08-03-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Türkiyede Kağıdın Tarihçesi-İ
Türkiyede Kağıdın Tarihçesi-II
18 Nisan 1745 tarihli bir belgeden kağıthaneye ikinci bir dolabın ilave edildiğini 7 Nisan 1754 ve 29 Mart 1746 tarihli iki belgeden padişah I Mahmut’un yeni kurulan kağıt imalathanesinden çok memnun kaldığını, o kadar ki yaptığı kağıdı kendisine sunan İbrahim mütefferikaya 100 adet altın ihsan ettiğini 20 Temmuz 1746 tarihli bir başka belgeden ise kağıthanenin su azlığı yüzünden kapanmak tehlikesi ile karşılaştığını biliyoruz
1749 yılının mayıs ayına kadar Yalova kağıt imalathanesinin faaliyetlerine ilişkin bilgiye sahip değiliz Ancak bu tarihte eserini yazan Hamdi efendiden imalathanenin tam faaliyet halinde olduğunu, her cins kağıdın işlenmekte ve esnafa verilmekte, o kadar ki aslan damgalı kağıtlar revaçta olduğundan Avrupa kağıdından ayrılmaması için o filigranların taklit edildiğini öğreniyoruz
1749 tarihin de Hamdi efendi tarafından yazılmış coğrafyaya ilişkin kitapta Yalova kağıthanesi ve oradaki kağıt imalathanesi hakkın da verilen şu bilgiler aktarmaya değer:
“Ve keyfiyeti san’atı İstanbul’da eskici Yehud taifesinin cem eyledikleri köhne kırpasın kıyyesin sekizer akçeye kağıt emini olan Yazıcı –i sabık Ali efendiye verüp ol dahi mahalline gönderüp vardık ta ol tunç dibekle kırpas döverek vesiki sahi su ile gidüp pak olup bir yoğurt gibi köpük suyun üzerinde suut edip alup hıfzeder Vakti hacette bir ağız vasi bir fıçının içine bir miktar koyup su ile karıştırıldıkta yoğurt ayranı gibi bir cevher olur ”
Büyük ve küçük kağıdına göre telden kalbur misalinde Çar köşe kasnağı ol suya gats ettirip yukarı kaldırıldıkta suyu telden aşağı fıçıya akup ol kalıp gibi telden kasnak üzerinde beyaz zar misal kalan şeyi keçe parçaları üzerine vaz edüp suları çekildikte birbiri üzerine aralıkta aba ve keçeler ile yığılmış temam suları kalmadıkta sırıklara sererler lakin buna yazı yazılmaz zira seyrek ve neşşaf (emici)’dir Sonra mahsusi kaynamış paça suyu içinde şap ile terbiyeli suya batırıp tekrar kurutup kavi ve tunç mengenelere sıktırırlar Ondan sonra gönderip satıldıkta kağıtçılar mühreletirler Bu kitabın yazılmış olduğu kağıt dahi Yalakabad kağıthanesinde işlenen kağıtlardandır
1760 senesinden sonra imalathanenin faaliyetini sürdürüp sürdürmediği kesinlikle bilinemiyor Elimizde imalathanenin üretim bilgilerini içeren belgeler bulunmadığı için de Yalova kağıthanesinin ülkenin ihtiyacına ne kadar cevap verdiği saptanamıyor Osman Ersoy Yalova kağıthnesinin 10-15 yıl çalıştıktan sonra kapandığını tahmin ediyor ve bunun nedenleri arasında Avrupa kağıtlarının rekabetini, suyun çevre halkı tarafından kullanılması nedeniyle su yetersizliğini ve teknik elemanların bulunmayışını birer olasılık olarak belirtiyor
Anafarta tarafından bulmuş olduğu filigrana dayanarak kağıt üretmeye başladığı tarih 1745 olarak verilen Yalova kağıt imalathanesinin olası kapanış nedenleri özellikle yabancı kağıtların rekabeti Türk kağıtçılığına yaklaşık 200 yıl musallat olacak ve bu zincir ancak 1930’larda kırılabilecektir
