Prof. Dr. Sinsi
|
Birinci Dünya Savaşı Sonrasında Fransızların Trakya'yı İşgali-İ
Birinci Dünya Savaşı Sonrasında Fransızların Trakya'yı İşgali-II
Fransa’nın Trakya’yı işgal ettiği günlerde Osmanlı devletini tehdit eden diğer bir husus ise, Rusya’daki Bolşevizm ideolojisinin Bulgaristan üzerinden Trakya’yı tehdit etmesidir Konuyla ilgili olarak Edirne valiliğince Harbiye Nezareti’ne gönderilen 10 Ağustos 1919 tarihli telgrafla; “Bulgaristan’daki Bolşevizmin Osmanlı hudutlarını tehdit ettiği, Rumların sık sık sınır ötesine geçerek, Bolşevikler ile temasa geçtiği ve Trakya halkını bu yönde tâciz ettikleri” bildirilmiş olup, bu durumun önlenmesi için, “bölgedeki birliklerin sayısının çoğaltılması”istenmiştir
Trakya’da bu gelişmeler yaşanırken, yukarıda belirtildiği gibi Fransız Generali Franchet d’Espérey, daha önce âdeta bir şov edası içinde iki defa İstanbul’a gelmişti Üçüncü gelişi ise 11 Ağustos 1919 tarihinde gerçekleşmiştir D’Espérey, henüz Edirne’ye gelmeden önce, Edirne’de Fransız askerleri tarafından sıkı tedbir alınmış, Generalin geçiş emniyetini sağlayacak olan askerlerin kalması için, Edirne valiliğince oda tahsis edilmiştir35 Özel treniyle Karaağaç’a gelerek, İstasyonda bulunan Fransız ve İtalyan askerleriyle bir müddet görüşen d’Espérey, aynı gün İstanbul’a gitmek üzere Edirne’den ayrılmıştır D’Espérey’in Edirne’ye geldiği bu günlerde, Bulgaristan sınırlarının üç tarafı Fransız askerleri tarafından sarılmış olduğu, Bulgaristan’ın iç bölgelerindeki şehir ve kasabalara yine bir çok Fransız askeri yerleştirildiği yetkililerin yaptığı yazışmalardan öğrenilmiştir
Ağustos ayının sonları ile Eylül ayının başlarında Trakya’da bir askeri hareketlenme ve yer değişimi gözlenmiştir 20 Ağustos 1919 gecesi beş vagon Yunan askeri İstanbul’dan Bulgaristan’a; 21 Ağustos 1919 günü beş vagon Fransız askeri posta treniyle Bulgaristan’dan İstanbul’a geçmiştir
30 Ağustos’ta, posta treniyle bir vagon Fransız askeri, 31 Ağustos’ta yine posta treniyle 13 vagon silahlı Arap askeri Bulgaristan’dan İstanbul’a geçmiştir38 3 Eylül’de ise; Bulgaristan’dan Marşandiz treniyle 17 vagon Fransız, 23 vagon zenci asker ve posta treniyle yine 15 vagon zenci asker İstanbul’a gitmiştir39 3 Eylül akşamı ve Eylül’ün 15’ine kadar devam eden günlerde ise, 329 vagon Fransız askeri Bulgaristan’dan İstanbul’a nakledilmiştir
Franchet d’Espérey, 7 Kasım 1919 günü Karaağaç’a gelerek, burada Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Bey ile görüşmüş ve görüşmede, 16 Ekim 1919 günü Edirne’de toplanan Trakya Paşaeli Kongresi’nde Batı Trakya’nın bir kısmının Bulgaristan’a verilmesinin protesto edilmesindeki memnuniyetsizliğini dile getirmiştir41 Cafer Tayyar Beyin Rumların Yunan taburundan destek alarak zulüm yaptıkları yolundaki şikayetine d’Esperey, “Bunlar, Almanlar ile birlikte Fransızlara karşı harbe girmenizin ve harp içinde Rum ve Ermenilere zulüm yapmanızın bir karşılığıdır ”42 cevabını vermiştir D’Espérey’in bu ifadesi, gelişen olayların, Osmanlı devletinin Almanya saflarında savaşa girmesinin cezalandırılması olarak anlaşılması gerektiğini göstermektedir
