08-03-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Aşka Veda | Can Dündar

Gazeteci yazar Can Dündar, Aşka Veda isimli son kitabını Hürriyet yazarı Ayşe Arman'a anlattı
Aşkın zorlaştığına dikkat çeken Can Dündar seksin ise kolaylaştığını öne sürüyor
İşte Ayşe Arman'ın can Dündar röportajında dikkat çeken o satırlar 
* Aşk hakkında bu kadar yazı yazmışsın O zaman soruyorum:
Aşkın hayatımızdaki yeri?
- Eskisine göre azaldı Daha çok dilde, daha az gönülde
Belki de bu ikisi arasında bir ilişki var Belki de değil öyle:
Aşk, kalbimizde azaldıkça, dilimizde çoğalıyor
O meşhur Kızılderili öyküsündeki gibi
Beyaz adam soruyor: “Niye şarkılarınız hep suyla alakalı?”
Kızılderili cevap veriyor:
“Kıtlık çekiyoruz da ondan! Peki ya sizin şarkılarınız niye hep aşk üzerine  ”
* Kitabın, içeriğinden önce prezervatifli kapağı ilgi çekti  
- Hiçbir görsel, meramımı daha iyi anlatamazdı Kapak tasarımcılarının aklına geldi Hoşuma gitti
Oğlum, ergenlik çağında Onların kuşağını bizimkiyle kıyaslıyorum Bir paradoks var
* Nedir o?
- Aşk imkân dahiline girdikçe imkânsızlaşıyor sanki şöyle anlatayım:
Kadın ve erkek, önceki kuşaklara göre bugün çok daha rahat ilişki kurabiliyor
Ama yalnızlık, ayrılık, mutsuzluk da tavan yaptı Genelleme yapılamaz tabii ama büyükşehirlerde, bir gecelik ilişki acayip yaygın
Kavuşmak kolaylaştı ama terk etmek de
Aşk zorlaştı, seks kolaylaştı O zaman n’oldu? Aşk, şiirini kaybetti
* Aşkla, mesafe arasında ters orantı mı var?
- Galiba ınsan kendine şu soruları sormadan edemiyor: Aşk, kudretini, ilk insandan beri yasaklanan bir meyve oluşundan ve vuslat uğruna verilen mücadeleden mi alıyor?
Hatta, bir adım ötesi, aşk dediğimiz bu mu?
Dokununca solan bir çiçek
Yaklaştıkça kaybolan bir serap
Seçenek çoğaldıkça hepsini deneme isteği, ‘yasak meyve’nin tadını arar hale mi getirdi?
* Hem âşık, hem evli, hem arzulu olunamaz mı?
- Herkesin bunu aradığını tahmin ediyorum Yapabilenlere ne mutlu! Dominique Simonnet diyor ki, “Kadın ve erkek arasında üç bileşen var:
Aşk, seks ve evlilik
Tarih boyu bu üçünü bir türlü bir araya getiremedik!”
Rönesans’a kadar Avrupa’da kilise, kadınla erkeğin yatakta bile birbirine temasına izin vermiyordu
Temasın yegane amacı çocuktu
Sonra, ‘aşk izdivaçları’ başladı Seks hâlâ tabuydu 1960’lardan sonra seks, hürriyetini ilan etti Ama bu defa, evlilik sallanmaya başladı Serbest aşk, yuvaları yıktı Türkiye’de de bizim kuşağın erkeklerinin buluğ çağında yaşadığı, ‘hazsız aşklar’ ne kadar kötüyse, bugünkü ‘aşksız hazlar’ da o kadar kötü  
* Yani aşkın serbestleşmesi fena mı?
- Olur mu? Kuşaklar boyunca bunu bekledik Ama ‘serbesti’ ile ‘özgürlük’ü karıştırmamak lazım Serbestiden, iplerin sistem tarafından kontrollü salıverilmesini anlıyorum
Özgürlükten ise, insanların sisteme meydan okuyarak hareket alanını genişletmesini
1960’larınki özgürlük mücadelesiydi mesela
Bugünkü ‘sınırlı açılım’, Sevgililer Günü’nde daha çok mal satabilmek için bir teşvikmiş gibi geliyor bana
O yüzden de devamı yok, genel bir toplumsal özgürleşme talebiyle birleşmiyor
İstediğimi giyerim, istediğim yere giderim, istediğimle gezerim, size ne, boyutunda kaldıkça da hem sıradanlaşıyor hem de muhafazakârlaşmaya hizmet ediyor
* Neden?
- 1960’lara oranla, kızlarını karma eğitimden sakınmaya çalışan ailelerin sayısında artış var Kadınlara ayrı otobüs talep ediliyor, televizyondaki bir öpüşme sahnesi bile bazı izleyicilerde paniğe yol açıyor Yani şimdi yaşadığımız özgürleşme değil, açılıp saçılma Televizyon reklamlarındaki insanlarla izleyici arasındaki mesafe açılıyor giderek  
|
|
|