sebep gösterilerek kapatılmıştır 25 Haziran 1979'da 554 sayılı Millet Meclisi Başkanı emriyle turizme açılan Dolmabahçe Sarayı, aynı yılın 12 Ekim'inde yine bir ihbar üzerine kapatılmıştır

İki ay kadar sonra Millet Meclisi Başkanı'nın telefon emriyle tekrar turizme hizmet vermeye başlamıştır MGK İcra Daire Başkanlığı'nın 16 Haziran 1981 tarih ve 1473 sayılı kararıyla saray ziyaretçilere tekrar kapatılmış ve bir ay sonra 1750 sayılı MGK Genel Sekreterliği'nin emriyle açılmıştır





Saat Kulesi, Mefruşat Dairesi, Kuşluk, Harem ve Veliahd Dairesi bahçelerinde ziyaretçilere yönelik kafeterya hizmetleri veren bölümler ve hediyelik eşya satış reyonları oluşturulmuş, bu reyonlarda Kültür-Tanıtım Merkezi'nce hazırlanan ve milli sarayları tanıtıcı bilimsel nitelikte kitaplar, çeşitli kartpostallar ve Milli Saraylar Tablo Koleksiyonu'ndan seçilmiş ürünlerin tıpkı basımları satışa sunulmuştur Diğer yandan, Muayede Salonu ve bahçeler ise ulusal ve uluslararası resepsiyonlara ayrılmış, yeni düzenlemelerle saray, müze içinde müze birimlerine, sanat ve kültür etkinliklerine kavuşturulmuştur





Mimari Üslubu
Avrupa saraylarının anıtsal boyutlarına özenilerek inşa edilen Dolmabahçe Sarayı, değişik üslupların öğeleriyle donandığından belirli bir üsluba bağlanamaz Büyük bir orta yapıyla iki kanattan oluşan planında, geçmişte mimari açıdan işlevsel değeri olan öğelerin farklı bir anlayışla ele alınarak süsleme amacıyla kullanıldığı gözlemlenir

Selamlık Kısmı Girişinden Yakın Plan - Sarayın, İstanbul Boğazı'na Olan Cephesi




Dolmabahçe Sarayı'nın kendine has, belirli ekollere giren bir mimari üslubu olmamasına karşın Fransız Baroku, Alman Rokokosu, İngiliz Neo Klasizmi, İtalyan Rönesansı karışık bir şekilde uygulanmıştır Saray batı anlayışıyla çağdaşlaşma gayretleri içinde bulunan toplumun sanatta da batının tesiri altında kalarak, Osmanlı saray ihtiyaçlarını da dikkate alıp, o asır bünyesinin sanat atmosferi içinde yapılmış bir eserdir Nitekim, 19 yüzyıl köşk ve saraylarına dikkat edildiğinde onların içinde yaşanılan yüzyılın sanat olaylarına değil, toplumun ve tekniğin gelişmesini de izah ettiği fark edilebilir






Özellikleri
Deniz tarafından görünüşü batılı olmasına karşılık, bahçe tarafı yüksek duvarlarla çevrili ve ayrı ayrı birimlerden oluşması itibariyle doğulu görünümündeki Dolmabahçe Sarayı, 600 m uzunluğunda mermer bir rıhtım üzerinde inşa edilmiştir Mabeyn Dairesi (bugün Resim Heykel Müzesi)'nden Veliahd Dairesi'ne kadar olan uzaklığı 284 m'dir Bu mesafenin ortasında yüksekliğiyle dikkat çeken Merasim (Muayede) Dairesi bulunur

Sarayın, Üstü Cam Kaplı İç Mekânı




Dolmabahçe Sarayı üç katlı, simetrik planlıdır 285 odası ve 43 salonu vardır Sarayın temelleri kestane ağacı kütüklerinden yapılmıştır Deniz tarafındaki rıhtımın yanı sıra kara tarafında da birisi çok süslü iki abidevi kapısı vardır Bakımlı ve güzel bir bahçenin çevrelediği bu sahil sarayının ortasında, diğer bölümlerden daha yüksek olan tören ve balo salonu yer alır Büyük, 56 sütunlu kabul salonu 750 ışıkla aydınlanan, İngiliz yapımı 4,5 tonluk muazzam kristal avizesi ile ziyaretçilerin ilgisini çeker

