08-03-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Türkiye Cumhuriyeti Siyasi Tarihi
 
Milli Şef İsmet İnönü (1938-1950)
[img]/images/forumsinsimages/44/03-08-2012T01-40-09d9fcd4_forumsinsi net_ jpg[/img]
Milli Şef İsmet İnönü
Atatürk'ün ölümü üzerine 11 Kasım 1938'de cumhurbaşkanlığına seçilen İnönü Cumhurbaşkanlığının yanı sıra CHP genel başkanlığına da getirildiğinden yönetim üzerinde geniş otorite sahibi oldu
26 Aralık 1938’de toplanan CHP Üçüncü Büyük Kurultayı'nda İsmet Paşa değişmez genel başkan ve Milli Şef ilan edilmesiyle yaklaşık 12 yıl sürecek olan milli şeflik dönemi başlamış oluyordu
Ocak 1939’a kadar Atatürk’ün son başbakanı olan Celal Bayar ile ve kurduğu 10 Hükümet ile çalışmış Dahiliye Vekili (içişleri bakanı) Şükrü Kaya’nın yerine Refik Saydam, Hariciye Vekili (dışişleri bakanı) Tevfik Rüştü Aras’ın yerine ise Şükrü Saraçoğlu getirilmiştir Dış politika ilkeleri ve ekonomik politika farklılıkları yüzünden 25 Ocak 1939’da istifa eden Bayar yerine Refik Saydam yeni hükümeti kurmuştur
 
[img]/images/forumsinsimages/44/03-08-2012T01-40-092504d2_forumsinsi net_ jpg[/img]
Hasan Âli Yücel
II Dünya Savaşı (1939-1945) döneminde İnönü ülkeyi savaştan uzak tutmaya çalıştı Savaş yıllarındaki ekonomik ve toplumsal sıkıntılar ise, dönemin unutulmayan mirası olarak kaldı Gene bu dönemde Hasan Ali Yücel'in öncülüğündeki Köy Enstitüleri kuruldu ve geliştirildi
Savaş nedeniyle çok sayıda gencin askere alınması ve temel ürünlerle ilgili olarak devlet stoklarının geniş tutulması nedeniyle iç piyasada büyük darlık yaşanmış ve ürünlerin fiyatları olağanüstü artmıştır Aynı dönemde hükümet stokçu, karaborsacı ve fırsatçılarla yoğun bir şekilde mücadele etmişsede, toplumun geniş kesmi tatmin edilememiştir
 
1950 genel seçimlerinden sonra CHP iktidarı Demokrat Parti'ye (DP) bırakırken, İsmet İnönü ana muhalefet partisi genel başkanı olarak siyasal rolünü sürdürdü On yıllık muhalefet dönemi sonunda 27 Mayıs sonrası yeni anayasa kabulü ile 15 Ekim 1961 genel seçimlerinden CHP birinci parti olarak çıkınca, İnönü yeniden hükümeti kurmakla görevlendirildi Bu dönemde CHP-AP, CHP-YTP-CKMP ve CHP-Bağımsızlar koalisyon hükümetlerine başkanlık etti
 
