08-03-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Altı - Yedi Eylül Olayları
Altı - Yedi Eylül Olayları
(1955)

Kuşkusuz tarihimizin en karanlık, anımsamaktan utanç duyduğumuz sayfalarından biri, 6-7 Eylül olaylarıdır Üzerinden 50 yıl geçmesine rağmen resmen bir "komplo" olduğu kabul edilmeyen bu olaylar, aynı kültürü ve coğrafyayı paylaştığımız ama farklı dinlere mensup insanlar karşısında hâlâ yüzümüzü kızartacak niteliktedir
6/7 Eylül 1955 Olayları, ne bir komünist kışkırtması, ne de nasırına Kıbrıs olayları dolayısıyla basılan halkın kendiliğinden bir reaksiyonudur
6/7 Eylül 1955 Olayları, adı Demokrat, toy, fanatik, sorumsuz bir yönetimin İstanbul-İzmir metropollerinin her köşesindeki Rum azınlığa karşı, baştan sona sistemli, planlı, programlı tertip ve kışkırtmaları ve illegal uzantılarıyla kopartılmış bir toplu yıkım ve kırım kasırgasıdır
Rumlar ve diğer gayrimüslim azınlıkları hedef alan olaylar sırasında binlerce ev, işyeri, hastane, okul, kilise ve mezarlık tahrip edildi, yağmalandı
Dönemin hükümeti olaylar nedeniyle özür diledi; tazminatlar ödedi
Ama beş yıl sonra yapılan yargılamada, olaylardan bizzat hükümet sorumlu tutuldu
  
Neden Oldu?

Kıbrıs sorununda Yunanistan'a karşı Türkiye'nin tepkisini gösterme gerekçesiyle İstanbul ve İzmir'de, bir ölçüde de Ankara'da, ulusal duyguların vahşi bir saldırganlığa dönüştürüldüğü ve özellikle Rum ve diğer "azınlıklar"ın taşınır ve taşınmaz mallarının yağmalandığı 6-7 Eylül 1955 gecesi, Yunanistan aleyhine bir gösteri biçiminde başlamıştı Ancak kısa zamanda kontrolden çıkan olay, taşkın güruhun amansız bir düşmanlığına dönüştü
Demokrat Parti iktidarı ekonomik sorunlarla karşı karşıya gelmişti Toplumda hoşnutsuzluk artıyor, muhalefet sesini yükseltiyordu Demokrat Parti hükümeti üzerindeki baskıları hafifletmek niyetiyle halkın dikkatini dış olaylara çekmeyi denedi ve bu yolla Kıbrıs sorunu kısa sürede milli dava haline getirildi Yunanistan Enosis'te kararlı bir tutum sergiliyor; İngiltere ise anahtar ülke konumunu bozmamak ve Yunanistan karşısında fazladan bir koz bulundurmak için Türkiye'yi de taraf haline getirmeyi amaçlıyordu Bu sırada Kıbrıs'ta terör olayları -muhtemelen sentetik olarak- artmıştı ve Türkler giderek mağdur oluyordu Nitekim Türkiye de, bir süreden beri Kıbrıs'la staratejik olarak ilgilenmeye başlamış ve ''Kıbrıs Türktür, Türk kalacaktır" sloganı, giderek yaygınlaştırılmıştı Kıbrıs, kısa sürede uluslararası bir sorun oluvermişti
  

Haziran 1955'te İngiltere, Türkiye ve Yunanistan'ı bir konferansa çağırdı Türkiye çağrıyı kabul etti ve Yunanistan'a sert bir nota vererek Kıbrıs konusundaki kışkırtmalara son verilmesini istedi Adanın kaderini belirleyecek görüşmeler 27 Ağustos 1955'te Londra'da başladı Görüşmelerden başlamadan, Başbakan Adnan Menderes, "Kıbrıs'taki kardeşlerimizin yakın günlerde umumi bir tecavüz tehlikesi karşısında bulunduğu"nu bildirdi Dış politikada son derece gergin bir dönem yaşanıyordu
Konferans sürerken (Kısa zaman önmce kurdurulan Kıbrıs Türk Kültür ve Yardım Cemiyeti, Kıbrıs Okullanndan Yetişenler Cemiyeti, Kıbrıs Koruma Cemiyeti, Kıbrıs Türk Derneği gibi derneklerin de katkılarıyla), kamuoyu bu konuda sürekli canlı tutulmuştu Kıbrıslı Türkler 4 Eylül'de Londra'da bir gösteri yaptılar Türkiye'de de benzer bir gövde gösterisi, dengeleri Kıbrıs Türkü'nün lehine çevirebilirdi
    
|
|
|