Prof. Dr. Sinsi
|
Söyleyeni Susar Söyleteni Gider Sözler Biter...

Kimse kahraman yapmasın seni masalına…
Kimse seni ben kadar yazamayacak yar 
Karanlığımdayım… Kimse ışık sunmasın 
Az daha gelmeyin, ölmeyi becereceğim bu kez 
Uzundur yaşamak denilen türkü  Ve bir ses ile düşer bazen notalarından  
Söyleyeni susar, söyleteni gider, sözler biter…
Bir son için eline kalemi dolamak…
Hadi yeniden / yenilmeden dercesine son diyebilmek…
Hadi son…
Sonsuza dek yazılabilecek masala son düşürmek istemezdim elbet  
Isırganlar düştü ellerime / yüreğime…
Sonuma susadım  
Titrek ellerimle yazdığım şiirleri yırttım bugün  
Dün ateşe verdim birikmiş yazıları  
Genzimden hala harf kokuları ve ellerimde yıllanmış kelimelerin cinayet bulguları…
Kirpiğimde asılı kalıyor masal  
Gözyaşlarıma takılıyor, hadi dinin gözyaşlarım  
Hatırlamıyor musunuz sizi kaç kez uslandırdım?
Benim masalımda ikinci tekil şahısla başlıyordu tüm çekimler  
Varlığıma hiçbir satır aralığında rastlanılmıyordu  
Kayıptım… Kayıbım…
Üstüme atılabilirdi tüm Mecnunluk masalları  
Bitmeyen aşkların çekilmeyen çileleri yıkılabilirdi şahsıma  Ki kayıptım 
Bir masal yazdım  Müebbet hükmü giydirildi parmaklarıma  
Şimdi üstüme bırakılan suçlar olsa ne yazar? Kayıbım…
Bulunsam, önce kendi masalımdan hesap sorulacağım  
Sonum müebbede bakar  
Üstüme atılan düşler ancak müebbedimi idam yapar…
Ölmeyi bile beceremeyecek kadar beceriksizken ben, hangi düşün yıkılışının becerilerindesin sen yar?
Bir yanım dürtüyor dilimi  “Anlat!” diyor  
Masalsılığını düşünün, Anlat! Bu kez susma  
Madem bu bir sonsa ardında virgül bırakma, soru işareti kalmasın gözünü yumduğun yerde  Haykır!  
Ve bu sona kattığın tüm işaretleri noktalaştır 
Hayır diyorum  Susuyorum…
Üşüdüğümde yalnızlığım örtülüyor üstüme  
Bu titremeler bitmez yar  
Ve zoraki de olsa yumulmalı gözlerim gecesini oynayan semaya  
Ki artık uykusuzluğumu uykuya daldıracağım masalım yok 
Bir bahar göster bana Yar, dünsüz olsun  
Unutulması gerekenler unutulsun  
Bilinsin yine gözümden sızan kan, bileğimden damlayan yaş…
Kötü gün niyetine saklanmış tüm hüzünler kullanılmalı şimdi  
Gün, kötü gün…
En iyi büyüme şeklidir hüzün yar  
Büyümeli ve hatırlamamalı hiçbir şeyi…
Sol omzumdan bir çığlık düşüyor yere  İrkiliyorum…
Kuşdili cümleler savuruyorum nedensiz  
Belki de en çok kendim anlamıyorum  
Elim her zamanki kekemeliğini yapıyor  
Ve kalemime pelteklik bulaşıyor, adın yazılacak diye yar 
Boşluğa yazılar döküyorum içimden 
Bir aşkı kaç kez gözlerinizden akıtabilirsiniz?
Ve gözyaşlarınızda kaç kez aynı imzayı görebilirsiniz?
Hadi, içinizi toplayın da cevap verin 
Susabilir misiniz?
Emeklerken düşsel kırıklarınızın yolsuzluğunda 
Düşebilir misiniz?
Oysa düşmek için yürümek gerek,
Bilmektesiniz…
Korkmaktasınız,
Aşk adına çıkılan her yoldan cayarken varlığınız 
Unutmayınız 
Siz aşkın en ortasındasınız…
Ve bu savaşta payınıza sadece yenilmek düşer 
Farkında mısınız?
Cevapları yok yazımın…
Yankılanıyor sadece uzun koridorlu bir boşlukta 
Duyan yok…
Düşe düşe yara bere oldu masal  
Şimdi son düşüşümü bekliyorum  
Tutmayın… Düşmeye çabalıyorum 
Tükendim mi yar? Neden bu son?