Franchet d’Espérey, 11 Ekim 1919 günü yaveri Lejyon yüzbaşısı Halid’i Trakya Cemiyeti’nin İstanbul’daki merkezine göndererek, Batı Trakya’nın bir kısmının Bulgar idaresinden kurtularak, müttefikler arası bir hükümetin idaresine girdiğini tebliğ etmiştir D’Espérey, ayrıca İskeçe’nin de Yunanlılar tarafından işgal edileceğini haber vermiştir
Paris’te bulunan Venizelos da, İskeçe’nin bir Yunan tümeni tarafından işgal edilmesi müsaadesini zaten almıştır Uzun süre Vodin’a ve Kıllaş bölgesinde bulunan 9 Yunan Tümeni44 11 Ağustos 1919’da Mesta, Karasu üzerindeki Bük civarına gelmiş, 17 Ekim 1919 günü İskeçe’de bulunan Fransız Senegal avcılarıyla, Faslı bir Sipahi bölüğünü değiştirmiş ve İskeçe’yi işgal etmiştir
Paris Konferansı’nda kararlaştırıldığı üzere, Bulgar sınırı dışında kalan Bulgar kuvvetleri, 11 Ekim 1919 tarihinde Sofya’dan verilen emir gereğince 14 Ekim’e kadar geri çekilmesi gerektiği bildirilmiştir Bunun üzerine Karaağaç’ta bulunan kuvvetler Ortaköy’e, Kolalı’dakiler Svilengrad’a (Mustafa Paşa), Dedeağaç’ta bulunan kuvvetler ise Filibe’ye nakledilmiştir
Fransızlar, yukarıda belirtildiği gibi askerlerinin bir kısmını İstanbul’a sevk ederken, Bulgaristan’ın boşalttığı yerleri doldurmak için, diğer bir kısım askerlerini de Trakya bölgesinde iskân ettirmeyi uygun görmüşler, 16 Eylül 1919 tarihinde Macaristan’da bulunan Fransız askerinin 8-10 binini Edirne ve çevresine yerleştirip, kış mevsimini burada geçirmeğe karar vermişlerdir Bu Fransız askerlerinin yerleşecekleri yerler ise, Osmanlı Devletince tedarik edilmiştir47 2 Ekim 1919 tarihinde Sofya’dan bir tren ile bir Alay süvari ve kırk vagonluk diğer bir tren ile de piyade askerlerini Karaağaç’a getirmişlerdir48 Fransız askerlerinin Karaağaç’a gelmesi üzerine, Bulgarlar 16 Ekim 1919 günü Karaağaç’ı boşaltmışlardır
Bulgar kuvvetleri 17 Ekim’de Edirne Sancağı’nı, 19 Ekim’de Gelibolu Sancağı’nı boşaltmaları üzerine, yerlerine Fransız askerlerinin gelmesi kararlaştırılmıştır Ancak Fransız askerleri bölgeye hakim oluncaya kadar bir zaman geçeceğinden, bu zaman zarfında bölge Müslümanlarının çevreden saldırıya uğrayacağı ve katliama maruz kalacağı endişesi başlamıştır Bölge Müslümanlarının emniyetini sağlamak için Türk askerî birlikleri, Kaleli’den Aynoz’a kadar olan mesafede ve Meriç’in sol sahilinde, nehir ile hudut kaleleri arasındaki iki kilometre uzunluğunda bulunan arazi üzerinde bir çok geçit mahalleri ve köprü başları bulunduğundan, bu geçitleri kontrol altında tutmaya çalışmıştır Türk kontrolü dışında kalan Dimetoka, Sofulu, Karacık ve Dedeağaç’tan gelen bir çok muhâcir Müslüman’ın Doğu-Trakya’da bulunması ve bunların kendi topraklarına geri dönmek istemeleri üzerine, Türklerin bu isteklerinin karşılanması için, Fransız kuvvetlerinin bu bölgeleri kontrolleri altına alıncaya kadar, söz konusu yerlerin Osmanlı Hudut Muhafaza Kıtası tarafından emniyetinin sağlanması kararlaştırılmıştır50 Ayrıca, Türk yöneticiler tarafından, Fransız güçleri bölge eşkıyalarına tercih edilerek, hudutlardan Fransız askerleri dışında hiç bir kimsenin geçmemesi için tedbir alınmıştır
