08-03-2012
|
#11
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı Çarşıları | Geleneksel Meslek Örgütlenmeleri Ve Anadolu Çarşıları
Kırşehir

Kırşehir Belediyesi Arşivi
“  Yine Anadolu’nun herhangi bir yerinde sultan ya da bey yoksa oranın egemeni Ahi’dir O, bu kimliği gereği gelen yabancıların her türlü gereksinimini de karşılar Sözgelimi atı olmayana at, giysisi olmayana giysi, hatta yol harçlığı olmayana da kendi parasal gücü oranında harçlık verir Buna karşılık tıpkı bir hükümdar gibi buyruklar verir Emrine ve yasaklamalarına herkes itaat eder  Sözün kısası, ben yeryüzünde Ahilerden daha ileri düzeyde iyi işler ve iyi davranışlar gösteren kimseleri tanımadım Bunlar bulundukları çevreye hem saygınlık hem yardım ve kolaylık saçarlar Açları doyurmaya, herkesin gereksinimini karşılamaya can atarlar Zorbaların kökünü kazırlar Zalimleri ve böylelerine yandaşlık edenleri yaşatmazlar  ”
Necdet Sakaoğlu ve Nuri Akbayar (Osmanlı’da Zenatten Sanata)
Kırşehir’de geleneksel çarşıların izlerini eski fotoğraflarda bile bulmak zor Ancak geleneksel çarşıların tanıtımına yönelik hazırlanan bu çalışmada, Osmanlı’dan önce esnaflık ilkelerini ortaya koyan Ahi Evren’in yaşadığı kentten bahsetmeden geçmek de olmaz
Ahilik, hırsızlık ve haramdan uzak durmayı, namuslu olmayı, kötü söz söylememeyi telkin eden ahlaki prensipleri yaymış; iyi, kardeşçe yaşama ilkelerini benimsemiştir Bu örgütlenme zamanla Osmanlı’nın tüm kentlerine yayılmış, sadece çarşı esnafının ticari hayatını düzenlemekle kalmayıp, siyasi ve askeri hayatta Osmanlı İmparatorluğu’na destek olmuştur Ahi Evren’in ölümünden sonra 15 yüzyılda yaptırılan Ahi Evren Camii ve Türbesi Kırşehir’dedir

Havsa

Semiz Ali Paşa Dua Kubbesi
Fotoğraf: G Kızılkayak
Osmanlı’nın sefer sırasında kullanmak üzere inşa ettiği menzil külliyeleri içinde bulunan çarşılardan biri de Edirne-Havsa’da bulunuyor Sokollu Mehmet Paşa, Hersek sancak beyi görevini sürdürürken 1572 yılında ölen oğlu Kasım Paşa için bu külliyeyi yaptırıyor Cami, imaret, arasta, kervansaray ve hamamdan oluşan külliyenin mimarı Mimar Sinan  Arasta ve kervansarayın tamamı yıkılmış Hamam metruk halde  Çarşı yapılarından sadece -Lüleburgaz’daki Sokollu Mehmet Paşa Külliyesi’nde de bir benzeri olan- dua kubbesi sağlam kalabilmiş Büyük kent çarşıları dışında çok az örneği kalan dua kubbesi örneklerinin geç kalınmadan korunması gerekiyor Aksi takdirde Osmanlı coğrafyasındaki Osmanlı çarşı mimarlığının bu ilginç örneklerini kaybedeceğiz

