08-04-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Türkiye’De İslam, Hıristiyanlık Ve Museviliğin 70 Kutsal Abidesi
Türkiye’de İslam, Hıristiyanlık ve Museviliğin 70 Kutsal Abidesi
Gezginin İnanç Yerleri

Ayasofya Müzesi

İstanbul
Fotoğraf: Aytunç Akad
Sultanahmet Meydanı ile Topkapı Sarayı arasında
Bizans tarihçilerine göre ilk Ayasofya, İmparator Büyük Konstantin’in oğlu Konstantinus tarafından 390 yılında yaptırıldı Bazilika planlı olan ilk yapı ahşap malzemeyle yapılmıştı ve bütünüyle yandı Bugünkü Ayasofya’nın yapımına ise 532 yılında İmparator Iustinianus zamanında başlandı ve 537’de ibadete açıldı İki mimar birlikte çalıştı: Miletoslu İsidoros ve Trallesli Anthemios
Şehrin en büyük kilisesi olduğu için büyük kilise anlamına gelen “Megali Ecclesia” diye adlandırıldı Bir süre “Th ea Sophia” diye anılan yapıya 5 yüzyıldan itibaren kutsal hikmet anlamına gelen “Hagia Sophia” adı verildi
Ayasofya’nın 553, 557 ve 559 yıllarında yaşanan peşi peşine depremlerle kubbesinin yıkılan doğu kısmı mimar İsidoros tarafından onarıldı Ancak 869 ve 986 yıllarında meydana gelen depremlerde büyük hasar görünce bir süre ibadete kapatıldı Kapsamlı bir onarımdan geçerek mozaiklerle süslenen Ayasofya 13 Mayıs 994’te tekrar ibadete açıldı

İstanbul
Ayasofya’nın Haçlı istilası sırasında Hıristiyanlarca yağma edilişi, kapılarının ve kaplamalarının altın sanılarak sökülüşü tarihe bir trajedi olarak geçti Kilisedeki pek çok değerli eşya ve Hıristiyanların kutsallık atfettiği birçok nesne çalındı
Depremler 14 yüzyılda da etkiledi Ayasofya’yı; 1317 ve 1346’da büyük kubbenin bir bölümünün çökmesiyle kilise tekrar ibadete kapatıldı Halktan alınan özel vergilerle 1354 yılında tekrar onarılarak ibadete açılabildi Bu Ayasofya’nın kilise olarak son kez ibadete açılış öyküsüydü
Kilise olarak 916 yıl Hıristiyanların kutsadığı Ayasofya 481 yıl boyunca da Müslümanların ibadetine sahne oldu İstanbul’un tarihi değeri en yüksek mimari yapılarından Ayasofya 1934 Nisan’ında Atatürk’ün emriyle ibadete kapatıldı
Ayasofya, 1453 yılında İstanbul’un Türkler tarafından alınmasından bir hafta sonra, 1 Haziran 1453 günü camiye çevrilecekti Bizans döneminde olduğu gibi Osmanlı döneminde de şehrin en büyüğü payesiyle birinci ibadet yeri unvanını korudu Bundan sonra da çeşitli onarımlar gördü; anıtsal görkemi Türk çini ve hat sanatının örnekleriyle yeni bir değer kazandı Yapılan eklemelerle mimari görünümü de zaman içinde epey değişti Birçok Osmanlı sultanı Ayasofya’ya cami niteliği kazandıran eklemeler yaptı