Yorgunum…
Masala kapattım kalem uçlarımı…
Caymıyorum hâlbuki masaldan  
Sadece susuyorum yar  
Artık bilinmeyecek sözüm…
Geldiğim yolları tekrar çiğniyorum 
Bu kez denizim yok ayak diplerimde  
İçimi yıkayacak, beni hayata yıkacak dalgalar yok  Olsun…
Bu harf kalabalığında elbet boğulmak düşer payıma…
Yazmak sen kadar hiç bir şeye yakışmıyor yar  
Bu kalem sen kadar kimseyi yazmıyor  
Ama vakit susmak artık  
Nasıl susacağımı bilemesem de…
Hani derdim ya; yazdıklarımın altındakiler sen anla yar
Şimdi yazamadıklarımı da sen anla…
Söz tutulacaktır şüphesiz; sonsuza dek yazılacaksın  
Harfler resmetmeyecek sadece yazıldığını, içime karalanacaksın…
Bahar bitti… Masaldı ya yazılanlar, masal kadardı bir bahar…
Mevsim sonbahar, bilmekteyim…
Bilmekteyim; zaman, alışkanlıklar diye başlayan can sıkıcı cümleleri…
Zamanlara devrilmeyeceksin yar  
Yüzüme doğan sayısızca gün, avuçlarına sıkıştıramasa da masalını, bitmeyeceksin…
Alışılagelmiş olmayacaksın  Hep ince bir sızı kalacaksın  
Gözlerimin kenarında hazır bekletilen gözyaşlarımda aranacaksın  
Bulunacaksın da üstelik saklanılmayacaksın…
Son sözü defalarca söylenmiş bir yenilişti masal, yar!!!
Büyük yenilmek için masal yazmış gerçeğim 
Neydin yar? Adım kadar bilirken nedendi bu giz? Sebepsiz…
Kırık bir tebessüm iliştiriliyor zorla yanağıma  
Oysa bilseler, gülmek için hiç savaş vermeyeceğim bir dilimdeyim  
Ağlamanın elinden tutmuş yarenliğim  
Bu sona sunulacak tek şey gözyaşlarım 
Kendime dönük soruyorum, kendimi bana yabancılaştırıp 
Siz gözleriniz kapalı masal yazabilir misiniz?
Aşinaysa acılar tanırsınız kalemi  
El yordamıyla bulabilirsiniz satırınızı ve yürekten sızan bir hüzün yoluyla dümdüz gidebilirsiniz  
Yazdıklarınızı dönüp okumamak ve canınızı daha fazla yakmamak için kapalıdır gözleriniz  
Yazabilirsiniz  Bu masalın okuru siz değilsiniz…
Seni yazarken kendimi nerde unuttum yar?
Nasıl oldu da kendime ''siz'' oldum?
Güneş suya düşüyor, titriyor varlığı  
Gece doğuyor şehrime  Maviler kararıyor  
Vapurlar denizi parçalarcasına geçiyor karşı kıyıya  
Ortaköy'e uzanıp gidiyor gözlerim  
Serseri adımlarımı özlüyorum, sahil boyu düşülmüş 
Ve SoN diyorum içimi yararcasına  
Kız Kulesi şaşkın  Ve SoN diyorum  
Kule ağıtlar iğneliyor masalımın sonuna 
Her şey bir Kız Kulesi düşüydü yar  
Ve düşü Kız Kulesi olan masallarda ağlamak çıkardı her adımda karşına 
Her şey rahat bir nefes daha almak içindi yar  
Şimdi ise az daha gelinmese ölüme düşülecek bir solukta varlığım 
Yıldızım kaydığı an unutulacak olan her şeyi hatırımdan geçiriyorum sürekli  
Unuttum demiyorum   
O kadar büyük bir yalan dökmüyorum kalemimden 
Giden gider ve her şey biter  Yalan yar, yalan!!!
Kendi yalanımı ele veriyorum  
Doğrular saklanırken masala, yanlışlar doldurmasın istiyorum kalan boşluğu 
Ki artık susuyorum…
Bir sonu avuçluyorum ellerimle…
Son diyorum… Bitti…
Parantez içlerine bitemedi yazıyorum 
Masal parmaklarımın altında son çırpınışlarını gösterirken, büyük ağaçlar gölgesinde eskiyen gün itirafçısı oluyor içimin 
''Yaraların sarılmaz, karanlığın artık aydınlığa ulaşmaz''…
Kefareti yok bu acının  
Yüzüme astığı hazandan başka duruşu yok  
Ertelenemiyor müsaitsizliğimde  
Sen şurada dur acım, parça parça edip seni dirhem dirhem yaşayacağım cümleleri kabul görmüyor kaçışta  
Ne garip, mutluluğum kolayca bırakılıyor yaşanılacağı tarih belli olmayan bir satıra…
Yine yarımım  Nasılsın deme yar  
Düşlerimin şah damarını kesiyorum bu sonla 
Bir son kadarım  Ağrılı, acılı, sancılı son çırpınışlarım…
Bir şehrin dar sokaklarında yazıyor adım  
Hadi çiğne harflerimi, geriye bıkmadan seni yazan ben kalmasın yar  
Ne seni yorsun artık tükenmeyen yazılışların; ne de beni benden etsin her defasında…
Ben hiç bitmeyecek bir masalı yazacak kadar cesurluk gösterirken varlığımda, neden hep cesaretsizlik düştü ki payıma?
