Prof. Dr. Sinsi
|
Türkiye’De İslam, Hıristiyanlık Ve Museviliğin 70 Kutsal Abidesi

Sultanahmet Külliyesi
İstanbul
Fotoğraf: Hakan Öge
Sultanahmet Meydanı’nda, Ayasofya’nın karşısında, tarihi Hipodrom’un yanında
Sultanahmet Meydanı’nın benim çocukluğumdaki yeri sanırım ömrüm boyunca büyüsünü koruyacak Öyle ki çocuk dimağımın kategorize etmeden emdiği tarih, mimari, güllerin donattığı küçük havuzun çevresinde her milletten insanlar… Yahya Kemal’in “Geçmiş Yaz” şiirinde dediği gibi; “Velhasıl o rüya duruyor yerli yerinde”… İlerleyen yaşım ve biriken bilgimle, o çocuğun rüyasının birbiri üstüne düşen rengârenk tüllerinin birini kaldırsam bir başkası düşüveriyor hemen gözlerime
Bıyığı henüz terlememiş bir delikanlı düşünün, koca Osmanlı İmparatorluğu’nun sorumluluğu omuzlarına konmuş Üstelik barış zamanı da değil; devlet İran ve Avusturya ile savaş halinde!
Genç ölümlü bir ömür düşünün; 14 yılı zamanının dünyasında söz sahibi bir imparatorluğun tahtında geçmiş
Sultanahmet Camii’ne bir de bunları düşünerek girin Genç yaşta ölmüş çocuk padişahın Osmanlı tahtı için kardeş katline son veren kişi olduğunu akılda tutun Saltanatın babadan oğla değil, ailenin yaşça en büyüğüne geçmesi anlayışını başlatan, 13’ünde sultan olan, 27’sinde ölen I Ahmet’i…
Sultan I Ahmet tarafından yaptırılan, temelini 1609 yılında bizzat padişahın attığı cami 1617 yılında tamamlandı (Bir ayrıntı: Ben görmedim ama Sultan I Ahmet’in cami temelini atarken kullandığı kazmanın Topkapı Sarayı Müzesi’nde olduğunu okudum bir kaynakta )
Mimarbaşı Mehmet Ağa’nın yönetiminde yapılan cami, klasik üslupta olmakla birlikte, getirdiği yeniliklerle de Osmanlı mimarisinde özgün bir yeri olmasıyla dikkat çekiyor
Yapı topluluğu cami, hünkâr kasrı, sübyan mektepleri, medrese, arasta, darüşşifa, tabhane, imaret ve türbelerden oluşuyor Günümüzde külliye bütünlüğü maalesef görülemiyor; bir bölümü yıkılmış ya da değişerek mimari özgünlüğünü yitirmiş
Ayasofya ile karşı karşıya olan cami, 64x72 metre ölçülerinde ana mekânı, 43 metre yükseklikte, 33 6 metre çapındaki kubbesiyle, Ayasofya kadar görkemli Köşelerde dört küçük kubbe yer alır
İç avluyu, 26 sütuna dayanan 30 kubbenin örttüğü revaklar çevreliyor Yapının öndeki ikisi ikişer şerefeli, arkadakiler üçer şerefeli olmak üzere altı minaresi var Tunç kapılarının özgün maden işçiliği görülmeye değer
Tüm duvarlar ak üstüne mavi, yeşil, al, fi ruze ve kara İznik çinileriyle kaplı Mihrabın içindeki çiniler çiçek desenli Altın yaldızlı minber geometrik geçmeli ve kabartmalı Mermer döşemeli avlunun ortasındaki şadırvan kabartma rumi geçmelerle, lale ve karanfi l bezemeli
“Bahti” takma adıyla şiirler de yazmış olan Sultan I Ahmet, medresenin yanındaki türbede yatıyor Türbesinin duvarları dıştan mermer kaplı, içten 17 yüzyıl çinileriyle bezeli II Osman, Kösem Sultan, IV Murat ve çocukları da aynı türbede yatıyor