Sarayın, Muayede Salonu'nda Yer Alan 4,5 Tonluk Kristal Avize




Sarayın giriş tarafı Sultanın kabul ve görüşmeleri, tören salonunun diğer tarafındaki kanat ise harem bölümü olarak kullanılmıştır İç dekorasyonu, mobilyaları orijinaldeki gibi günümüze gelmiştir ipek halı ve perdeleri ve diğer tüm eşyası eksiksiz olarak, Dolmabahçe Sarayı mevcut hiçbir sarayda bulunmayan bir zenginlik ve ihtişama sahiptir Duvar ve tavanlar devrin Avrupalı sanatkârlarının resimleri ve tonlarca ağırlığında altın süslemeleri ile dekore edilmiştir Önemli oda ve salonlarda her şey aynı renk tonlarına sahiptir
Bütün zeminler birbirinden farklı, çok süslü ahşap parke ile kaplıdır Meşhur Hereke ipek ve yün halılar, Türk sanatının en güzel eserleri, birçok yerde serilidir Avrupa ve Uzak Doğu'nun ender dekoratif el işi eserleri sarayın her yerini süsler Sarayın pek çok odasında kristal avizeler, şamdanlar ve şömineler bulunur
Dünyadaki saraylar içerisinde en büyük balo salonu buradakidir 36 metre yüksekliğindeki kubbesinden ağırlığı4,5 ton olan devasa kristal avize asılı durur Önemli siyasi toplantılarda tebrik ve balolarda kullanılan bu salon önceleri alttaki fırına benzer bir düzen ile ısıtılırdı
Saraya kalorifer ve elektrik sistemi daha sonraları eklenmiştir Altı hamamdan Selamlık bölümünde olanı oymalı alabaster mermerleri ile dekorludur Büyük salonun üst galerileri orkestra ve diplomatlar için ayrılmıştır

Sarayın, Kristalden Yapılmış Billur Korkuluklu Merdivenleri




Uzun koridorlar geçilerek varılan harem bölümünde, sultan yatak odaları ve sultanın annesinin bölümü ile diğer kadın ve hizmetkârlar bölümleri bulunmaktadır Sarayın kuzey eklenti bölümü şehzadelere tahsis edilmiştir Girişi Beşiktaş semtinde olan yapı, günümüzde Resim ve Heykel Müzesi olarak hizmet vermektedir
Saray Haremi'nin dış tarafında ise, Saray Tiyatrosu, Istabl-ı Âmire,, Attiye-i Senniye Anbarları, Kuşhane Mutfağı, Eczahane, Hamlacılar, Pastahane,Tatlıhane Fırınlar, Un fabrikası, Bayıldım Köşkleri bulunmaktaydı

Saray'ın Muayede Salonu




Dolmabahçe Sarayı yaklaşık olarak 250000 m²'lik bir alanda yer almaktadır Saray, müştemilatının neredeyse tamamıyla birlikte deniz doldurularak, bu zemin üzerine 35 - 40 cm çapında, 40 - 45 cm satrançvari aralıklarla, meşe kazıklar çakılarak üzerine takviye edilmiş yatay hatıllarla bütünleştirilmiş 100 - 120 cm kalınlığında oldukça sağlam horasan harçlı döşek (radyojeneral) üzerine kagir olarak inşa edilmiştir Kazık boyları 7,00 - 27,00 m arasında değişmektedir Yatay peşteban hatıllar ise 20 x 25 - 20 x 30 cm dikdörtgen kesitindedir Horasan döşekler esas kütlenin 1,00 - 2,00 m dışına taşacak (ampatman) şeklinde oluşturulmuşlardır Yıktırılan eski sarayların temel döşekleri tamir ettirilerek yeniden kullanılmıştır Gayet sağlam olduklarından,hiçbiri tasman yapmamış, çatlama ve yarılma olmamıştır Sarayın temel ve dış duvarları masif taştan, bölme duvarları harman tuğlasından döşeme, tavan ve çatılar ahşap olarak yapılmıştır Beden duvarlarında takviye amacıyla demir gergiler kullanılmıştır Masif taşlar Haznedar Safraköy, Şile ve Sarıyer'den getirilmiştir
Stuka mermerle kaplanan tuğla beden duvarları, somaki mermer plak veya kıymetli ağaçlardan faydalanılarak lambrilerle örtülmüştür Pencere doğramaları meşe kerestesinden yapılmış, kapılar maun ceviz veya daha kıymetli kerestelerden imal edilmiştir
Çıralı çam keresteler Romanya'dan meşe dikme ve hatıllar Demirköy ve Kilyos'tan, kapı, lambri ve parke keresteleri de Afrika ve Hindistan'dan getirtilmiştir
Alttan kızdırmalı alaturka stilinde inşa edilen kagir kubbeli hamamlarda Marmara mermeri, Hünkâr hamamında ise Mısır alabaster cevheri kullanılmıştır Pencerelerde özel imalatla ultraviyole ışınlarını geçirmeyen camlar kullanılmıştır Özellikle padişahın kullanımında olan yerlerdeki duvar ve tavan süslemeleri diğer mekanlardakilere nazaran daha fazladır Çatılarda toplanan kar ve yağmur suları dere ve oluklarla kanalizasyona bağlanmıştır Kanalizsyon şebekesi kafi miktarda borularla kurulmuş, atık sular çeşitli işlemlerle temizlenerek, dört ayrı yerden denize akıtılması sağlanmıştır



Melih Kibar - Sucu Çocuk




























Alıntı Yaparak Cevapla