Yalandı… Bilmedin yar! 
Varsın bana kalsın cesaretsizliğin yüzü  
Varsın bende kalsın sustuklarım  
Ne faydası var ki konuşmaların?
Karanlığımdayım… Kimse ışık sunmasın  
Az daha gelmeyin, ölmeyi becereceğim bu kez…
Yutkunacağım ölümün en koyu halini  
Öyle ya her renkten önce karaydım ben  
Düştüm, kanadım masal yazınca; kırmızıyı öğrendim  
Acıdım, susmadan ağladım; şeffaflığı öğrendim  
Düş kurdum; pembeyi bildim  
Seneler geçti üstümden; toz rengine kuşandım  
Sonbaharda düştüm yere; sarardım  
Ama ben hep karaydım 
Gözlerimden damlayan siyahlarda düşümü ağladım  
Masalsı sayıklamalarımdayım  
Bilmediğin aralıkta, duymayacağın çığlıkta son/baharlaşıyorum  
Yeni bir uykusuzluk kuşanıyorum gözlerime  
Kırıklarımı toplayıp bütünleştiremiyorum  
Adını saklıyorum hafızamın bir yanlarına 
Nerdesin?
Ne önemi var yar 
Düştesin…
Gider ayak ne demeli sana yar  
Yirmi dokuz harften kurulma en güzel düştün dünyama  
Adından anlamlı değil hüznün tanımı bana  
Üç heceydin satırlarda can buluşunda  
Seni yazmak için kendimi bile silebilirdim yar 
Ben şiirsi bir ağlayışla otururken masalın kıyısında, bilmediğine döktüğüm yaşları toplamalıyım bu sonda…
Yar! Hayat cümlemin bozuk imlası…
Yar! Adımı unuttuğum adını yazmaktan…
Yar! Masalsı düş…
Yitme bu şehrin büyük yalnızlıklarında 
Dağ gibi devrilirken ben harflerin musallasına, bil ki haykırışlarımda kanatlanıp savrulacaksın rüzgârlarda, boğazın bir kıyısından diğer bir kıyısına…
Yollar parçalarken adımı, asılsız bir ihbardan sorgulanıyor asudeliğim 
Bir mermi düşüyor alfabeme, delik deşik oluyor harflerim 
Yokuşlar çıkıyorum, inişleri olmayan  
Taşlara takılıp yuvarlanmaktan bıkmıyorum  
Adını intihar koyuyorum yaşamanın 
Cam kenarlarında nereyi gördüğümü bilmeden bakıyorum  
Yağmur çarpıyor yüzüme ve toprak kokusu bulaşıyor kalemime  
Geldiğim yere yüzümü dönüyorum  
Toprağın alnından öpüyorum 
Bir şarkısı yok masalın; duyulduğunda hatıra geleceği  
Sözleri de bitiyor ya şimdi… Ne desem boş…
Ne desem sürükleniyor zifiri karanlıkta  
Hiç bir sözün faydası olmasa da bu sona, bunca yazılmışlığın ardında bir son çizmeli dedim masala…
Bir cellâda gülümseyecek kadar özlemek ölümü, ne demek bilir misin yar?
Bir son yazarken sonunu çizmek yaşam haritana…
Ah-u zar! Ne dem diner gözümdeki yaşlar?
Diyebilir misin ki geçecek?
Diyebilir misin ki masallar unutulur, biter, yok olur…
Desen ki inanır mıyım artık?
Bahar tükendi; sonbahar geldi  Dalından düştü masal…
Yapsam bozulmayacak; bozulsa yapılmayacak kadar darmadağın tüm hayaller 
Bu sonu bırakıyorum ellerine Yar  
İster sakla, ister yırt at 
Masal sonlarında üç büyük elma düşer bilirsin  
Birincisi sana, ikicisi sana, üçüncüsü de sana olsun  
Masaldan kendime pay ayırmadığım gibi bu son da düşmesin payıma…
Bu sona bir kalem feda ettim Yar  
Al götür kendini satırlarımdan…
Ve Yarenliğim gider ve masal biter Yar 
Unutma! Hep içime yazılacaksın 
İçimde yazılacaksın…
Canımın içine değil, içimin canına yazılacaksın yar!!!
|