Prof. Dr. Sinsi
|
4*4 Lük Şehir (44) | Kayısı Kenti Malatya | Tarihçesi Tanıtımı


Malatya Tarihi
(Malatya Adının Aslı)
Malatya, kuruluş ve isim itibariyle başlangıçtan zamanımıza kadar büyük bir değişikliğe uğramadan gelen Anadolu şehirlerinden birisidir Kültepe vesikalarında "Melita" şeklinde görülen Malatya'dan Hitit vesikalarında "Maldia" olarak bahsedilmektedir Asur lmparatorluk devri vesikalarında ise Meliddu, Melide, Melid, Milid, Milidia olarak geçmektedir Urartu kaynaklarında ise Melitea denilmektedir Malatya kelimesinin Hititçe "bal" anlamana gelen "Melid"den türediği anlaşılmaktadır Hitit hiyeroglif kitabelerinde Malatya şehri, bir öküz başı ve ayağı ile ifade edilmektedir



Eski çağ coğrafyacılarından Strabon (M Ö 58- M S 21) Malatya'yı sürekli "Melitene" adı ile zikretmiştir Kesin olarak yerini vermediği geniş bir alan içerisinde "Kataonia" ile Fırat Nehri arasında Kommagene sınırında Kapadokya Krallığı'nın (M Ö 280-212) on Valiliğinden birisi olarak gösterir Ona göre Melitene, Sophene (takriben bugünkü Elazığ ile Fırat Nehri arasındaki bölgeyi ifade eder) nin karşısında kurulmuş bir eyalet olduğu kadar kentleri bulunmayan bir bölgenin adıdır Strabon'a göre bu yöre; zeytin-üzüm ve meyva ağaçlarıy1a bezenmiş, Kapadokya'da bir benzeri bulunmayan tek yerdir


(Malatya merkez gece manzarası)

Pline'ye dayanarak Malatya'nın Asur kraliçesi Semiramis tarafından "Meliten" adıyla kurulduğunu kayıt eder Bu bilgi, daha sonraki çalışmalarda aynen doğrulanmıştır
Gelişen Maldia-Melite ne (Malatya), Kalkomik çağdan beri iskan görmüş ve bugünkü Aslantapede 27 kültür katı bırakmıştır Buradan 4 km kuzeyde yer alan Battalgazi'ye M S 79-81 yıllarında Roma kralı Titus zamanında lejyon karargah olarak taşınmıştır Yine şehre bu dönemde de Melitene adı verilmiştir Artık bundan böyle bir şehir adı olarak bu isim kullanılmaya başlanacaktır Roma şehir surları bu dönemde yapılmaya başlamıştır Burası Roma devrinde, Hudutlarının korunması, coğrafi konumu ve jeopolitik önemi dikkate alınarak mühim bir merkez olarak muhafaza edilmekteydi Bizans döneminde de bu değerini siyasi iktisadi bakımdan da korumuştur


(Malatya Belediye Binası-Merkez)

Bizans-Arap mücadelesi sonucunda şehir" İslam hakimiyetine geçmiştir (M S 659) Bizans kaynaklarında da Melitene şeklinde kullanılan Malatya şehir adı, Araplar tarafından, kadim şekline yakın bir imla ile "Malatiyye" adıyla anılmaya başlanacaktır Araplar, "Sugür EI-Cezeriye "nin merkezi haline getirdikleri bu şehri aynı zamanda bölgenin en büyük ve mamur bir beldesi yapmışlardır Abbaslerden Harun Reşit döneminde (M S 786-809) "EI-Avasım" adıyla oluşturulan müstakil bir idari bölgenin merkezi olma hüviyetini kazanır Böylece Malatya, 1stanbul'a kadar uzanan Rum kazalarının hareket üssü olma özelliğini de taşır Bu merkezin bir diğer özelliği ise Tarsus, Adana, Maraş şehirleri gibi Horasan'dan nakledilen Türkler'in önemli bir yerleşim yeri durumuna gelmiş olmasıdır



Malatya'ya çok eski zamanlardan beri çeşitli sebeplere bağlı olarak Türk yerleşiminin olduğu bilmekteyiz Bu bölgede Türk varlığı, Arap - Bizans mücadeleleri sırasında ortaya çıkmıştır Türkler, bu güzel ve önemli beldenin adını değiştirmeyerek Araplardan aldıkları Malatya şekliyle günümüze taşımışlardır 11 yüzyıl başlarından itibaren Anadolu bir Türk yurdu haline gelmeye başlamıştır Bu bölge de Türk-Bizans mücadelelerinin odaklaştığı şehirlerden biri olmuştur 1056-1101 yılları arasında birkaç defa el değiştirmiştir 1101 yılında Danişmenli Melik Muhammed Gazi'nin hakimiyetine geçen Malatya, bir daha kayıp edilmemek üzere Türk Beldesi haline getirilmiştir Selçuklular döneminde "Vilayet-i Malatya" olarak anılan şehir, bir üstünlük ve asalet ifadesi olarak "Daru'r-Rifa" (Saadet, mutluluk yeri) olarak anılmıştır