II Dünya Savaşı
II Dünya Savaşı'nın gelişim süreci
Amerikalı general MacArthur’la 1931 senesinde yaptığı bir konuşmada Mustafa Kemal Atatürk şöyle demektedir;
“Versay Antlaşması, I Dünya Savaşı’nı hazırlayan nedenlerin hiçbirini ortadan kaldırmamış, tersine dünün başlıca rakipleri arasındaki uçurumu daha da derinleştirmiştir Galip devletler yenilenlere barış koşullarını zorla kabul ettirirken bu ülkelerin etnik, jeopolitik ve ekonomik özelliklerini dikkate almamışlar, yalnız düşmanlık duygularının üzerinde durmuşlardır Böylelikle de bugün içinde yaşadığımız barış, ateşkesten öteye gidememiştir Bence dün olduğu gibi yarın da Avrupa’nın kaderi Almanya’nın tutumuna bağlı kalacaktır “
20 yüzyılın iki topyekûn savaşından ikincisidir Altı yıl boyunca, dünyanın çeşitli bölgelerinde süren kesintisiz savaşlarla süregiden II Dünya Savaşı, Alman ordularının Polonya'ya saldırdığı 1 Eylül 1939'da başlamış kabul edilir Ne var ki, birbirinden kopuk görünseler de bu tarihten önceki çatışmalar ve I Dünya Savaşı sonrası yapılan ancak mağlup devletleri memnun etmemiş olan antlaşmaların geçersiz kılınması, savaşta birincil rol oynayan tarafların stratejik hedefleri arasında yer aldığından, savaşın başlangıcı tarihsel olarak daha geriye gitmektedir
 
Soldan sağa, Britanya başbakanı David Lloyd George, İtalya başbakanı Vittorio Emanuele Orlando, Fransa başbakanı Georges Clemenceau, ABD başkanı Woodrow Wilson, Paris Barış Konferansı'nda
İnsan kaynakları yönünden ağır sonuçları yaşanan bir Kurtuluş Savaşı'nın hemen ardından yeni bir savaşa girmemek konusunda kesin olarak kararlı olan Türk yönetimi, sonuna kadar denge politikasını sürdürebilmiştir
Kaçınılmaz görünen Avrupa savaşı dışında kalabilmeyi sağlamak üzere, İngiltere ve Fransa’yla 19 Ekim 1939’da Ankara’da bir ittifak anlaşması imzalandı
Alman ordularının Balkanlar'ı istilasının hemen ardından Alman hükümeti Türkiye'ye bir saldırmazlık anlaşması önermiştir Hitler, devrin Türk cumhurbaşkanı İsmet İnönü'ye gönderdiği kişisel mektubunda, Alman ordularının Türk sınırlarına 85 km'den daha fazla yaklaşmayacağı güvencesini kişisel olarak verdiğini belirtmektedir
18 Haziran 1941'de imzalanan saldırmazlık anlaşması Türkiye’nin Almanya ile olan ilişkileri yönünden bir kilometre taşı oldu Ne var ki 10 Ağustos 1941'de Rusya ve İngiltere, ortak notayı Türk hükümetine ilettiler
 
Çanakkale Boğazı (altta solda), Marmara Denizi (merkez) ve İstanbul Boğazı (üstte sağda)
Bu notada, Türkiye'nin toprak bütünlüğüne saygılı olunacağı ancak, Montrö Boğazlar Sözleşmesi gereği Türkiye'nin boğazları savaş gemilerine kapalı tutma taahhüdüne sadık kalmasının gereği belirtilmiştir
İzleyen yıllar, Müttefiklerin Türkiye'nin kendi cephelerinde savaşa girmesi konusunda baskılarının giderek arttığı yıllar olmuştur
2 Ağustos 1944 tarihine kadar Türk yönetimi bu baskılara direnmiş, savaşın kaderinin belli olduğu tespitiyle Müttefiklerle anlaşmaya yönelmiştir Almanya ile ve hemen ardından Japonya ile tüm diplomatik ve ekonomik ilişkilerini kesme kararı alan Türk yönetimi, Müttefik liderleri Şubat 1945’te toplanan Yalta Konferansı’nda, yeni kurulacak Birleşmiş Milletler’e yalnızca 1 Mart 1945 tarihine kadar Almanya’ya savaş açmış ülkelerin katılmasını içeren bir karar almaları üzerine, 23 Şubat 1945'te Almanya’ya savaş ilan etmiştir
Almanya'nın yenilmiş olmasından ötürü Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bir çatışmaya girmesini gerektiren bir durum ortaya çıkmamış ve savaş kararı uygulamaya konulmamıştır
 
|
|
|