(İstanbul) Kağıthane Kağıt Fabrikası
“kefere zamanında” bir kağıthane bulunduğunu evliya çelebinin aktardığı İstanbul’un Kağıthane semtinde, III selim döneminde (1789-1807) bir kağıt fabrikasının faaliyet gösterdiğine ilişkin kimi belgeler vardır Kağıtçının Ahmet Refik’e dayanarak verdiği bilgiye göre, Rusçuklu Mehmet Emin Behiç tarafından Kağıthane’de bir kağıt fabrikası kurulmuş, ancak ürettiği kağıt, işçi ücretlerini ve diğer masrafları karşılayamadığından 1500 kese açık vererek kapanmak zorunda kalmıştır Ayrıca, Charles White, Abdurrahman Şeref, Franz Babinger’in eserlerinde de III Selim döneminde Kağıthane’de kağıt yapıldığına ilişkin bilgiler yer almaktadır Osman Ersoy da, 29 Eylül 1793 tarihli bir belge ile kağıt imaline yarayacak paçavraların hazırlanmasında kullanılacak eczadan arta kalanların Sadabad’da saklanmasına dair Başmuhasebe’ye yazı yazılmış olmasının burada kağıt imal edildiğinin bir işareti olduğunu belirtiyor
Beykoz Kağıt Fabrikası
XIX yüzyılda yüzyıl da kurulan kağıt fabrikalarının ilki ve hakkında en fazla bilgiye sahip olduğumuz kağıt fabrikası, yüzyılın hemen başında kurulan ve yaklaşık otuz yıl etkin faaliyet gösteren Beykoz Kağıt Fabrikası’dır Bu fabrikanın öyküsünü arşiv belgelerine dayanarak ayrıntılı bir şekilde inceleyen Osman Ersoy’a göre, Beykoz Kağıt Fabrikası 14 Mart 1804’te kurulmuş ve Nisan 1832 tarihine kadar etkin bir şekilde çalışmıştır
Ersoy’un saptamalarına göre, kağıt fabrikasının kurulması ve yerinin seçilmesi işi ciddiyetle ele alınmış, 14 Mart 1804’te Beykoz Hünkar İskelesindeki değirmen ocağı, fabrikanın kuruluş yeri olarak saptanmış, fabrikanın su ihtiyacını karşılamak üzere akbaba köyünde Hanife hanıma ait değirmen ve suyu satın alınmış ve baruthane ustabaşısı Arakil su yollarının yapımı için görevlendirilmiştir Nitekim İnciciyan “içinde bulunduğumuz 1804 senesinde maharetli ermeni ustaları tarafından çuha ve kağıt imalathaneleri kurulmuş bulunuyor “ derken büyük ihtimalle Beykoz fabrikasından söz ediliyordu
1804 yılının sonlarıyla 1805 yılının başlarında fabrika inşaatının büyük kısmının bittiği dört silindirde kağıt imal edilmeye başlandığı ve esnafa ve basmahaneye kağıt verildiğini biliyoruz Fabrikanın kuruluş yerinin Beykoz ve Yalıköy’e yani alış veriş merkezlerine uzakça olması nedeniyle işçilerin yiyeceklerini sağlamada güçlük çekmemeleri için fabrika yakınında bir fırınla bakkal dükkanının kurulması için ferman çıkarıldığını biliyoruz
1805 yılının Ekim ayının sonlarına doğru fabrikanın yapımı hemen hemen tamamlanmıştı Padişah III selim 28 ekim 1805 günü fabrikayı ziyaret etmiş her bölümde ayrı ayrı bilgi almış, fabrikanın kuruluşunda çalışan Karabet Kalfa Asker oğlu Artin kethüda Mustafa ve başamele Mehmet’i hassa-yı hasekileri zümresine ithal ederek ödüllendirmişti
Kabakçı Mustafa ve arkadaşlarının 1807 mayısındaki ayaklanmaları sonunda III selim tahtan indirilmiş yeni yönetim pek çok şeyi yıkmış olmasına rağmen kağıt fabrikasına dokunmamış ve fabrika faaliyetini sürdürmüştür