Hırkaişerif Camii

İstanbul
Fotoğraf: Serkan Şentürk
Fatih ilçesinde, bulunduğu semte adını veren cami Muhtesip İskender Mahallesi’nde, Keçeciler Caddesi üzerinde
Caminin adı ise, içinde korunan ve Hz Muhammed’in olduğuna inanılan hırkadan geliyor Hırkaişerif Camii, 1851 yılında Sultan Abdülmecit tarafından bu hırkanın korunması ve ziyareti için yaptırıldı Kesme taştan, sekiz köşeli yapı, pencereli bir kubbeyle örtülü Mihrap ve minber kırmızı som mermerden yapılmış Hz Muhammed’e atfedilen ve peygamber tarafından Veysel Karani’ye ( Üveys el Karani) verildiğine inanılan hırka caminin mihrabının önündeki kubbeli bölümde korunuyor
Veysel Karani’nin ölümünden sonra kardeşlerinden devam eden Üveysi ailesi elinde korunan hırka, 17 yüzyılın başında I Ahmet’in isteğiyle Şükrullah Üveysi tarafından İstanbul’a getirildi Bundan sonra Üveysi ailesi de İstanbul’a yerleşti Bugün caminin bulunduğu mahallede Çorlulu Ali Paşa tarafından hırkanın korunması ve ziyareti için kâgir bir yapı, bitişiğinde çeşme ve imaret inşa edildi


İstanbul
Fotoğraf: Serkan Şentürk
I Abdülhamit’in 1780 yılında, bugünki caminin kuzeyinde yaptırdığı kâgir yapıya taşınan hırka burada ziyarete devem edildi Bu yapı II Mahmut tarafından 1812 yılında yenilendi
Abdülmecit tarafından yaptırılan şimdiki Hırkaişerif Camii, cepheleri hemen hiçbir süs barındırmayan ampirik üslupta bir yapı Girişlerde antik Yunan tapınaklarını andıran Dor üslubu sütunlar görülüyor

Dolmabahçe Camii
(Bezmiâlem Valide Sultan)

İstanbul
Fotoğraf: Emre Arıcan
Dolmabahçe’de, İnönü Stadyumu karşısındaki sahilde, deniz kenarında
Dolmabahçe, adı üstünde “doldurulmuş bir bahçe”dir… Eski kaynaklarda burası Karabâli Bahçeleri adıyla geçer Denizin sığ bölümleri I Ahmet zamanında (17 yüzyıl) doldurulmaya başlanır ve bölge Dolmabahçe adıyla padişahın bahçeleri arsına girer Daha sonra bahçe içine kasırlar ve saraylar yapılır En son II Mahmut’un yaptırdığı saray Abdülmecit tarafından 1853-1854 yıllarında yıktırılarak yerine bugünkü Dolmabahçe Sarayı yaptırıldı
Dolmabahçe Camii de bu sırada, 1853 yılında Ermeni asıllı ünlü mimar ailesinden Karabet Balyan’a yaptırıldı Dolmabahçe’de saat kulesinin karşısındaki cami İkinci Mahmut’un eşlerinden, Abdülmecit’in annesi Bezmiâlem Valide Sultan’ın adıyla da anılıyor Bazı kaynaklarda camiyi yaptırdığı bilgisi yer alan Bezmiâlem Sultan caminin yapıldığı yıl ölmüştü Bahçe duvarından caminin denize bakan mihrap duvarına taşınan yazıtta, Bezmiâlem Valide Sultan’ın ölmesi üzerine inşaatı oğlu Abdülmecit’in tamamlattığı bilgisi yer alıyor
Barok üsluptaki cami süslemeleriyle dikkat çekiyor
Otaköy ve Mecidiye camileri tipinde olan caminin pencereleri de Cihangir Camii’nin pencerelerine benziyor Kıble tarafında beş, öteki yanlarda ise altışar pencere camiye gün ışığı girmesine olanak sağlıyor Ayrıca üç yanda, tavuskuşu kuyruğunu andıran üçer pencere sıralanıyor
Orta kubbeden sarkan büyük avize, kırmızı somaki mermerden yapılmış mihrabın ve minberin görkemini tamamlıyor
İki ince gövdeli, zarif minareye ve dıştan, kubbenin köşelerinde işlemeli dört kuleye sahip Duvarlar ve minarelerinin şerefeleri süslemeli kabartmalarla bezeli Hünkâr kasrı ise caminin önyüzünde yer alıyor
Dolmabahçe Camii’nin 1948-1961 yıllarında Deniz Müzesi olarak kullanılması; İstanbul’u 2 Ekim 1923 tarihinde terk eden işgal kuvvetlerinin, cami ile saray arasındaki meydanda Türk bayrağını selamlama seremonisi tarihe düşülen notlar arasında
Camiye adını veren Bezmiâlem Valide Sultan’ın sandukasının, Çemberlitaş yakınındaki II Mahmut Türbesi’nde bulunduğu bilgisini de meraklısı için aktarmış olalım