(Aspuzu bağları, şimdilerde "Battalgazi" olarak bilinen yer)

Memlüklü devleti kaynaklarında, DulkadirIiler ve diğer Türkmenlerle meskun olan Malatya ve havalisi için "İklim AI-Ozaria (Üzeyir Ülkesi) lakabı kullanılmıştır
Osmanlılar döneminde aynı adla anılan şehirde , daha önce belirtildiği gibi, 1838 yılında Osmanlı ordusu ikamet ederek kışlamıştır Yöre insanı Aspuzu bağları olarak bilinen yazlığa göç etmiş, orada yerleşerek bugünkü şehir oluşmuştur Malatya, günümüze modern bir yapılanma ile gelirken asıl tarih çekirdeğini oluşturan Battalgazi (Eski Malatya), yöre insanının deyimi ile "Aşağı Şeher”, bugün turistik bir ilçe olarak varlığını sürdürmektedir Bu bilgiler ışığında Malatya, isim olarak fazla bir değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelmiştir


(Uçaktan Malatya'ya bakış)

Malatya;
Doğu Anadolu Bölgesi'nin Yukarı Fırat Havzasında ve Adıyaman, Malatya, Elazığ, Bingöl, Muş, Van çöküntü alanının güneybatı ucunda yer almaktadır Çevresini doğuda Elazığ ve Diyarbakır, güneyde Adıyaman, batıda Kahramanmaraş, kuzeyde Sivas ve Erzincan illeri çevirir
İl topraklarının yüzölçümü 12 313 km2 olup, 35 54' ve 39 03' kuzey enlemleri ile 38 45' ve 39 08' doğu boylamları arasında kalmaktadır Malatya, Sultansuyu ve Sürgü çayı vadileri ile Akdeniz'e, Tohma vadisi ile İç Anadolu'ya, Fırat vadisi ile Doğu Anadolu'ya açılarak bu bölgeler arasında bir geçiş alanı oluşturur



Malatya'da hemen hemen tüm büyük toprak türlerine rastlanır Büyük kesimi dik evim, sağlık ve erozyon nedeniyle sorunlu olan bu toprakların başlıcaları ve özellikleri şöyle sıralanabilir
İl alanında değişik yaşlı kireç taşlarının üzerini koyu, organik madde yönünden zengin kahverengi orman toprakları kaplar Bu olgun topraklar, hafif eğimli kesimlerde kalın, daha eğimli kesimlerde ise ince tabakadır Bu topraklar yükseltinin 1000-2000 metre arasında değiştiği ve yıllık yağış ortalaması 7800 mm'nin üzerinde olan alanlarda yayılır


(Beydağları)

Malatya'daki Dağlar
Güneydoğu Torosları, Gaziantep Gölbaşı'nın kuzeyinde yer alan Kapıdere boğazından sonra çeşitli kollara ayrılır Dağ kütlesinin güney kolunu oluşturan ve batı-doğu yönünde uzanarak Besni, Adıyaman ve Kâhta ile Malatya ovasını dolduran dağlara Malatya dağları adı verilir Yüksek ve çok dalgalı olan Malatya dağları çeşitli yönlerde inen akarsularla parçalanmıştır Bu sebeble Malatya dağlarında önemli düzlükler yoktur Doğanşehir ovasının doğusunda düzenli sıralar oluşturmaya başlayan bu dağlar, Fırat vadisine kadar zaman zaman genişleyerek, zaman zaman daralarak uzanır


(Karakaya Dağları)

Malatya dağları üzerindeki en önemli doruklar, batıdan doğuya doğru;- 2100 m
Korudağ,
- 2
424 m Karakaya Tepe,
- 2
006 m Becbel Tepe,
- 2
544 m Beydağı,
- 2
150 m Kelle Tepe,
- 2
306 m yükselti Gayrık Tepedir
Diğer dağlar;- Nurhak dağları
- Akçababa dağları
- Yama Dağları


(Malatya Ovası)

Vadiler ve Ovalar
Malatya il alanında vadilerin önemi büyüktür, ildeki bütün vadiler Fırat ana vadisine açılmaktadır Bunlardan özellikle Tohma vadisi, yan vadileri ile geniş bir ağ oluşturur Bu vadilerin tabanları Fırat vadisine yaklaştıkça genişler ve ilin önemli ovaları ortaya çıkar Bu vadilerin büyük bir bölümü günüümüzde Karakaya Baraj Gölü alanında kalmıştır Öbür vadiler de yer yer genişleyerek çeşitli yükselti basamaklarında sıralanan büyüklü küçüklü düzlükler oluşturur
Başlıca ovaları;- Malatya Ovası,
- Doğanşehir Ovası,
- İzollu Ovası,
- Mığdı Ovası,
- Sürgü Ovası,
- Akçadağ Ovası,
- Yazıhan Ovası,
- Mandara Ovası,
- Çaplı Ovası,
- Distrik Ovası ve
- Erkenek Ovalarıdır