Beykoz kağıt fabrikasının yönetimi önce iradi cedid hazinesine verilmiş fakat beş gün sonra bu karardan vaz geçilerek fabrikanın yönetimi ile masraflarının görülmesi işi darphane-i amireye bırakılmıştır Zaman zaman fabrika personel maaşları ve masraflarının padişahın özel hazinesinden ödendiği bile olmuştur
Bu fabrikanın kuruluşunda ve ilk dönemlerdeki yönetiminde darphane nazırı Ahmet Şakir efendinin katkısı büyük olmuş daha sonraları devamlı değişen darphane nazırları kağıt fabrikasını yönetme işini kendilerine bağlı kağıt eminlerine bırakmışlardır Fabrikanın personelinden olan kağıt eminleri işlerin tümüyle yürümesinden sorumlu kişiler bugünkü deyişle “fabrika müdürleri” ydi Gerçekten de 1824 yılı başından itibaren “kağıt eminliği” ünvanının değiştirilip “müdür” Unvanının kullanılmaya başlandığını görüyoruz
Beykoz kağıt fabrikasının eminlerinin ilki Behiç Efendidir Bu kişinin kağıthanedeki girişimi başarısızlıkla sonuçlanan Rusçuklu Behiç efendi fabrikanın kuruluş yıllarında başında bulunmuş ve ilk numune kağıtların imal edilmesine nezaret etmiştir Belgelerden onun döneminde basmahaneye ve esnafa kağıt verildiği anlaşılmaktadır
Behiç Efendiden sonra Mehmet Salih, Şemsi, Soğuk çeşmeli Ebubekir , Hacegandan Saib efendiler ve Ahmet ağa sırasıyla fabrikanın yönetimini üstlenmişlerdir Müdür ünvanını ilk taşıyan Ahmet ağadır ve fabrikanın faaliyeti ile ilgili kayıtlar onun döneminde çok düzenli tutulmuştur Bu kayıtlardan Ahmet ağanın 1824 yılı başından 1832 yılı nisanına kadar fabrika müdürlüğünü yürüttüğü anlaşılmaktadır Osman Ersoy’un arşivlerdeki araştırmalarına göre fabrikanın 1832 yılından sonraki durumu karanlıktadır Arşivlerimizdeki tasnif çalışmalarının ilerlemesi ile ilerde daha fazla bilgi sağlanması beklenebilir
Fabrikada çalışanların kimi ihtiyaçlarının giderilmesi için önlemler alınmış olduğuna daha önce değinilmişti Fabrikanın ilk kuruluş yıllarında nitelikli iş gücü yetiştirilmesi için gayretler sarf edildiği seçilen kabiliyetli kişilerin geceli gündüzlü fabrikada “talim ettirildiği” bununla da yetinilmeyerek Yahudi’den dönme Ahmet adında birinin daha iyi kağıtlar üretebilmek amacıyla 1808 yılında Avrupa’ya gönderildiğini biliyoruz Adı geçen Ahmet Avrupa’dan döndükten sonra iyi kağıtlar yapmakla kalmamış fabrikanın bazı aletlerini de imal etmiştir Geçimsizliği nedeniyle daha sonra fabrikadan ayrıldığı anlaşılan Ahmet’e 1819 yılında müracaatı üzerine 15 kuruş aylık bağlanmıştır
Aylık hasılat ve masraf cetvellerine göre Beykoz kağıt fabrikasında yaklaşık yedi yıllık bir zaman boyutunda en az 5, en çok 41 kişi çalışmıştır Ortalama olarak çalışan personel sayısı 28’dir Çalışanlara ödenen aylık 15 ile 100 kuruş arasında değişmekte ve bir kişi için ortalama ödenen para ayda 45 kuruştan aşağı düşmemektedir Zeytin yağının okkasının 50 para ile 2 kuruş arasında değiştiği kurbanlık koyunun 5 kuruşa satın alındığı günlerde personele fena para ödenmemiş olduğu hükmüne varılabilir Fabrikanın işçilerine arka çıktığı en azından gelecekteki üretimi düşündüğü, onarımla geçen nisan 1817 ile ağustos 1820 tarihleri arasında görevi önemli olan işçi ve personelin yarım aylıkla istihdam edilmesinden de anlaşılmaktadır