Ortaköy Camii

İstanbul
Fotoğraf: Aytunç Akad
Beşiktaş ilçesinde, Ortaköy İskele Meydanı’nın kuzey tarafında, deniz kenarında
Bir adı da Büyük Mecidiye Camii
Abdülmecit tarafından 1853 yılında Mimar Nigoğos Balyan’a (kimi kaynaklarda Garabet Balyan diye geçiyor) yaptırılan cami Ortaköy İskelesi yanında
Tek kubbeli, iki ince minareli, barok üsluptaki yapının duvarları ak kesme taştan, mihrap mozaik ve mermer, minberi somaki mermerden yapılmış Caminin 1894 depreminde hasar alan minarelerinin petek ve külahı yeniden yapıldı
Ortaköy Camii’nin denize doğru kaydığının saptanmasının ardından zemini 1960’tan sonra, 20 metre derine inen kazıklarla güçlendirildi Bu güçlendirmede caminin beden duvarları boyunca karşılıklı 64 kazık ve 80 ton çimento şerbeti kullanıldı Bu zemin güçlendirmesinin ardından 1984 yılında büyük bir yangın geçiren cami tekrar onarıldı
Cami ana ibadet mekânı ve hünkâr kasrı olmak üzere iki bölümden oluşuyor Bir kenarı yaklaşık 12 metre olan, kare planlı ana mekânın kuzeyinde son cemaat yeri denebilecek küçük bir alan daha var
Ana mekânı örten kubbenin kasnağında pencere görülmüyor, caminin gün ışığı gereksinimi beden duvarlarına açılan 20 pencereyle karşılanıyor
Çağının modasına uyan Ortaköy Camii de barok üslupta bir yapı
Yazarınız henüz hiçbir kitabına girmemiş “Ortaköy” başlıklı şiirinde dikkat çekmiştir çağın barok modasına:
“Bir kubbenin yıldızlı alemine ve ayçasına/vurmuştur bir imparatorluğun gürültülü/ çöküşünün şavkı Ortaköy Camii’nin/ minaresinden bakınca, Kabataş’a kadar/ bir barok aranış görürsün Yaldızlar içinde/ Çırağan, Yıldız ve Dolmabahçe Sarayı/Yıkılan bir devin/ son bir kez/ ihtişamla doğrulma hayali”
Ortaköy Camii’nin bulunduğu yerde daha önce, Vezir İbrahim Paşa’nın damadı Mahmut Ağa tarafından 1721 yılında yaptırılan mescit vardı Mahmut Ağa’nın Patrona Halil Ayaklanması sırasında ölmesiyle mescidin de yıkıldığı sanılıyor
Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmeden üç gün önce cuma namazını Ortaköy Camii’nde kıldığı, tarihe düşülen notlar arasında

|