Bölge halkı,Trakya bölgesinin Türkler dışındaki devletler arasında el değişmesine rıza göstermemiş, bu durumu protesto etmek üzere 1 Kasım 1919 günü Karaağaç ve çevre köyleri toplanarak sulh muâhedesini te‘lin etmişlerdir52 Edirne valisi 7 Kasım 1919 günü Dahiliye Nezâreti’ne bir telgraf göndererek; “Bugün, Edirne Vilayeti’nin Vali Vekili, Ordu-yu Hümayun Kumandan Vekili, ulema ve eşraf ve ahâli, Belediye dairesinde toplanarak Müdafa-yı Hukuk-u Milliye Cemiyeti’ni, Trakya Paşaeli Hey‘et-i Merkeziyesi’ne tevdi‘ eylediklerini taht-ı karara almışlardır ”demektedir
Trakya’nın Türklere verileceğine dair Atina’da haberler çıkmaya başlayınca; Yunanlılar, 13 Ekim 1919 günü halkı zorla Tekfur Dağı’na (Tekirdağ’a) toplayıp miting yaptırtmışlardır Bu mitingde Müslümanlara zorla Yunan idaresinden memnun olduklarını ifade etmelerini istemişler, ayrıca Müslümanlara Yunan idaresinde kalmak istediklerini gösteren vesikalar tanzim edip imzalattırmışlar ve bu vesikaları itilâf mümessillerine vererek, bölgenin huzuru için Trakya’nın Yunanistan’da kalması gerektiği intibaını uyandırılmaya çalışmışlardır
İtilâf Devletleri, mütareke ile savaştan çekilen Bulgaristan’a 27 Kasım 1919’da Neuilly Antlaşması’nı imzalattırmışlardır Bu Antlaşmanın 48 maddesine göre, Batı Trakya’nın dağlık kuzey kısmını teşkil eden Nevrekop, Ropçoz, Paşmaklı, Eğridere, Darıdere, Kırcaali, Koşudavak, Ortaköy ve Mustafa Paşa kazaları Bulgaristan’a bırakılmıştır Batı Trakya’nın geri kalan Karaağaç, Dimetoka, Sofulu, Dedeağaç, Gümülcine ve İskeçe kazaları “Müttefikler Arası Trakya Hükümeti” adı altında Fransız askerî makamlarının idaresine verilmiştir Bu hükümetin başına, Müttefikler Yüksek Meclisi adına ve doğudaki Müttefik Orduları Başkumandanı Mareşal Franchet d’Espérey’in delegesi sıfatıyla General Charpy vali tayin edilmiştir Bu karar üzerine Bulgaristan, 18 Ekim 1919’da yukarıda belirtilen Batı Trakya topraklarını boşaltmış, devir teslim işi 20 Ekim 1919 tarihinde neticelenmiştir Bu geçici hükûmetin kurulmasının sebebi, bu bölgeyi Yunanistan’a vermek için işi kolaylaştırmaktan başka bir şey değildir
Franchet d’Espérey, 30 Aralık 1919 günü ikinci defa Edirne’ye geldiğinde, bir kaç yeri ziyaret ettikten sonra; İslâm Cemaati Kulübü’nde Müftü’ye hitaben; “Her ne olursa olsun, İslâmların din ve mukaddesâtının düçar-ı tecavüz olmayacağını” belirterek, burada bir devlet kurulacağını imâ edip, “Trakya’da, henüz Trakya hakkında konferansça bir karar verilmediğini, verilecek karara itaat lâzım gelip, aksi takdirde itaate icbar etmek vazifesi kendilerine ait olduğunu”56 söylemiştir Franchet d’Espérey’in bu ifadesi, Trakya’nın İtilâf Devletleri’nce bir Türk toprağı olmaktan çıkarılmasının kararlılığı olarak değerlendirilmiştir