(Fırat Vadisi)

Mandıra, Tafta ve Milli Yazıları
Yarı ova nitelikli alanlardan Mandıra düzü, Sultansuyu ile Beylerderesi arasında; ötekileri ise, Beylerderesi doğusunda kalmaktadır Malatya ovasının güney uzantıları durumundaki bu alanlar, daha yüksek ve daha dalgalıdır - Mığdı düzü
- Fırat vadisi
- Tohma vadisi
- Kuruçay vadisi
- Çapıtlı yazısı
- Yazıhan düzü


(Söğütlü Çayı)

Başlıca Akarsuları:
- Söğütlü Çayı 17
5 km ,
- Morhamam Çayı 22
5km ,
- Kuruçay 67 km
,
- Tohma suyu 52
5 km ,
- Sultansuyu 21
5 km ,
- Sürgü suyu 30 km
,
- Beylerderesi 38 km
,
- Mamihan çayı 10 km
, ve
- Şiro çayı 37 km
dir


(Fırat Nehri)

Fırat Nehri
Keban Barajı'ndan çıkan nehir Malatya'nın Elazığ ile sınırını oluşturacak şekilde güneybatıdan güneydoğuya doğru genişçe bir yay çizerek akar Önce Kuruçay'ı sonra Tohma suyunu alarak akan Fırat, zaman zaman kollara ayrılarak adacıklar oluştururdu Bu alan günümüzde Karakaya Baraj Gölü sahası içinde kalmıştır Fırat nehri, Kömürhan mevkiinde Doğu Anadolu'nun en uzun ve en derin boğazlarından biri olan Kömürhan boğazına girerek akmasına devam edip, boğazdan sonra Malatya-Diyarbakır sınırını oluşturmaktadır Diyarbakır Çüngüş ilçesi yakınlarında Karakaya Barajı kurulmuştur


(Tohma)

Tohma Suyu
Malatya'nın doğu sınırını oluşturan Fırat nehrinden sonra ilin büyük akarsuyu Tohma'dır iki koldan oluşmaktadır En uzun kolu olan Ayvalı, Tohma çayı, Uzunyayla'dan diğer kolu olan Hacılar Tohması ise Tahtalı dağlarından doğar Bu iki kol Malatya il sınırına girerek Mığdı üzerinde birleşip dar ve uzun Şuğul boğazından geçtikten sonra Malatya ovasından geçerek Fırat nehrine katılır Tohma suyunun Şuğul boğazından kurtulduğu yerde Medik barajı kurulmuştur Tohma suyu Malatya ovasından akarken kuzeyde Halavun çayı ile Epreme çayı, güneyde Dipsiz çayı, Sultansuyu, Beylerderesi Horata çayı ile Orduzu çayını alarak Fırat nehrine dökülmektedir Bu sular Sultansuyu, Doğanşehir ve Malatya ovalarının sulanmasında önemli yer tutmaktadır



Barajlar
Sürgü, Medik, Polat ve Sultansuyu barajları olmak üzere 4 baraj bulunmaktadır Polat ve Sultansuyu barajları sulama amaçlı, Medik Barajı Sulama + Elektrik amaçlı ve Sürgü Barajı da Sulama + Taşkın koruma amaçlı olarak inşa edilmiştir


(Orduzu)

Göller
Malatya'da önemli bir tabii göl yoktur Yalnızca dağlık kesimlerden akan suların kaynak alanlarında ve düşük yükseltiri plato basamaklarında yüzeye çıkan suların oluşturduğu küçük göller vardır Bunlar dışında sulama amaçlı 5 gölet vardır Bunlardan; Orduzu Sulama Göleti, Orduzu Zorbalı Sulama Göleti ve Hançayı II Sulama Göleti, Malatya Merkezde, İsaköy sulama göleti Arguvan ilçemizde; bir sulama göleti de Darende ilçesinde bulunmaktadır


Karakaya Baraj Gölü
Malatya merkez ilçesinde 42, Pütürge ilçesinde 15, Akçadağ ilçesinde 2, Arguvan ilçesinde 6, Arapgir ilçesinde 2 köy olmak üzere toplam 67 köy göl alanı içerisinde kalmış olup, baraj gölü Malatya il sınırları üzerinde 150 875 583 m2'lik bir alanı kaplamaktadır
Malatya toprakları önemli bitki örtüsünden yoksundur Eskiden il alanının önemli bir bölümü ormanlarla kaplı iken sonucu bu örtü zamanla yok olmuştur Doğal şartlar ormanların kendi kendisini yenilemesini büyük ölçüde güçleştirdiğinden yer yer bozkırlar ortaya çıkmıştır
 
|