Prof. Dr. Sinsi
|
Karşı Devrim Kronolojisi
Karşı Devrim Kronolojisi-II
Ve 12 Eylül 1980: Amerika’nın fedailiğine soyunan, Amerikalıların “bizim çocuklar” dedikleri generaller tarafından darbe yapılarak tüm siyasi parti ve dernekler kapatıldı Demokrasi güçlerine karşı topyekün bir seferberlik başlatıldı Dizginlerini koparan zor, zulüm ve işkence doruğa çıktı Ülkenin aydınlanmacı biriki üzerinden silindir gibi geçildi Bu satırların yazarı bile bundan payını alarak 92 gün işkence gördü
Ulusal birlik yerine dinsel birliği öne süren, ulus yerine ümmet anlayışını ön plana çıkaran, günlük konuşmalarını bile dinsel motiflerle süsleyen gerici 12 Eylül’ün darbesinin mimarı Kenan Evren, 10 Ağustos 1981 tarihinde Çanakkale’de yaptığı konuşmada
“Muhterem din adamlarının elini öpeceğiz”
diyordu [b]
“Gerçekte,” der Machiavelli, “hiçbir ülkede olağandışı bir yasacı yoktur ki, Tanrı’ya başvurmuş olmasın; yoksa koyduğu yasaları kimse kabul etmezdi Gerçekte bilge kişinin bildiği birçok yararlı bilgi vardır Fakat aynı bilgilerde, başkalarını inandıracak ölçüde açık bir takım nedenler yoktur ”[b]
Darbe rejimi, 2842 sayılı yasayı 16 6 1983 tarihinde yürürlüğe koyarak bu yasanın 10 Maddesiyle İmam Hatip Lisesi mezunlarının yükseköğretim kurumlarına girmelerini sağladı Bununla da yetinmeyerek, 1983 yılında 1739 sayılı yasanın 31 maddesinde yaptığı değişiklikle, cami imamı olarak yetişenlerin okullarda öğretmen olmalarına yasal dayanak hazırlandı
12 Eylül’de gerçekleştirilen Amerikancı darbeden sonra İsmet İnönü’nün oğlu veto edilerek seçimlere katılması engellenirken Nakşibendi tarikatının üyesi olan Turgut Özal’ın Çankaya’ya kadar tırmanması sağlandı Nitekim Özal’ın, “12 Eylül olmasaydı iktidara gelemezdik” biçimindeki açıklaması 14 8 1987 tarihinde basına yansıdı
Mart 1987: Demirel, Öğretim Birliği Yasası’nın bir devrim yasası olduğunu ve değiştirilmesinin olanaksız olduğunu gözardı ederek şunları söylemiştir:
“Siyasetin emrinde din değil, başka hakların kullanılmasına yaptığı gibi, siyaset dine hizmet edecek Bunda yadırganacak bir şey yok
…Tevhidi Tedrisat Kanunu bir semavi kitap değildir Şayet Kuran kursları ve din eğitimi bu kanuna ters düşüyorsa, yanlış olan din eğitimi değildir Tevhidi Tedrisat Kanunu’dur
…Laiklik çiğneniyor diye yapılan tartışmalar, bir yerde din ve vicdan hürriyetinin kullanılmasını baskı altına almaktır ”[b]
1989: TCK’nın Türkiye’de din devleti kurulmasını suç sayan 163 maddesi kaldırıldı Bu maddenin kaldırılmasına karşı çıkan aydınlar birer birer öldürülmeye başlandı
28 Aralık 1989: Üniversitelerde türban serbest bırakıldı
31 Ocak 1990: Prof Dr Muammer Aksoy’un öldürülmesi
7 Mart 1990: Çetin Emeç’in öldürülmesi
4 Eylül 1990: Turan Dursun’un öldürülmesi
6 Ekim 1990: Prof Dr Bahriye Üçok’un öldürülmesi
24 Ocak 1993: Uğur Mumcu, “İmam-Subay” başlıklı yazısından iki gün sonra bir suikasta kurban gitti
2 Temmuz 1993: Sıvas’ta her yıl geleneksel olarak düzenlenen Pir sultan Abdal Kültür Etkinlikleri’nin 3 gününde, Müslümanlar ortalığı kana buladı Ülkemizin yetiştirdiği en değerli aydın, düşünür, bilim adamı, sanatçı ve edebiyatçılardan 37 kişi diri diri yakıldı Çoğu çevre illerden gelerek Madımak Oteli’ni ateşe verenlerin attığı ortak sloganları şunlardı:
“Zafer İslam’ın… Cuumhuriyet Sıvas’ta kuruldu, Sıvas’ta yıkılacak! Şeriat gelecek zulüm bitecek… Kahrolsun laiklik…”
27 Mart 1994: yerel seçimlerle RP’nin yükseliş ivmesi devam etti 22 ildeki belediyelerin, Anara ve İstanbul’daki anakent belediyelerinin tüm olanakları RP’nin eline geçti Bunlar, iktidar yolunda önemli kilometre taşları olacaktı Erbakan,
“Refah iktidara gelerek Sorun ne? Geçiş dönemi sert mi olacak, yumuşak mı? Kanlı mı olacak? Kansız mı? 60 milyon buna karar verecek”
diyordu
5 Nisan 1994 tarihli kararlarını ilan ederken “son sosyalist devleti de yıktık” sözleriyle Kemalizmin sosyal devlet alanında sağladığı cılız da olsa kazanımları kastediyordu
10 KAsım 1994: Anıtkabir’de Atatürk’e çirkin bir saldırı yapıldı Saldırgan,
“Taşlara, kemiklere secde etmeyin Taşlar sizi kurtaramaz Kur’ana davet ediyorum ”
diye slogan attı
11 Ocak 1995: Onat Kutlar’ın öldürülmesi
9 Ocak 1996: Metin Göktepe’nin öldürülmesi
1997: Refah Partili Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız,
“Laiklere şeriat enjekte edilecek”
diyordu
1997: Şevket Yılmaz ,
“Allah’ın size soracağı soru şöyle: Küfür düzeninde İslam Devleti olsun diye niye çalışmadın?”
Hasan Hüseyin Ceylan,
“Bu vatan bizimdir, rejim bizim değildir kardeşlerim Rejim ve Kemalizm başkalarınındır Türkiye yıkılacak beyler!”
Kayseri Belediye Başkanı Şükrü Karatepe,
“Bu törenlere için kan ağlayarak katılıyorum Bu düzen değişmeli Bekledik, biraz daha bekleyeceğiz Gün ola harman ola Müslümanlar içlerindeki hırsı, kini eksik etmesin ”
Şanlıurfa Belediye Başkanı Çelik,
“Ben kan dökülmesini istiyorum Demokrasi böyle gelecek, fıstık gibi olacak ”
diyorlardı
Ve Nihayet Şubat 1997…
Özal’ın halefi olan Başabakan Necmettin Erbakan, Başbakanlık Konutun’da verdiği iftar yemeğine Türkiye’nin en ünlü din baronlarını davet ederek, toplumsal gerilimi tırmandırdı
Laiklikliğin tanımı bile değiştirilerek, “laiklik, din özgürlüğüdür”; “din ise birleştirici ve lâzımdır” denilmeye başlandı
Eğitim yoluyla bu ülkede,
“iktidar olursak, içkinin içilip içilmeyeceğini referanduma götürürüz”
diyen Tayyip Erdoğan gibi şeriat özlemcisi kafalar yetiştirildi Bu kafa sahipleri, iktidar olup cesaret ettikleri taktirde çarşafı, Arap alfabesini, dört kadın ile evlenmeyi de referanduma götüreceklerinden, bir yandan uluslararası yeşil sermaye gücü, öte yandan da din istismarı yoluyla bunu topluma kabul ettirip uygulayacaklarından, artık hiç kuşkumuz kalmadı
21 Ekim 1999: Prof Dr Ahmet Taner Kışlalı’nın öldürülmesi
18 Aralık 2002: Prof Dr Necib Hablemitoğlu’nun öldürülmesi
Şimdi ise Sevr kapımızın eşiğinden sırıtıyor!
_____*_____*_____*_____*_____*_____*_____*_____*__ ___*_____*_____*_____*_____
[b]Çetin Yetkin, 12 Eylül’de İrtica, Ümit Yayıncılık, Birinci Baskı, Ankara 1994, s 77
[b] Discorsi sopra Tite Livio, lib I, cp, XI Aktaran: J J Rousseau, Toplum Sözleşmesi, Öteki Yayınevi, Üçüncü Basım, Ankara Kasım 1999, s 82
[3] Köprü, Mart 1987
|