Beykoz kağıt fabrikasında çeşitli kağıtlar üretilmiş ve değişik fiyatlardan satılmıştır Fabrika sadece İstanbul esnafının ve basmahanenin değil ordunun ihtiyacına da cevap vermeye çalışmıştır Çok sağlıklı bir karşılaştırma yapılmasa da fabrikanın ürettiği kağıtların fiyat ve kalite yönünden piyasadaki ithal kağıtlarla baş edemediği anlaşılmaktadır Yerli imalatın sürümü iyi olmakla birlikte tüccar tarafından dışardan ithal edilen yabancı kağıtlar rekabet etmesi zordu Kaldı ki üretilen miktarlar sınırlı kaldığından devlet bile kendi ihtiyaçları için dışarıdan kağıt ithalini sürdürüyor, esnaf da yerli kağıda çok fazla itibar etmiyordu Bu durumdan yakınan fabrika emini Ebubekir efendinin sözlerini aktarmak daha sonra benzer yakınma ve değerlendirmelerle sıkça karşılaşacağımız için yararlıdır
“İmal ve idaresine memur olduğum miri kağıt karhanesinde imal olunan kağıdın füruhtu beherhal kağıtçı esnafına tevzi ile füruht etmeleri lazimeden olduğuna mebni eslafım kulları müddeti idarelerinde esnaf-ı mezkure kağıt tevzilerinde satılmamasını mucip hareket ile almaktan imtina ve aldıkları kağıdın bahası beş keseden ibaret olup iki senede cevr-i eza ile tediye etmeleriyle bu defa bendeleri dahi esnaf-ı merkumeye teklif eylediğimde yedlerinde efrenç kağıdının kesretinden bahisle guna gun azad ve izzet iderek imtina suretinde olduklarından    ”
Yukarıdaki satırlarda, esnafın ilgisizliğini yerli malın küçümsenişini ve satış koşullarının zorluğunu görmek mümkündür Buna birde yerli üretimin yeterince artırılamayışı ve amansız bir yabancı rekabeti eklenirse yerli kağıt üretiminin ezeli sıkıntısı gözler önüne serilmiş olur
Nitekim Beykoz kağıt fabrikası1832 de kapanmamış ama etkinliği giderek azalmıştır Bir İngiliz gözlemci 1844 yılında kağıt fabrikasının varlığını sürdürdüğünü belirtmekle brlikte öteki fabrikalar gibi bununda teşvik görmediğini ve dışarıdan ithalat yapmanın daha ekonomik sayıldığını söylemektedir Bir Osmanlı gözlemci Abdurahman şeref ise ticaret ve sanayinin değerini takdir edemeyişimizden yakınmakta ve kağıt fabrikasının faaliyetini durdurmasını eleştirmektedir
“Beykoz hünkar iskelesi civarındaki ebniye-i meşhurede her ne kadar kaba saba ise de mülkümüzün eseri olarak kağıt imaline teşebbüs ve gayret bir müddet devam olunmuş ise de ticaret ve sanaiyatın kadr-ü kıymetini takdirde ve bu misillu şeylerin husulunü mücerret hükümeti seniyyeden beklemekte olan hata ve taksir tesiriyle o güzel asar-ı nafia düçar-ı tatil olduğu misillü  ”
Konuyu ayrıntılarıyla ve birinci el kaynaklara dayanarak araştırmış olan Osman Ersoy Beykoz kağıt fabrikasının gelişememesinin en büyük nedenini insan gücüne ihtiyaç gösteren bu gibi tesislerin makine gücüne dayanan bir başka ifade ile kağıt üretimine sanayi devriminin getirdiği ivme karşısındaki başarısızlıkla açıklamaktadır
***
|
|
|