İstanbul
Fotoğraf: Sinan Çakmak
İstanbul fatihi II Mehmet Ayasofya’yı camiye çevirdikten sonra ahşap bir minare ekletti Ahşap minare 16 yüzyıla kadar kullanıldı Yerine tuğladan yapılan minarenin mimarı ise Sinan’dı Saray kapısı önündeki minareyi II Mehmet’in (Fatih) oğlu II Bayezit yaptırdı Kanuni’nin oğlu II Selim zamanında eklenen öteki iki minareyle Ayasofya dört minareye kavuştu III Murat mermer küplerle dört mermer mahfi l; IV Murat taş kürsü; I Mahmut camiye bitişik kütüphane ile avludaki şadırvan, mektep ve imaret binalarını yaptırdı Osmanlı hanedanının gömülü bulunduğu beş türbenin Ayasofya’nın avlusunda olması, padişahların Ayasofya’ya verdiği değerin bir başka göstergesi olsa gerek
Ayasofya kaba bir tanımla, büyük bir orta mekân, iki yan mekân, apsis, iç ve dış nartekslerden oluşan bölümleriyle kareye yakın dikdörtgen bir plan üstüne oturur Kubbesi 55 metre yükseklikte, ortalama 30-31 metre çapıyla devrinin bir mucizesi olarak nitelendirilir Göğü kapatan bu genişlikte bir kütlenin oluşturacağı karanlık, kubbeyi çevreleyen pencerelerle önlenmiştir Kubbe 1 1 metre aralıkla 40 kaburgaya dayanıyor İçeriyi aydınlatan 40 pencere işte bu 40 kaburganın arasında ve ak kısımlarında yer alır Yapının ağırlığını taşıyan 107 sütunun 40 tanesi aşağıda, 67 tanesi ise yukarıdadır
Mozaikleri açısından ayrı bir değer taşıyan Ayasofya’daki en eski mozaikler iç narteks ve yan raflardaki altın yaldızlı geometrik ve bitkisel motifli olanlar İmparator kapısı üzerinde, apsiste, çıkış kapısı üzerinde ve üst kat galeride görülen figürlü mozaikler 9 -12 yüzyıllara tarihleniyor
Bir süredir süren restorasyonda ilginç bir gelişme yaşandı ve geçtiğimiz ay (Temmuz 2009) Ayasofya’nın 160 yıldır üstü örtülü mozaiklerinden biri, Serafim adlı meleğin betimlendiği mozaik gün ışığına kavuşturuldu Kubbedeki mozaiğin 900 ile 1300 yılları arasında yapıldığı düşünülüyor


Arap Camii

İstanbul
Fotoğraf: Gökhan Tan
Galata’da, Galatamahkemesi Sokağı üzerinde
Arapların 716-717 yılında kenti kuşatması sırasında yapıldığı rivayet ediliyor Ancak adı bu kuşatmadan değil, 15 yüzyılda İspanya’dan göçe zorlanarak İstanbul’a gelip cami çevresine yerleşen Endülüs Araplarından geliyor Bazı duvar kalıntılarından hareketle, caminin yerinde eskiden kilise olduğu tahmin ediliyor Bu kalıntıların üzerine 13 yüzyılda Latinler tarafından San Paolo Kilisesi inşa edildi Bu sırada Galata, İtalyan ticaret şehirlerinden Cenova’nın yönetimindeydi
Papa XII Gregorius’un 1407’de tamirine destek olduğu kilise, 14 yüzyılda burayı kullanan Dominiklerin bağlı bulunduğu azizin adını alarak San Domenico Kilisesi oldu


İstanbul
Fotoğraf: Gökhan Tan
İstanbul’un fethinden sonra 1475’te camiye çevrilen yapıya Galata Camii adı verildi Dikdörtgen planlı caminin ahşap tavanını 22 sütun taşıyor Mahfi l de sekiz ağaç sütuna dayanıyor Mihrap duvarına bitişik, çan kulesini andıran dört köşe minare ve altından geçen dehliz caminin belirgin özellikleri arasında Caminin duvarlarının kesme taş ve tuğla dizileriyle örüldüğü görülür Camiyi, duvarlarında üç kat halindeki 70 pencere aydınlatıyor
Cami 1734 yılında II Mustafa’nın eşi ve I Mahmut’un annesi Saliha Sultan tarafından, 1868 yılında II Mahmut’un kızı Adile Sultan tarafından onartıldı Adile Sultan onarımı sırasında bahçesine bir şadırvan yapıldı Camide 1913 yılında yapılan onarım sırasında çıkarılan Latin mezar yazıtları İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne kaldırıldı
Caminin son cemaat yeri 1913 yılındaki onarımda eklendi Mihrap ve minberi mermerdir Arka avlusundaki şadırvan sekiz mermer sütunlu, kubbeli bir yapı

Bab-ı Esrar - Yansımalar
|
|
|