Kayseri

Kapalıçarşı
Fotoğraf: G Kızılkayak
“Keçi derisini tabaklayıp sarı sahtiyan yaparlar, sanki altın sarısıdır ki insanın yüzünün rengi belli olur Halk dilinde darb-i meseldir ki ‘Kayseri sahtiyanı gibi gıcır gıcır öter’ derler Pabucu, mesti ve içi darayili sarı tabanlı çizmesi yeryüzünde yoktur Bütün vezirlere hediye gider ”
Evliya Çelebi (Sayahatname)
Evliya Çelebi, Seyahatna-me’sinde Kayserili debbağ ve kavafları övgüyle anlatıyor Kayseri Çarşısı ve esnafı bu övgüyü fazlasıyla hak ediyor Çünkü onlar bundan 4 bin yıl önce Kayseri’yi dünyanın ticaret merkezi yapan Kültepelilerin mirasçıları… Tarihöncesi dönemlerde Kültepe’de önemli bir çarşı kültürü vardı Assurlu tüccarlar burada kurdukları mahallelerde yaşar, Mezopotamya’dan getirdikleri ürünleri Anadolu’da üretilenlerle değiş tokuş ederlerdi Kayseri esnafı geçmişten gelen bu önemli mirasın etkisiyle Kayseri kent merkezindeki büyük bölgede çarşı geleneğini yaşatıyor


Bedesten
Fotoğraf: G Kızılkayak
Kayseri’nin Osmanlı dönemi çarşısı 15 yüzyılın ortalarından itibaren sur içinde şekillenmeye başladı Bu dönemde Selçukluların yaptırdığı bedesten faaliyetteydi Osmanlı bedesteni ise II Bayezid döneminde 15 yüzyılın sonlarında yaptırıldı Evliya Çelebi 17 yüzyılda kentte iki bedestenin olduğunu doğruluyor
Bedesten çevresindeki dükkânların inşa edilmesiyle Kayseri Kapalıçarşısı yavaş yavaş oluşmaya başladı Gön Han ve Kadı Bedrettin Mahmut’un yaptırdığı dükkânlarla çarşı genişledi 18 yüzyılda Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın bedestenle Gön Han arasına yaptırdığı Vezir Hanı’yla çarşı bölgesi en geniş sınırlarına ulaştı Kapalıçarşı 18 ve 19 yüzyıllarda geçirdiği yangınlarda büyük zarar gördü 1930’da yanlış bir uygulamayla valilik tarafından Kapalıçarşı’nın tonozlarının bir bölümü yıktırıldı 1990’lı yıllarda yapılan onarım çalışmaları sonrasında çarşı bölgesi bugünkü halini aldı

Antakya

Fotoğraf: M Keskin
Antakya’nın en halk, En kekik, en çökelek çarşısı  Camiyi geçince hemen orda Birinci değil ikinci dükkân  Kırmızıbiber hevenkleri Bakır mangal, teneke ibrik Üçüncü Hacı Emin Efendi Beni dinliyor musun? Bak ne deyicin kene Biraz kimyon, biraz sumak  Yarım kilo domates pekmezi Yarım kilo künefelik peynir Kuş lastiği gibi sünücü Ustam dedi de kene  Dur gitme nere gidon Üç tane biberli ekmek Yirmi beş kuruşluk zahter Şu çanağa turşu koysun Şu satılı da eline al Belen pekmezi gelik mi sor Yoksa nar ekşisi doldursun  Ustam dedi de kene  
Ali Yüce (Uzun Çarşı)


Antakya’nın ünlü Uzun Çarşı’sının yöresel şiveyle konuşan peynircisi, künefecisi, sabuncusu, aktarı -sayıları azalsa da- yaşamaya devam ediyor Ancak 16 yüzyıldan itibaren Uzun Çarşı’yı şekillendiren Kurşunlu Han, Sokollu Hanı, Bedesten, Yeni Han, Buğday Meydanı ve diğer çarşı yapıları yüzyılların yorgunluğunu zar zor taşıyor Buna rağmen Antakya Çarşısı’nı ziyaret edenler gözlerini ve midelerini doyurarak evlerine dönüyor Tepsi ve kâğıt kebapları, çeşit çeşit çökelekler ve Antakya’nın vazgeçilmezi künefe hâlâ geleneksel üretime bağlı kalınarak yapılıyor

Three Last Words - Ömer Faruk Tekbilek
|
|
|