Yalnız Mesajı Göster

27 Mayıs'ın Utanç Belgesi

Eski 08-03-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

27 Mayıs'ın Utanç Belgesi






Hakİm'den Bayar'a: Elini cebinden çıkar


Topkapı Olayları ile ilgili Kemal Aygün'den sonra Hakim Başol, "Sanık Celal Bayar, Kemal Aygün'ün size bir müracaatı oldu mu?" şeklinde bir soruyla Celal Bayar'a söz verdi Celal Bayar, aynı konuyu Yüksek Soruşturma Kurulu'nda da sorduklarını, bir müracaatı hatırlamadığını söyledi Hakim Başol, Bayar'ın bu sözlerine sinirlenmişti Bunu da hemen bir azarlamayla gösterdi
- Elinizi cebinizden çıkarın!


Bayar: İnönü'yü himaye ettim

Hakim: İnönü'nün himayenize ihtiyacı yok


Mahkeme Başkanı Salim Başol ile eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar arasındaki sert tartışmaların en ciddisi İsmet İnönü konusunda yaşanıyordu
Ancak bu kez tartışmanın konusu ilginçti Bayar, "İnönü'ye husumetim olmadı, hatta onu himaye ettim" deyince Başol, çok sinirlendi! "İnönü'yü ne zaman himaye ettiniz? İnönü, sizin himayenize muhtaç bir duruma düşmemiştir Muhalefete düştüğü zaman da sözünü sakınmamış ama nezih olmayan tek kelime ağzından çıkmamıştır Mücadelenin parlak bir numunesini vermiştir Himaye ettim fazla" diyerek, yine İnönü'yü savunmaya başladı Başol'un İnönü'yü korumakla kalmayıp onu yücelten bu sözlerinden sonra salonda büyük bir alkış koptu Hakimden azar işiten Bayar, bu alkış üzerine savunmasını yarıda kesmek zorunda kaldı


Menderes: 4-5 ay kimse ile tek bir kelime konuşmadım


Anayasa'yı ihlal davasında Hakim Başol, "Ethem oğlu Menderes" diyerek Adnan Menderes'i çağırdı Tutuklandıktan beş ay sonra kendisini savunma fırsatı bulan Adnan Menderes, konuşmasını yapmak üzere sanıklara ayrılan yere doğru yöneldi, başta mahkeme heyeti olmak üzere soruşturma kurulu üyelerini nezaketle selamladı "Pek muhterem Başkan ve Yüce Divan, muhterem yüksek iddia makamı Müdafaamda tekrarlar, hatalar ve dil sürçmeleri olursa mazur görmenizi son derece istirham ederim" diyerek gayet nazikçe bir cümleyle sözlerine başlayan Menderes'i dinleyen mahkeme heyeti, sanki biraz şaşırmış gibiydi Menderes, konuşmasını şöyle sürdürüyordu: "Dört-beş aydan beri tamamıyla tecrit vaziyetinde bulunuyorum Ve tek bir odanın içinde ve günün 24 saatinde her saat değişen bir nöbetçi subayın nezareti altında hiç kimse ile konuşmak imkânı mevcut olmamak şartı ile yaşıyorum Bu itibarla konuşma takatim hakikaten zaafa uğramış bulunuyor Arzum şudur ki; bana imkân verecek, moralimi ve ashabımı, rahatsızlığımı düzeltecek bir rejimin tatbikini, yani nöbetçi subay bey ile bir kelime dahi konuşmaya mezun değilim Hiç kimseyle konuşmamak ve 24 saat karşı karşıya bulunmak tahammül edilemez bir şeydir"

Alıntı Yaparak Cevapla