Bölgedeki Türk varlığını devam ettirmek için kurulmuş olan Trakya Paşaeli Müdafa-yı Hukuk-u Millîye Cemiyeti ve bu cemiyetin Reisi Şükrü Bey, İtilâf Devletleri’nin bölgede Türk varlığını ortadan kaldırmaya yönelik düşüncelerini kabul etmeyip, konuya bir çözüm getirmek üzere, daha önce İstanbul’a gönderdiği Merkez Sancağı Milletvekillerinden Faik Beyin İstanbul’da kalıp, Galip Bahtiyar Beyin hemen Ankara’ya gitmelerini ve çözümün Ankara’da aranmasını kendilerine bildirmiştir57 Bu gelişme, Trakya için bir dönüm noktasıdır Zira artık Trakya’nın her işi Ankara tarafından yönlendirilecektir
Doğu Trakya’nın Yunanistan’a verilmesi kesinlik kazanınca, bölge halkı İstanbul hükûmetinden kendilerine bir fayda gelemeyeceğini anlayıp, Mustafa Kemal Paşanın Anadolu’da başlattığı yurdu kurtarma çalışmalarının neticeye gittiği bu günlerde, çareyi Anadolu yönetiminde aramaya başlamışlardır Trakya halkının bu arayışı, TBMM’ne temsilci göndererek ve Büyük taarruz harekatından sonra imzalanacak olan Mudanya Mütarekesi’yle bağımsızlıkla sonuçlanacaktır
Sonuç
Birinci Dünya Savaşı’nın sıcak atmosferinde paylaşılmaya çalışılan Türk toprakları, 30 Ekim 1918 tarihinde İtilâf Devletleri’yle Osmanlı Devleti arasında imzalanan Mondros Mütarekesi’yle hayata geçirilmeğe çalışılmıştır Osmanlı devletini mütareke yapmaya zorlayan en önemli gelişme, Trakya’da Fransız askerlerinin öncülüğünü yaptığı İtilâf güçlerinin Bulgaristan’ı savaş dışı bırakmalarıdır
Fransız askerlerinin öncülüğündeki İtilâf güçlerinin Trakya’da hakimiyet kurmaya çalıştıkları 1919 yılının ilk aylarından itibaren, bölgede ortaya çıkan yönetim boşluğu ve belirsizliği şu sonuçları ortaya çıkarmıştır
1- Bölge sakinlerinden olan Türk ve Müslüman halk, çevrede her geçen gün şiddetini artıran çete faaliyetlerinin baskısına maruz kalmıştır Trakya’da meydana gelen savaş sonrası bu karışık atmosferde, Müslüman halk yerinden edilmiş, soyulmuş, katliamlara tabî tutulmuştur
2- Diğer taraftan, Rusya’nın tesiriyle, Bolşevizm ideolojisi Bulgaristan üzerinden bölgede hakim düşünce haline getirilmeğe çalışılmıştır Bu maksatla bir çok olay istismar edilerek, bölge halkının bir başka esarete girmesi yönünde çalışmalar yapılmıştır
3- Trakya bölgesi Türk yönetiminden alınarak, İtilâf Devletleri’nin kendi menfaatlerine uygun düşmesi sebebiyle Yunanistan’a verilmek istenmiştir Böylece Yunanistan, bu emeller peşinde koşturularak savaşın sonlarında savaşa itilmiş, Trakya ile birlikte, Anadolu’ya da asker çıkarması sağlanmış ve bir çok Türk insanının evsiz, yersiz, yurtsuz kalmasına, kan dökülmesine sebep olmuştur
4- İtilâf Devletleri’ne İstanbul’un Trakya kapısı açılmış, İstanbul’un fiilî işgali gerçekleştirilmiştir Bu işgalde, İtilâf Devletleri’nin Türk milletine karşı besledikleri kin duygusu açıkça ortaya çıkmış, toplu direnişleri önlemek için söylenen Türk dostluklarının samimiyetten ne kadar uzak olduğu görülmüştür
Doç Dr N Fahri Taş
ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ
|